BATILILAR EKONOMİYİ BİLMİYORLAR

Süleyman KARAGÜLLE, 30. 08. 2018 Perşembe

BATILILAR EKONOMİYİ BİLMİYORLAR

30. 08. 2018 Perşembe

Fatih Özatay´ın ?Parasal İktisat? kitabına göz attım, 600 büyük sayfalı kitabına?
Enflasyon = d (Fiyat)/Fiyat olarak tanımlanmaktadır. Daha sonra enflasyon toplam arz ile toplam talep arasındaki farkın fonksiyonu olarak gösterilmektedir. Enflasyon = F (Toplam Arz ? Toplam Talep) bunun da türevini alarak enflasyonun değişmesini anlatmaktadır.
Oysa fiyat, halktaki satın alma gücünün arz edilen değerlere bölümü ile elde edilen bir değerdir. Arz edilen değerlerin mal satın alma gücüne para denmektedir. Para = Fiat*Mal olarak ifade edilmektedir.
İki tarafın zamanla türevini alırsak d(para)/dt = Fiyat*d(mal)dt+Mal*d(Fiyat)/dt elde ederiz.
Fiyatlar, arzı talebe eşit kılan faktördür. Yani fiyatlar öyle oluşur ki fiyatlarla mal miktarının çarpımı paraya eşit olsun.
*
Yazarın (Fatih Özatay´ın) fiyatları arz edilen mal ile talep edilen mal arasındaki fark ile tanımlaması fasit tanımlamadır. Arz ve talep fiyatlarla oluşur. Fiyatlar olmadan arz ve talep oluşmaz. Bir başka deyişle hem arz hem de talep de fiyatın fonksiyonu olduğu halde fiyat arz ve talebin fonksiyonu değildir.
İşte, Batı´nın ekonomi hesapları bu sebeple tutarsızdır. Serbest piyasa hiçbir zaman kurulamamakta, müdahale zorunluğu doğmaktadır. Müdahalesiz ekonomi oluşamamaktadır. Hükümetler hemen her gün piyasaya müdahale etmekte, piyasa ancak bu şekilde oluşabilmektedir. Yani ekonomi arz ve talep dengesi üzerinde kurulamamaktadır. Müdahaleci ekonomide müdahale edenler arasında çatışma sürgit devam etmektedir.
Sermaye mi müdahale etmeli yoksa siyaset mi müdahale etmelidir? Kavga buradadır.
Sermaye Merkez Bankası´nın bağımsız olmasını, müdahaleyi kendisinin yapmasını isterken, sosyalistler Merkez Bankası´nı siyasilerin emrine vermektedirler. Kavga bir türlü bitmemektedir.
Sermaye veya siyaset fark etmemektedir; biri hâkim olursa, onlardan hangisi, hangi parti yahut hangi firma; bu sefer de bunun kavgası başlamaktadır.
*
Bizim 1960´lardan beri savunduğumuz bir tez vardır. Biz faydayı, ihtiyacı, üretimi, parayı, malları Batılıların tanımlamada kullandıkları şekilde keyfi manalarda kullanmıyoruz. Önce tanımları net yapıyoruz. Sonra da kanunları ortaya koyuyoruz. O kanunlara uyarak işletmeler kurmaya çalışıyoruz. Niçin başarılamıyor denilirse cevap çok açıktır.
Akevler büyük bir kadro çalışması yapmış, ilim adamlarını ve siyaset adamlarını yetiştirmiş, bunlar Sermayeye transfer olmuşlardır. Akevler´de öğrendiklerini Sermayenin hizmetine vermişlerdir.
Buna Erbakan da dâhildir. Bana; ?Bizim planımız var projemiz yok, şimdi cari sistemde iş yapalım, kendimizi kanıtlayalım, sonra Adil Düzen´i getiririz´ demiştir.
Gülen cemaatinin önde gelenlerinden halen kaçak Abdullah Aymaz ilk zamanlar Akevler´de yetişmiştir. Daha o zaman; ?Biz önce güçlü olacağız, sonra Kur´an düzenini getireceğiz´ demiştir.
Görüş farkı sebebiyle cari sisteme yönelerek terk edenlerden dolayı Akevler büyümemiş ama gelişmiştir. 50 senedir varlığını sürdürmekte, her bakımdan daha gelişmekte, oluşmuş şekilde varlığını korumaktadır.
*
Tekrar ediyorum, Batılılar hem faizli hem de faizsiz ekonomiyi bilmiyorlar. Faizli sistemi çökertmemek için de faizsiz ekonomiyi öğrenmek istemiyorlar.
Ekonomi ilmi yalnız Adil Düzen çalışanları tarafından çalışılmakta, bilinmektedir.
Erdoğan´dan Firavunun yaptığını yapmasını istiyorum. Kendisi hakem olsun. Erbakan´ın ara ara yaptığı gibi Tüm dünyanın âlimlerini (sihirbazlarını) toplasın. Televizyonda faiz ve enflasyon üzerinde tartışalım. Kendisi hakem olsun. Bakalım karşımıza bir iktisatçı çıkıp ne diyecektir, ağzını açabilecek midir?
Onlar bizi konuşturmadan çözümler arıyorlar.
Oysa kâinatı var edenin bizim konuşmamıza ihtiyacı yoktur.
Biz konuşmasak da O yapacağını yapabilecek güçtedir ve yapacaktır.
Bizim üzüldüğümüz şudur; sevdiğimiz ve yıllarca beraber yürüdüğümüz arkadaşlar şimdi bilerek veya bilmeyerek şuursuz bir şekilde faizcilerin yanındadırlar. Bizimle görüşmüyorlar. Erbakan her hafta bir günü bize ayırırdı, bunlar ise 17 senedir bir günü bile bize ayırmadılar, ayıramadılar. Bu da bize Allah´ın bir takdiridir. Bu durumda sabretmenin ötesinde elimizden ne gelir ki!
(Diğer detaylar bu haftaki diğer makalemde.)