Bahçeli’nin çözüm yaklaşımı heba edilmemeli

Mehmet Ocxaktan yazdı;

Bahçeli’nin çözüm yaklaşımı heba edilmemeli

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz ekim ayında “PKK’nın silahsızlandırılması” ekseninde başlattığı cesur hamle, ağır-aksak da olsa belli bir mesafe aldı. Ancak bu girişimin şu günlerde bir tıkanma ile karşı karşıya olduğu da muhakkak.

Başından beri ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olmayı tercih etmekle birlikte, Bahçeli’nin ezber bozan hamlesini son derece kıymetli bulduğumun altını özellikle çizmeye çalışıyorum.

Kuşkusuz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin, siyasi kriz üreten antidemokratik özelliği dikkate alındığında, Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm üretmenin, doğal olarak siyasal mekanizmaları işletmenin hiç kolay olmadığı da bir gerçek.

Çünkü bu sistem, parlamenter sistemde olduğu gibi açık ve net bir politika seti üretmeye müsait olmadığı için siyasi aktörlerin, ülkeye büyük acılar yaşatan, binlerce canın kaybolmasına yol açan, ülkenin enerjisini tüketen PKK gibi netameli bir konuda cesur adımlar atması hiç de kolay değil.

Hemen herkes bu can yakıcı sorunun bitirilmesi konusunda bir şeyler yapılmasının elzem olduğuna inanıyor ama kimse elini taşın altına koyma cesaretini gösteremiyordu. Özellikle geçmişteki ‘çözüm süreçleri’nin başarısızlıkla sonuçlanması, yeni adımların atılmasının önünde önemli bir engel oluşturuyordu.

İşte tam bu noktada, Türkiye’nin en milliyetçi partisi MHP’nin lideri Devlet Bahçeli, kimsenin yüz yıl düşünse aklından bile geçiremeyeceği bir hamle yaptı ve kelimenin tam anlamıyla bütün ezberleri bozdu. Üstelik çıtayı öylesine yükseğe koydu ki “Öcalan Meclis’e gelsin, DEM grubunda konuşarak PKK’nın lav edildiğini açıklasın” bile dedi.

Ancak dikkate alınması gereken bir gerçek var ki; cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50+1 şartının olduğu bir sistemde özellikle iktidar partisinin tereddütlerini aşarak adım atması da kolay değil. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan uzun süre Bahçeli’nin adımlarının etrafından dolanarak geçti ve sonunda MHP liderinin değişim baskısı karşısında meseleyi sahiplenmek zorunda kaldı.

Öyle anlaşılıyor ki, yıllardır Türkiye’deki siyasetsizlik alanından beslenen PKK’nın da bugüne kadar alıştığı konforlu alanı terk ederek silahsızlanmaya rıza göstermesi çok kolay olmayacak.

Ancak her şeye rağmen Türkiye’nin PKK’nın silahsızlanması konusunda mesafe almaya şiddetle ihtiyacı var. Çünkü PKK’nın olmadığı bir Türkiye hem Kürt meselesini hem de demokrasi sorunlarını daha olgun bir siyasi iklimde tartışma imkanını yakalayabilir ve hayati öneme sahip problemlerini çözüm kabiliyetini artırabilir.

Ayrıca sadece Kandil cephesinde değil, siyasi arenada da Bahçeli’nin PKK’sız Türkiye yaklaşımını kabullenmekte zorlanan kesimler var ve hâlâ ikna olmuş durumda değiller.

İşte tam da bu noktada özellikle iktidar cenahı, bir siyasi olgunluk örneği sergileyerek sürecin akamete uğramasını engellemelidir. Bunun için de bütün siyasi aktörlerin, buna Kürt siyaseti de dahil herkesin, barışın bir tehdit değil, birlikte yaşama iklimi oluşturacağı konusunda toplumu ikna etmelidirler. Ama her şeyden önce buna kendileri inanmalıdırlar.

Açıkçası bugün itibariyle toplumda, iktidarın çözümü yeterince sahiplenmediği şeklinde yaygın bir kanaat var. Doğrusu çok da haksız bir kanaat sayılmaz. Zira iktidar değişim rasyonalitesini yeterince içselleştiremediği gibi demokrasi tahayyülü açısından da çok kötü bir performans sergiliyor. Çözüm meselesi başarıyla sonuçlanırsa, arkasından toplumda demokratikleşme beklentisinin artacağı gibi bir korkusu var sanki iktidarın...

Muhtemelen bu yüzden de iktidar işi biraz ağırdan alıyor. Ama bir gerçek var ki; süreç uzadıkça taraflar arasındaki gerilim de artabilir. Nitekim Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’la DEM parti arasında başlayan polemiğe Kandil de karıştı ve fesih süreci gecikiyor. PKK yöneticisi Mustafa Karasu’nun “Önder Apo katılmadan böyle bir kongrede karar alınamaz. Katılım doğrudan olmayabilir ama teknik olarak katılımın imkanları fazlasıyla mevcut” ifadeleri tedirginliği artırıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Roma’dan dönerken gazetecilere çözümle ilgili yaptığı şu değerlendirme de gösteriyor ki süreç konusunda aşılması gereken ciddi sorunlar var: “Artık terör örgütü de çıkmaz yola girdiğini anlamalı ve kendilerine yapılan çağrının gereğini yerine getirmelidir.”

Umarız gerek iktidar gerekse Kürt siyasi aktörler sorumluluklarının bilincinde olurlar ve sürecin akamete uğramasına izin vermezler. Aksi takdirde Bahçeli’nin süreçle ilgili bütün çabaları boşa gider ki, bu Türkiye için büyük bir kayıp olur.

Güle güle sevgili dostumuz

Sevgili dostumuz, barışın güzel kardeşi Sırrı’yı kaybettik, içimiz acıyor, dualarla veda ediyoruz. Barışa, kardeşliğe ve demokrasiye giden yolda değerli katkılarını hiç unutmayacağız. Türkler ve Kürtler olarak seni hep özleyeceğiz.