Tarih: 17.01.2021 23:17

Bazı reform başlıkları

Facebook Twitter Linked-in

Reform aşağı reform yukarı…

La teşbih (Benzetmek gibi olmasın) Osmanlı’nın son dönemlerindeki gibi dünyaya, özellikle de Avrupa’ya reform sözleri verip duruyoruz. AB Büyükelçileri ile son yapılan ve bizzat Cumhurbaşkanı’nın “Avrupa’ya bağlılık ve reform sözü”nü tekrarladığı toplantı, 23 Aralık 1876’da Haliç’teki Tersane binasında altı Avrupa devleti ile Osmanlı Devleti’nin temsilcileri arasında yapılan ve Sultan 2. Abdülhamid’in Avrupalı devletleri ikna etmek için alelacele Birinci Meşrutiyeti ilan ettiği toplantıya benzemesin. 

Reform aşağı reform yukarı.

Doğrusu bir şeyler yapıyoruz yapmasına. Mesela Berat Albayrak’ı gönderme reformu. Kolay olmamıştır muhakkak. Bütün riskleri – tepkileri göze alıp göreve getirmişsiniz, büyük ümitler yüklemişsiniz ve olmamış. Alma’nın getirmek’ten kolay olmadığını bilmemek mümkün mü? Ama o reform yapıldı, çünkü almamanın ödeteceği bedel daha büyüktü. Sultan Abdülhamid de Birinci Meşrutiyet’i, Haliç Tersanesi’ndeki konferansta memleketi yıkıma götürecek kararlar alınmasın diye kabul etmişti. 

Ah şu reform (zamanın ifadesiyle ıslahat) meselesi…. Yapsan bir türlü yapmasan bir türlü.

Berat Bey’den sonra gelen ekip, güven vermeye çalışıyor dünyaya. Çünkü dünyadan para gelmesi lazım. 

Adalet Bakanı reform diye çırpınıyor. Çıkmadık canda ümit vardır. Dosya dosya dosya.  

Ama mesela, bir de “ayak üstü konuşmama” reformu yapmak lazım. Tamam herkesin kendine özgü düşünceleri olabilir ama bunlar ayaküstü ifade edilince, bütün reform sözcükleri ve o yönde atılmış adımlar heba oluyor. Herkesin merak ettiği şey, Cumhurbaşkanı’nın diyelim ekonomide atılan adımlar konusunda ne diyeceği… O da konuşuyor: 

“Şu anda dünyaya bakalım. Amerika’da faiz oranı ne? Japonya’ya bakalım faiz oranı ne. Eksi. Gelelim Avrupa’ya, 1-2. İsrail, eksi. Bütün bunlar apaçık ortadayken biz yüksek faizlerle övünüyoruz . Yüzde 20, yüzde 25, yüzde 30’lara kadar gitti bir ara. Bununla övünüyoruz. Ve birçok şirketimizi adeta batırmakla övünüyoruz. Arkadaşlar beni dinlerler, dinlemezler, ben bunlara karşıyım. Bunlarla mücadelemi de sonuna kadar devam ettireceğim. Kim ne derse desin. Çünkü ben buna inanmıyorum. İnandığım tek şey var, yüksek faizle bir yere varamayız. ‘Efendim bizim şu kadar borcumuz var. Bu borcu neyle ödeyeceğiz?.’ Bu borcu yüksek faizle dışarıdan kendimize imkan sağlamakla değil, kendi kaynaklarımızla bunu nasıl öderiz, onun çalışmasını yapacağız. Bunun başka çıkışı olmaz.”

Bu konuşmadan sonra derhal döviz yukarıya doğru hareketleniyor.  Kaç puan? Kaç puansa… Yükseliyor işte. Herkes de biliyor böyle bir konuşma olduğunda yükseleceğini. Ama o konuşma da yapılıyor ayaküstü… 

Faizi sıfıra yakın ülkelerin onu nasıl o hale getirdiğini görmek lazım değil mi gerçekte?

Neyse işte, bir reform başlığı da, “reform disiplini”nin ayak üstü konuşmamayı da ilgilendirdiği gerçeği. 

-Bir reform belki İçişleri Bakanı’nın “namussuz” lafını diline pelesenk etmesi ile ilgili yapılması lazım. 

Bir reform başlığı mesela Cumhur İttifakı’nın paydaşları ile ilgili olmalı. Mesela “MHP reformu…” Bu reform başlığının alt başlıkları arasında;

-Bahçeli reformu var,

-Semih Yalçın reformu var,

-MHP medyası reformu var,

-Sık sık devreye sokulan “Ülkücüler haddinizi bildirir” üslubu reformu var.

“Hukuk reformu” diye bir “Devlet başlığı” varsa şayet, Cumhur İttifakı’nın ana bileşeni olarak Devlet Bey’in “haşere”“itlaf”“baş ezme” üslubunu terk etmesi lazım. Hem hukuk reformundan söz edecekseniz hem de memleket insanlarının bir kısmını “haşere” diye ilan edip, “itlaf”ını, bazı insanlarının “başının ezilmesi”ni ferman buyuracaksınız. Hukuk nerede, reform nerede?

-Can güvenliği her şeyin esası ise… Selçuk Özdağ’ın, Orhan Uğuroğlu’nun ondan önce pek çok gazetecinin diyelim Devlet Bahçeli’ye yönelik en küçük eleştirileri sebebiyle saldırıya uğramalarını ne yapacaksınız? 

Devlet Bey’e yönelik bir “Üslup reformu” talep edilebilir mi? 

Bugüne kadar kaç gazeteciye saldırıldı, kaç gazeteci tehdit edildi, kaç gazeteciye ağır hakaretlerde bulunuldu, peki yargı işliyor mu? “Yargı reformu” deyince, bu tür davaları çıkmaz ayın son çarşambasına bırakan yargı mensupları nasıl reforme edilecek? 

Memleket için reformlar gerektiği gibi, Ak Parti için bir MHP reformu ihtiyacı, kim bilir belki MHP için de bir Ak Parti reformu gerekiyor. Belki herkesin bu birliktelikte kendisinden neyin gittiğine bakması gerekiyor. 

Aslında belki de Ak Parti tabanının bir reform gündemi olmalı partinin nereden nereye geldiğine dair değerlendirmeden sonra. Belki de konulan yerde durmadığı görülecek partinin ve yöneticilerin…

Belki de Ak Parti yöneticilerinin tabanlarına bakmaları gerekecek, MHP ile ilişki kimi nerelere getirdi diye… 

Görülüyor ki, sadece “reform başlıkları”nı tespit etmek bile bayağı hayati önem taşıyor. Bu iş zor iş, anlaşıldığı kadarıyla oldukça riskli de bir iş…




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —