Tarih: 13.08.2019 00:34

Avrupa´nın Köprüaltı İdeolojisi: Aşırı Sağ

Facebook Twitter Linked-in

Son dönemde ?Aşırı Sağ´ tezler klasik sağı ve sosyal liberal solu etkisi altına alabilecek kadar yaygınlaşmış durumda . Son AP seçimlerinin kazananı sadece seçim anlamında olmasa bile en azından aşırıcı söylemlerine desteğin artmasıyla Aşırı Sağ oldu . Peki, aşırı yaklaşım/ aşırı sağ, 2. Dünya Savaşı´yla yenilgi almışken nasıl oluyor da Avrupa´da bu kadar geniş halk kesiminde destek toplayabiliyor?

2. Dünya Savaşı sonrası Aşırı Sağ; ideolojik kodlarını oluşturan asli etmenleri sempati oluşturabilecek, yeni ve usturuplu siyasi altyapıyla yeniden işledi. Söz gelimi iki dünya savaşı arasındaki dönemin faşizmini ve neo-faşist akımlarla bağlantıyı reddetmek, liberal-demokratik sisteme müdahil olarak içlerindeki aşırı unsurlarla mücadele etmek, popülist diskuru benimsemek suretiyle imaj değiştirerek siyasi meşruiyetlerini politik konulara dayandırmışlardır. 11 Eylül´ün artırdığı, 2008 ekonomik krizinin sebep olduğu ekonomik kayıplar, 2015 yılında Avrupa´ya göçmen dalgasıyla oluşan güvensizlik(!) ortamında popülist söylemle aşırı sağ partiler yükselişe geçti ve koalisyonlarda yer almaya başladı.

Aşırı sağın dışındaki diğer siyasi erkler ise popülist söylemden aldıkları temaları ve sorunsalları benimseyerek ve ?normalleştirerek? bu söylemlere karşı giderek artan bir hüsnükabul göstermeye başladılar. Yıllık bazda kabul edilen göçmen sayısına ilişkin kotaları gittikçe düşürmek, daha sert tutuklama ve ihraç rejimlerini işleme almak, göçmenlerin sosyal hizmetlerden ve imkânlardan yararlanmalarını engellemek ve Romanlar gibi belli grupları hedef almak son zamanlarda ?ana akım? hükümetlerin söylemlerinde ve siyasetlerinde bariz bir şekilde görülmektedir.4

Böylelikle kısa vadede artan seçmen taleplerine cevap vermek, devlet istikrarını sağlamak adına pragmatik tavizle radikal sağın etki gücüne güç katıyor.

Peki, azınlık bilinci olmayan Avrupa´nın bir realitesi olan İslam, göçmen krizi, çok kültürlülük karşısında Aşırı Sağ nasıl pozisyon almıştır? Avrupa´ya 18 Aralık 2010 Tunus´ta başlayan ?Arap Baharı´ sonrası bölgede oluşan iç savaş ve istikrarsızlık nedeniyle 2015 yılı itibariyle yaklaşık 2 milyon göç akışı gerçekleşmiştir.5

Ekonomik kriz sonrasında ise göçmen ?krizi´ güvenlik, kimlik, refah ile ilgili kaygıların kesişme noktası olmuş ve radikalleştirilmiştir. Nitekim Almanya´nın %6´sına tekabül eden (yaklaşık 5 milyon) Müslüman nüfusun da içinde bulunduğu göçmen ve sığınmacıların kaldıkları pansiyonlarda 3.533 saldırı gerçekleşmiş, 988 göçmen evine saldırılmış ve her güne yaklaşık 10 saldırı kayıtlara geçmiştir. Peki gerek Avrupa´ya yönelmiş göç hareketleriyle gerekse de Müslümanların doğurganlık oranlarının Avrupa ortalamasının üzerinde olmasıyla hatta tarihsel batı birikiminde önemli söz sahibi olan ve Avrupa tarihinin her sayfasında bu imtihanla sınanmış olan İslam, topyekûn bir ?öteki´ olarak ilan edilmez mi?! Tüm bu hususları Türkiye örnekliğinde ele alırsak aslında popülizm ve ekstrem sağ yaklaşımının Türkiye´ye de çok uzak olmadığını ve nelere tekabül ettiğini görebiliriz.

4(Aristotle Kallis ? SETA ? Avrupa´da Radikal Sağın Yükselişi)
5 UNHRC raporuna göre 2018 sonu itibariyle dünyada 70,8 milyon zorla yerinden edilmiş insan; bunların 25,9 milyonu mülteci, 3,5 milyonu sığınmacı, 41,3 milyonu ise kendi ülkeleri içinde yerinden edilmiş insandır. (https://www.unhcr.org/tr/ )

Kaynak: Özgün İrade Dergisi, 2019n Ağustsos 184. Sayı

 
 
 
 



Orjinal Habere Git
— HABER SONU —