Aynanın Öteki Yüzü

Fatma Tuncer, yazısında toplumda engelli insanların ne zorluklar içerisinde yaşadıklarını ve kötülerin sayısının iyilerden çok olmasına rağmen engellilerin yalnız olmadıklarını vurguluyor.

Aynanın Öteki Yüzü

Erişkinlerin şımarık ve saygısız olarak addedip sözden kurşunlarla yaraladıkları genç kuşağın bir ferdi… Sabahın erken bir saatinde evden çıkıp okul servisine doğru yol alırken, ayaklarının ucuna basarak gidiyor ve adımlarını adeta sayıyor. Genç, çocukluğundan beri aynı mahallede ikamet ediyor ve apartmanın kapısından çıktığında ince bir ip gibi dizilen karınca ailesi ile karşılaşıyor. Çocukluğunda annesi her seferinde uyarır ve yürürken karınca ailesine zarar vermemek için özen göstermesi gerektiğini, bunun hak olduğunu söylerdi. Genç 15 yıldan beri aynı mahallede ve aynı apartmanda yaşıyor ve karınca ailesinin rutin hayatlarına hiç ara vermeden devam ettiklerine tanık oluyor. Genç toprağa düşmüş bir kıl tanesi gibi dizilen karıncalara gıpta ile bakıyor ve bu kulların günü nasıl geçirdiklerini anlamaya çalışıyor. Rızık aramak için yola koyulan karınca ailesinin kurduğu düzeni hiç bozmadan hareket etmelerine ve şartlar ne olursa olsun dayanışma içinde olmalarına hayranlık duyuyor ve her gün olduğu yerde duruyor, bir süre bu hayvancıkları seyrediyor.

Büyüklerin o karıncayı dahi incitmez diye tarif ettikleri türden bir genç. Karıncalara zarar vermemek için itina ile yürüyor, onların hayatla mücadelesini ibretle izliyor ve Allah’ın evrene koyduğu sarsılmaz düzeni düşünüp teslimiyet gösteriyor.

Ruh hekimleri gençlerde suç oranının arttığını, akran zorbalığının yaygınlaştığını, madde bağımlılığının ciddi bir sorun haline geldiğini ifade ediyor ve çözüm yolları arıyorlar. Ancak öyle çocuklar da var ki, onlar gönüllerinde yaktıkları kandillerle karanlığı delip geçiyor ve tarihin kalbine bir not bırakıyorlar. Fakat onların ne isimleri telaffuz ediliyor ne de yaktıkları kandillerden söz ediliyor. İnsanlar neyi görmek istiyorlarsa onu görüyor ve gördüklerini dillendiriyorlar ki, ekseriyetle iyiliğe dair izler gözlerden kaçıyor. Erdemli çocukların fark edilmeye ihtiyaçları yoktur ama erişkinlerin bu çocuklara bir teşekkür borçları vardır ve bunu hep ihmal ediyorlar.

YALNIZ DEĞİLSİN

Genç kız üniversiteye yeni başlamıştı. Sabahın erken bir saatinde evinden çıkıyor ve otobüs durağına kadar yürüyordu. Durağa yaklaşırken, büyükçe bir parktan geçiyor, dev cüsseli ağaçlarla selamlaşıyor ve her sabah yoldan geçenleri özel bir konserle karşılayan kuşları sevgi ile dinliyordu. O gün evden biraz geç çıkmıştı ki, parka yaklaşırken önünde engelli bir kadın belirdi. Yüzünde birikmiş acıların izleri vardı ve attığı her adımda kendini büyük bir zafer kazanmış gibi hissediyordu. Genç kız onun yürümekte hayli zorlandığını görünce hüzünlendi ve engelli taklidi yaparak onu yalnız bırakmamaya ve yaşadığı zorlukları anladığını hissettirmeye çalıştı. Çantasını aldı ve onunla birlikte aksayarak otobüs durağına kadar geldi. Ona yalnız olmadığını hissettirmek ve yanındayım mesajı vermek istiyordu. Kadın pek konuşmak istemiyordu, belli ki incinmiş, ötekileştirilmiş ve hakkı olan sevgiden mahrum bırakılmıştı. Belli ki hayatın öteki yüzü ile tanışmış ve atılan taşlardan korunmak için kanatlarını kapamıştı.

Son yıllarda engellilerle ilgili devlet bazında ve sivil kuruluşlar nezdinde epey çalışmalar yapıldı ve bütün bunlar engellilerin hayatlarını kısmen de olsa kolaylaştırdı belki ama iç dünyalarında yaşadıkları dışlanmışlığa bir çare olamadı, olamazdı da. Zira göğüslerinde taş taşıyan onlarca insanla aynı atmosferi soluyor ve aynı caddelerden geçiyorlardı. Yaşlı dünyada kötüler iyilerden her zaman daha fazlaydı, o yüzden siz ne kadar koruma altına alırsanız alın zayıflar ezilmeye mahkûm olacaklardır.