Irak Kürdistan Bölgesi’nden Türkiye ihraç edilen petrol sevkiyatı 25 Mart 2023’te durdu ve sevkiyat o tarihten bu yana yapılan tüm müzakerelere rağmen yeniden başlatılamadı. Ankara, Bağdat ve Erbil’in defaatle başlamasından yana olduklarını duyurmalarına rağmen kördüğüme dönüşen sorunlar nedeniyle akış gerçekleşmedi. Son olarak Irak Petrol Bakanı Hayyan Abdulgani, 28 Şubat’ta Türkiye’ye petrol akışının birkaç saat içinde başlayacağını söyledi, fakat o “birkaç saat” iki ayı geçti. Bu da petrol meselesinin sadece Erbil ile Bağdat arasındaki “petrol ve bütçe anlaşmazlığından” ibaret olmadığını açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Petrol Kavgasının Kaybeden Tarafları: Bağdat-Erbil-Ankara
IKB’den Türkiye’ye giden petrolün durması Ankara için 1,5 milyar dolar tazminat sonucunu doğurdu; fakat Irak’ın buradaki zararı 24 milyar dolar. Irak 1,5 milyar dolar tazminat kazanma karşılığında 24 milyar dolar zarar etti. Mahkemenin Ankara için verdiği 1,5 milyar dolarlık tazminat ise enerji anlaşmaları çerçevesinde tatlıya bağlanmış görünüyor.
Petrol dosyası Erbil’e de, Bağdat’a da, Ankara’ya da epey maliyetli oldu ve günün sonunda bu anlaşmazlığın kazananı olmadı. Erbil ile Bağdat arasındaki mahkeme kaybet-kaybettir ile sonuçlandı.
Hâlihazırda “kriz” olarak tabir edebileceğimiz bu anlaşmazlığın en büyük kaybedeni Erbil yönetimi olurken Ankara da bundan zarar gördü ancak Bağdat kazanan tarafı ol(a)madı. Sonuç itibarıyla tüm taraflar bu kavganın kaybeden tarafında yer aldı. Davanın tarafları kazançlı çıkmadı ancak konunun dışında görülen bazı taraflar bu durumdan yararlanmış olabilir.
Gelinen aşamada Bağdat da petrolün Türkiye üzerinden yeniden dünya piyasalarına sevk edilmesine yeşil ışık yaktı ancak zamanla kronikleşen sorun diğer aktörlerin razı olmaması nedeniyle bir türlü çözülemiyor ve zarar herkes için büyümeye devam ediyor. Irak Başbakanı Sudani, 16 Nisan’da Süleymaniye’de yaptığı açıklamada petrol meselesinin kısa sürede çözüleceğini söyledi ve Petrol Bakanı Abdulgani de aynı gün sevkiyatın bir hafta içinde olacağını ilan etti. Geçen sürede yine somut bir gelişme olmadı.
Irak Kürdistan Bölgesi’nden petrol çıkaran ve gönderen firmaların kurduğu Kürdistan Petrol Endüstrisi Birliği (APIKUR), Erbil ile Bağdat arasında varılan anlaşmanın ardından iki taraf ile de masaya oturarak kendi hak edişleri ve varil başı giderlerle ilgili bir uzlaşmaya varmaya çalıştı, toplantılardan sonuç çıkmadı. APIKUR, 27 Nisan’da yaptığı açıklamada Irak hükümetini Türkiye’ye petrol sevkiyatı konusunda “umursamaz” olmakla suçlarken Bağdat’ın borçları vermeye ve maliyetleri karşılamaya yanaşmadığını savundu.
İran ile ABD Gerginliğinin Petrol Satışına Etkisi
Girişte de işaret ettiğimiz gibi, bu sorunun çözüme kavuşmamasının nedeni sadece iki taraflı bir mesele olmamasından kaynaklıdır. Ortadoğu’da enerji söz konusu olunca meselenin sadece iki değil birçok tarafı olur ve çözüm de genel konsensüsle mümkün olabilir. Erbil ile Bağdat arasındaki petrol meselesinin bir tarafında da ABD ve İran yer alır. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz, 10 Mart’ta Sudani ile yaptığı telefon görüşmesinde bir kere daha petrol ihracatının başlamasının önemine değindi ve adım atılmasını istedi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Robio ise IKB Başkanı Mesrur Barzani ile görüştü bu konudaki pürüzlerin giderilmesini ele aldılar. Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ise 25 Nisan’da bir dizi görüşmede bulunmak üzere Washington’a gitti ve ABD’li mevkidaşı ile bir araya geldi.
ABD, son iki-üç ayda Bağdat ve Erbil yönetimi ile üst düzey birçok görüşme yaptı ve akışın bir an önce başlaması için baskı oluşturdu. Zira IKB’de petrol çıkaran firmaların önde gelenleri ABD’nin ve en çok da onların alacağı var. ABD o yüzden bu meselenin bir an önce çözülmesini istiyor.
Bu meselenin İran’a bakan tarafı ise çok bilinmeyenli bir denklem gibidir. İran hem olayın bir tarafı hem değil, kavganın hem içinde hem dışında, davaya hem müdahil hem tarafsız. Zira İran doğrudan herhangi bir müdahalede bulunmadı, resmî düzeyde açıklama yapmadı ve fiziki olarak engel çıkarmadı. Fakat İran resmî basını ve yine devlet tarafından finanse edilen muhtelif ajansları 2014’te Erbil ile Ankara arasında yapılan enerji anlaşmasını “hırsızlık”, “kaçakçılık”, “yolsuzluk” manşetleriyle duyurmuştu. Çünkü İran bu alışverişin kaybeden tarafında yer alıyordu.
