Bir fiyasko olarak Fahrettin Altun’un “Türkiye İletişim Modeli”

Ruşen Çakır, Fahrettin Altun’un görevden alınması ve yerine Burhanettin Duran’ın atanmasını değerlendirerek, “Türkiye İletişim Modeli”nin bir fiyasko olduğunu söyledi.

Bir fiyasko olarak Fahrettin Altun’un “Türkiye İletişim Modeli”

Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’u görevinden aldı. Altun, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurum (TİHEK) Başkanlığı’na atandı.

Altun’un yerine Dışişleri Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Burhanettin Duran getirildi.

Ruşen Çakır, Altun’un görevden alınması ve yerine Burhanettin Duran’ın atanmasını değerlendirerek, “Türkiye İletişim Modeli”nin bir fiyasko olduğunu söyledi.

“Bu değişiklik tesadüf olamaz”

Altun’un yerine geçtiği kurum olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun adını ilk kez duyduğunu söyleyen Çakır, Altun’un 7,5 yıllık görevini “başarılı” olarak nitelendirmesine karşılık, kendisinin bu süreci “fiyasko” olarak değerlendirdiğini söyledi. Çakır, “Neden görevden alındı, ne oldu konusunda çok spekülasyon var. Bunların hiçbirisine girmek istemiyorum. Hangisi doğru, hangisi yanlış bilmiyorum. Benim de bir takım fikirlerim ve duyduklarım var. Ama şunu biliyorum ki Fahrettin Altun dünkü silah yakma, PKK’nın silah yakma olayından bir gün önce fiilen görevi bıraktı. Bu hiç de rastlantı olamaz” dedi.

Ruşen Çakır şöyle devam etti:

“Böyle kritik bir dönemde Halkla ilişkilerin, medya ayağının bu kadar önemli olduğu bir dönemde siz onun başındaki yedi buçuk sene duran kişiyi tam da bir gün önce alıyorsanız bunun onunla muhakkak bir ilişkisi vardır. Belli ki Erdoğan bu süreci, bu zorlu süreci, zorlu olduğu muhakkak onunla, bunun medya ayağını onunla yapmak istememiş

 

“İktidarın propaganda aygıtı haline geldi”

AK Parti’nin ilk yıllarında ademi merkeziyetçilik vadettiğini ancak zamanla “tam güçlü bir merkeziyetçilik ve tek adam sistemi” kurduğunu söyleyen Çakır, İletişim Başkanlığı’nın bu yapının en önemli ayaklarından biri olduğunu savundu:

“Erdoğan’ın partili bir cumhurbaşkanı olması bugün Türkiye’deki bütün gazeteciler bir şekilde İletişim Başkanlığı ya da medya da görev yapanlar bir şekilde başkanlıkla ilişki içerisinde olmak zorundalar. Basın kartları oradan alınıyor vs. Eskiden kartı aldığınız zaman o işten ayrılana kadar o kart sizde olurdu. Hele benim gibi sürekli basın kartı aldıysanız belli bir sene sonrasında böyle bir hakkınız oluyor. Artık kimse size karışmazdı. Ama biz her seferinde yeniden bunun süresi bitiyor ve yeniletmek zorunda kalıyoruz ve burada ellerinde silah gibi kullanıyorlar.”

 

Kaynak: medyascope.tv