Bir pilotun son uçuşuna tanık olmak

M. Xalid Sadînî Independent Türkçe için yazdı

Bir pilotun son uçuşuna tanık olmak

Bizim oralarda çok yaygın bir şehir efsanesi değil de bir köy efsanesi var.

Derler ki, köylünün biri hayatında ilk defa uçağa binmiş. Uçağın içini, pilot kabinini, nasıl uçurulduğunu, nasıl indiğini pek merak edermiş.

Meğer yan koltuktaki adam da bir pilot imiş. Yanındaki adamın pilot olduğunu öğrenen bizim köylü pilota demiş ki:

- Efendim ben bu uçağı çok merak ediyorum. Bu uçak nasıl yerden kaldırılıyor ve kuş gibi uçuyor? Sonra yolu nasıl biliyorsunuz ve istediğiniz yere iniyorsunuz?

Pilot "O çok kolay" demiş ve anlatmış:

- Bir düğmeğe basıyorsunuz uçak çalışıyor. Sonra pistin başına kadar araba sürer gibi sürüyoruz. Ondan sonra hızlanıyor ve pistin sonunda da uçuyoruz. Sonra da istediğimiz havaalanına iniyoruz. Yani bu iş kolay.

Ama esas benim merak ettiğim siz köylüler bu keçe denen şeyi nasıl yapıyorsunuz? Dikişi yok, kaynağı yok, yaması yok. Bu kadar kılı nasıl da iç içe geçirip bu kadar sağlam bir hale getiriyorsunuz? Benim de merak ettiğim şey budur.

Bu sefer köylümüz, koskoca bir pilotun bile anlamadığı keçe yapımını pilota tek tek anlatmaya başlamış;

"O çok kolay iş, önce kuzu yünlerini ince ince taratıyoruz. Sonra onu yapacağımız keçenin boyuna göre bir bezin üzerine yayıyoruz. Böyle 8-10 cm. kalınlığında bir döşek haline getiriyoruz. Sonra üzerine bir tane kilim veya sağlam bez seriyoruz. O döşeği rolo haline getiriyoruz ve çıkarıyoruz dama. Olana kadar ayaklarımızla o tarafa bu tarafa dönderiyoruz. İki üç günlük işten sonra oluyor keçe. Bu kadar."

Köylünün bu hikayesi, bizim oralarda insanların çok hoşuna gider.

Pilotların da her köylünün bildiği bir şeyi bilmemesi bütün hikaye dinleyicisi köylüleri mest eder.

İşte bugün ben de bir pilot hikayesine şahit oldum.

Hakkari'de temsilciliğini yaptığım AGT firmasının misafiri olarak Antalya'da idim.

Pazar günü sabah kalktım. Uçağa yetişmek için hazırlıklarımı yaparken şöyle göz ucuyla Twitter'a bakayım dedim.

Baktım, meğer İran'ın bize yani Van'a en yakın olan illerinden biri olan Hoy'da deprem olmuş ve o deprem Başkale'yi de vurmuş.

Üstüne üstlük benim amcamın ikinci eşi olan yengemin babasının köyünü.

Yengemin akrabalarından 6 kişi vefat etmiş. Tanıdık birkaç kişiye telefonlar ettikten sonra Antalya Havaalanına geldim. Uzatmayayım uçağa bindim.

Uçak ama ne uçak... Şu dev uçaklardan. Bu her sırada sekiz kişinin oturduğu uçaklar bizim oralara gelmiyor.

Onun için de bu tür uçaklar benim çok dikkatimi çekiyor. Hem mühendislerinin becerikliliklerine hem de pilotlarının cesaretine hayran olmamak elde değil.

Zira o kocaman uçağı -ki nerdeyse büyükçe bir köyün nüfusu kadar insan alıyor- uçurmak, içindekilerin canının sorumlusu olmak gerçekten de büyük bir cesaret...

Ben böyle azıcık ürperti ama daha çok da hayranlıkla uçağın dev kanadına dalmışken anons sesi duyuldu.

Yine her zaman ki gibi Türkçe ve İngilizce yapılan anonslar. Kemer şöyle bağlanır, elektronik cihazlar kapanır, olumsuz bir durumda gaz maskeleri şöyle takılır ve en son da can yeleği muhabbeti. 

İnsanın uçak korkusu yoksa bile, o can yeleği muhabbeti ve gaz maskeleri meselesinden bahsedilince kalbi küt küt atmaya başlar.

Allah korusun gerçekten öyle bir şey olursa nasıl davranacağız diye cidden korkmaya başlarım ben. Belki sizler de öylesinizdir...

