Askerlerimizi sınır ötesinden çekin, savaşı durdurun, dünyaya örnek olun

Önümüzdeki dönemi insanlık onurumuzu ve değerlerimizi koruyarak atlatabilmekte

Askerlerimizi sınır ötesinden çekin, savaşı durdurun, dünyaya örnek olun

 

Yeni bir çağ başlıyor, insanlık geçmişin bütün paylaşımcı deneyimlerinden yararlanarak yeni modeller, yeni yollar bulacak kuşkusuz. Mesele, önümüzdeki dönemi insanlık onurumuzu ve değerlerimizi koruyarak atlatabilmekte

Dünyanın bu çapta bir küresel felakete hazır olmadığı; yaşanan topyekûn çaresizlikten, buruşmaz kırışmaz sanılan devletlerin virüs salgınına teslim olmalarından, günü kurtarmak için çaresiz çırpınışlarından anlaşılıyor. Ne yapay zeka, ne silikon vadisi, ne uzayda yeni yerleşim alanları bulma girişimleri işe yarıyor. Hayalci ve iyimser olmaya gerek yok; pandemi öyle birkaç ayda, hatta yılda sona ermeyecek, kötümser tahminler, ki siz şu günlerde kötümserlere kulak verin, Covid-19’un kendini yenileyeceğini, yeni pandemilere yol açacağını, hazırlıklı olmak gerektiğini söylüyor.

Sadece bizim iktidarın/devletin değil dünyanın efendilerinin benim kadar bile kavrayamadıkları, daha doğrusu bilip de inanmak istemedikleri gerçek yaşadığımız biyolojik felaketin dünyanın düzenini temelden sarstığı ve artık ne siyasî ne ekonomik ne stratejik hiçbir bildik modelin bundan böyle uygulanma kâbiliyetinin bulunmadığı. Er geç bir başka dünya kurulacak. Daha iyi mi daha kötü mü, bilmiyorum. Yaşanan küresel felaket; neo-liberal siyasetin, ekonomi ve ahlakın (siz ahlaksızlık anlayın) çöktüğü daha paylaşımcı, daha adil, barışçı bir dünyaya da kapı açabilir. Ancak düzenin efendileri sonuna kadar bildikleri meşum modelde ve iktidarlarını zor kullanarak korumakta direnecekler. Kısa dönemde kötü günler göreceğimizi söylemek aşırı kötümserlik olmaz

Direnmek için şiddet yetmez, para gerek

Trump şimdilik ülkesinin kaynaklarını seferber ederek, ülke içinde şiddete başvurmadan direnmeye çalışıyor. Nereye kadar, bu ayrı konu. Peki Türkiye gibi hazinesi tamtakır kalmış, darlık/ felaket dönemlerinde ilk başvurulacak kaynakları, rezervleri sıfırlanmış bir ülkede, sadece sermayeyi değil 80 milyonu geçici de olsa biraz ferahlatacak adımlar nasıl atılacak?

Erdoğan’ın, 18 Mart’ta, Koronavirüs koordinasyon toplantısından sonra yaptığı "şirketlere destek, halka kolonya" önlem paketi açıklaması kendi siyasî ve bireysel tarihine bir utanç belgesi olarak geçecek. Milyonlar açız, işsiziz, hastayız diye feryad ederken bir de üstüne tüy diken Kanal İstanbul ihalesi, artık halkın kaldırabileceği bir şey değil. En korkuncu da, hazinede fonlarda mangır kalmamışken, böyle bir çılgınlığın güç gösterisi sanılması. Güçlü olmak, güçlü görünmek için, zart zurt etmek, efelenmek yetmez kitlelere aş, iş, sağlık, güvence sağlayabilmek gerekir. Bu da parayla olur.

Kimse çıkıp da biz güçlü ülkeyiz nutukları atmasın. Kimse de çıkıp ne yapalım, bekamız için savaşa, harekâta, silahlanmaya çok para harcadık, uçaklar fındık fıstık atmıyor, demesin. Devlet Bahçeli’nin, pahalılıktan şikâyet edenlere, bir obüsün maliyeti şu kadar, sadece obüste yıllık maliyet 5 milyar dolar, bir uçağın kalkması milyonlarca dolar, vb. hesabını tekrarlama densizliğini göstermesin, ya da S-400’lere, F-35’lere ne kadar ödendiğini soranlar hain ilan edilmesin. Kaynak yaratmak isteniyorsa bunun ilk adımı askerî harcamaların kısıtlanması, sağlığa, kamu refahına, insanlara yatırım yapılmasıdır.