O yüzden İran’ın bu konudaki rahatsızlığı çok daha eskilere, meselenin en başına tarihleniyor. 2014’te İran’a yakın isim olarak görülen Maliki, Erbil ile yaşanan sorunların ardından maaşları ve bütçeyi kesmiş, IKB ise Ankara ile 50 yıllık enerji anlaşması yaparak bunu aşma yoluna gitmişti. Ankara’nın o dönem Erbil’e destek vermesi ve petrolü satması için yol açması Tahran yönetimi için “kabul edilemez” bir “kırmızı çizgi ihlali” anlamına geliyordu. Basındaki sert ve öfkeli tepki de bunun bir sonucuydu. Erbil-Ankara enerji anlaşması o dönem Türkiye ile ilişkileri pek iyi olmayan Bağdat yönetimini konuyu uluslararası mahkemelere taşımaya kadar götürmüştü.
İran, Irak Üzerindeki Nüfuzunu Kullanıyor
Şu an Bağdat yönetiminin akışın yeniden başlaması konusunda ağır davranmasına Tahran’ın baskılarının neden olduğu söylenebilir. Çünkü ABD işin içindeyse Tahran dışında olamaz. Washington yönetiminin Irak’ın İran’dan aldığı doğalgaz ve elektriğe getirdiği muafiyetleri durdurması da bu konuda rol oynamıştır diyebiliriz. Yine Tahran ile Washington arasında Umman’da başlayan ve Avrupa’da devam eden müzakerelerin de bu meselenin bir parçası olduğunu söylemek hiç abartı olmaz.
En başa dönecek olursak; Erbil, 2024’te Bağdat ve dolayısıyla Tahran ile yaşadığı sorunlar nedeniyle ürettiği petrolü kendisi satmak istedi, Türkiye buna destek verdi ve ABD de yeşil ışık yaktı. İran ise bunun tam karşısındaydı ve durdurmak için elinden geleni yaptı. Bu süreç 2023’e kadar devam etti. 25 Mart 2023’ten bu yana ise Paris’teki mahkeme kararıyla birlikte Bağdat üzerinde güçlü bir nüfuza sahip olan Tahran, Türkiye ve ABD’ye karşı elini güçlendirmek için IKB petrolünün satışını mümkün olduğu kadar geciktiriyor, en azından ABD ile anlaşmaya varana kadar.
Suriye’de Esed rejiminin çökmesi, Lübnan’da Hizbullah örgütünün aldığı darbe, Yemen’de Husilere yönelik başlayan saldırılar ve Irak’ta Haşdi Şabi’nin lağvedilmesi yönündeki talepler Tahran yönetiminin elindeki kartları sahaya sürmesine yol açtı. İran, Irak’ta şu an bunu yapıyor ve nüfuzunu kullanarak ABD’ye karşı müzakerelerde avantaj elde etmeye çalışıyor.
Irak Başbakanı akışın başlamasının önünde bir engel göremezken, Petrol Bakanı sevkiyat birkaç saat içinde başlayacak derken, Irak Meclisi bunun için yasa çıkarırken pratikte aksi gelişmelerin yaşanması, Irak’ın iç dinamikleriyle izah edilebilir mi?
ABD, Petrol Satışı İçin Bağdat’a Yaptırım Uygulayabilir
Erbil 2014’ten bu yana Bağdat ile enerji konusunda anlaşamadığı için maaşları ödemede, projeleri hayata geçirmede ve hedeflediği kalkınmayı gerçekleştirmede çok sıkıntı yaşadı. Ankara’nın da bundan bir çıkarı olmadı, üstelik 1,5 milyar dolar tazminatla karşı karşıya kaldı. Irak hükümeti ise siyasi olarak Erbil’e karşı daha güçlü hale geldi, fakat ekonomik açıdan bir yarar sağlamadı. Bu nedenle Erbil-Bağdat-Ankara’nın petrol akışının geciktirilmesinden yana olmadıkları kanaati hâkim. Washington yönetimi de bu üçlüye eklenebilir. Zira ABD’nin de bundan bir çıkarı yok, üstelik petrol çıkaran firmaları zarar ediyor.
Bu durumdan fayda uman ve elde etmeyi de başaran tek taraf İran ve o nedenle elindeki bu kartı sonuna kadar kullanmak istiyor. ABD ile müzakerelerde yol alınırsa IKB’den Türkiye’ye petrol sevkiyatı da kendiliğinden çözülür; aksi takdirde bu iş yine karakolda biter ve Washington Bağdat’a yaptırım uygulamaya kadar gider. Bu yaptırımın kapsamı geniş olmaz ve bankacılık faaliyetleriyle sınır kalır. Irak, ABD Merkez Bankası’nın serbest bıraktığı kadar nakit kullanabiliyor ve rezervlerinin tamamı ABD’nin denetiminde. ABD’nin serbest bırakmaması ve Irak Merkez Bankası’nın ihtiyacın altında dövizi piyasaya sürmesi halinde Irak ekonomisi birkaç gün içinde bundan ciddi olarak etkilenir. ABD’nin elinde böyle güçlü bir kart var ve her an kullanabilir.
Kaynak: perspektif.online