İşte bu muhabbetler devam ederken, yardımcı pilot hanım, önce adını söyledi. Adı aklımda kalmadı, çok umursamaz biri olduğum için değil, daha çok içimdeki ürperti onun adının hafızama yerleşmesine engel oldu diyebilirim.

Ama sonraki sözlerini çok net hatırlıyorum;

"Kaptan pilotumuz Sayın Yavuz Koral, bu uçuşla son uçuşunu gerçekleştirmektedir. 47 yıllık kaptan pilotluk görevinden bu uçuştan sonra ayrılacak."

Doğal olarak uçakta bir alkış tufanı koptu. Bendeniz dahil anlayan herkes 47 yıl boyunca pilotluk yapmış bir insanı, başarıyla görevini bir saat sonra tamamlayacak olmasından dolayı alkışladık...

47 yıl... Evet, 47 yıl boyunca pilot olarak görev yapmış ki bana göre dünyanın en zor, en riskli, en stresli işlerinden birini yapmış olan bir insanın hikayesi nedir acaba diye düşünmeden edebilir mi insan?

47 yıl boyunca kuşlar gibi gökyüzünde dolaşmış bir insan ne badireler atlatmış, ne şimşeklerle çakışmış, ne fırtınalarla baş etmiş ve de ne olumsuz havalarda canlarını emanet aldığı kadın, çoluk çocuk, genç yaşlı yüz binlerce insanı bir yerden başka bir yere götürürken heyecanlar yaşamıştır.

Yavuz Koral, acaba meşhur artist Tanju Koral ile bir akrabalığı da var mıydı?

Nereliydi, nasıl pilot olmuştu?

Beni saran bu düşüncelere daha fazla dayanamadım ve hostes hanıma; ben gazeteciyim, Independet Türkçe'ye yazılar yazıyorum, kaptan pilotun hikayesini merak ettim, acaba kaptan pilotumuzun bir hayat hikayesi var mı, yayınlanmış veya yayınlanmamış, çok merak ediyorum, dedim.

Hostes "bir sorayım" dedi ve gitti. Bir daha da dönmedi.

Servis açıldı. Uçaklardaki standart sandviç seremonisi de bitti.

Sonra o hostes hanım, elinde fotoğrafını sunduğum bu yazıyla döndü;

"Yavuz Koral

1991 yılında Türk Hava Kuvvetlerinden pilot binbaşı olarak emekli oldum.

1991 yılından bu yana sivil havacılıkta pilot olarak görev yapıyorum.

1973 yılında ilk kez uçakla tanıştım.

Yaklaşık 26000 saat uçuş tecrübem var.

1994 yılında kaptan pilotluğa terfi ettim. 26 sene kaptan pilot olarak görev yaptım."

 

p.jpeg


Bu kadar. Gerçi bir tire işareti daha açmış, muhtemelen başka bir şey daha yazacak imiş. Ama uçağın "inişe geçme" dakikasına denk geldiği için vazgeçmiş.

26 yıl kaptan pilot ve 26 bin saat uçuş. Bu pilotumuzun hayatında 26 sayısının bir uğurlu tarafı olduğu da tahmin edilebilir. 

Lakin uçak indi ve ne benim onun hikayesini öğrenecek zamanım vardı, sanırım ne de onun anlatacak vakti. Onun için de hiç sesimi etmeden indim uçaktan...

Çok merak ediyorum 47 yıl boyunca gökyüzünde bir kuş gibi süzülmüş olan bu adamın hikayesi nedir acaba?

47 yıl boyunca ne tür badireler atlattı? Nerelere gitti?

Mesela hiç Hakkari'deki Selahaddin-i Eyyubi Havaalanına gitmiş miydi?

Sümbül ve Cilo dağlarını yukardan görmüş müydü?

Berçelan yaylasını, Cilo buzullarını biliyor muydu?

Van Gölü'nü, Nemrut Kraterini de görmüş müydü?

Dünyada nerelere gitmişti? Dünyada en çok nereyi sevmişti?

Sürekli uçmak, ailesinden çocuklarından uzakta ve sürekli sefer halinde olmak nasıl bir duyguydu?

Umarım ve dilerim ki editörüm ve de yayın yönetmenimiz Nevzat Çiçek, bu emektar pilota bir muhabirlerini gönderir ve onun 47 yıllık pilotluk hikayesinden az dahi olsa bazı enstantaneler iletip, merakımızı giderirler...

Kendi adıma bir kaptan pilotun son yolcularından biri olmaktan mutlu oldum, onur duydum.

Yavuz Koral kaptan pilota sağlıklı ve uzun, huzurlu ve mutlu bir yaşam diliyorum.

Emekliliğinin keyfini çıkarması umuduyla...