Lafı uzatmadan: Başımıza bela ettiğiniz İdlib’den askerleri acilen çekin, sınır ötesi harekâtları durdurun, sınırlarımızı güvence altına alın, bütün sınırları sıkıca kapatın yeter. Dünyanın şu halinde ülkemize sınır ötesinden gelen hiçbir tehdit yok, beka meselesi ise kimsenin umurunda değil, herkes kendi derdinde.

İşte size, yoksul, emekçi halka yönelik, kolonya dağıtmakla sınırlı kalmayacak önlemlere imkan tanıyacak bir tasarruf fonu. Bu ölçüde olağanüstü bir dönemde olağan önlemlerle işin savuşturulamayacağını herkes biliyor. Para basmaktan (ki bütün ülkeler yapmaya başladı) sermayeye yönelik salma çıkartmaya, gönüllü-zorunlu afet katkı paylarına, ekonomistlerin (ama damat beylerin değil ciddi ekonomistlerin) önereceği bir sürü adım var. Savaşlara son vermek, kendi başına her şeyi halletmez ama son derece önemli bir ilk adım olur. Eğer büyük çaplı savaş sanayii, silah ihracatçısı ülke değilseniz, her savaş insanî ve ekonomik eksi yaratır. Hele de vatanı savunmak için değil de başka ülkelerin topraklarında başka bir ülkenin halklarına karşı yürütülen savaşların en küçük bir haklılığı ve mazereti yoktur.

Bir süre sonra Birleşmiş Milletler’in savaşların durdurulması önerisi getirebileceğinden söz edildiği günlerde, başı çekin. Büyük ülke, güçlü ülke olmanın gerçek ölçüsü: toprak kazanmak, bölge ilhakı, şehit vermek, ölmek öldürmek değildir. Karşı karşıya bulunduğumuz küresel felakette ne kazandığınız topraklar, ne ilhak ettiğiniz bölgeler, ne perişan edilen halklar işinize yarayacak. Bir kerecik iyi, insanî, vicdanî bir şey yapın. Savaşı durdurduğunuzu, askerlerinizi çektiğinizi dünyaya ilan ederek tarihe geçin.

Bir Allah’ın kulu yok mu savaş harcamalarını sorgulayacak!

Tartışmaları, konuşmaları dikkatle izliyorum. Muhalif sayılan kanallarda bile, işsizlik fonundan başlayarak, çeşitli kaynaklarda, hazinede para kalmadığı anlatılırken, hükümet eleştirilirken savaş harcamalarından söz edildiğini işitmedim. Belki birileri dile getirmiştir, ben duymamışımdır, özür dilerim ama yeterince güçlü tartışılsaydı haberim olurdu.

Bu konu "millî" tabumuzdur. Ne ana muhalefetimiz değinmeye cesaret eder ne de kendilerini muhalefet sayan diğerleri. Daha birkaç gün önce İyi Parti, İdlib’de M4 yolunu Suriye’ye Ruslara mı bıraktınız, diye iktidarın savaşçılık güdülerini gıdıklamaya çalışıyordu tam aksini yapması gerekirken. Saadet Partisi ise konuya asla yaklaşmamaya yeminli. Halka 1000 lira dağıtalım, falan güzel de, hangi kaynaktan?

Üstelik şu seferberlik döneminde İdlib’den, Fırat’ın doğusundan, ne işimizin olduğu hâlâ belirsiz Libya’dan çekilecek askerlerin önemli bölümü, korona salgınına karşı çeşitli kamusal görevlerde kullanılabilir.

Şu sırada dünyanın pek çok ülkesinde neo-liberal akım dışında kalan, sermaye ve savaş sanayii çarklarına kapılmamış iktisatçılar, bilim insanları gelecek için yeni modeller üzerine çalışıyorlar. Küresel felakete küresel çözüm önerileri yakında ete kemiğe bürünecek. Ancak bu iş; "Marksizm geri dönüyor, eski sosyalist modellere geçilsin, yeniden kamuculuk", ezberleriyle ve 100-200 yıl öncesinin nostaljik formülleriyle olmayacak. Yeni bir çağ başlıyor, insanlık geçmişin bütün paylaşımcı deneyimlerinden yararlanarak yeni modeller, yeni yollar bulacak kuşkusuz. Mesele, önümüzdeki dönemi insanlık onurumuzu ve değerlerimizi koruyarak atlatabilmekte.

Bu felaketi "Allah’ın lütfu" haline getirmek isteyenlere izin vermemek elimizde…