Askeri vesayet hakkında söyleyecek tek bir iyi kelimem yok.
İlkellikler, vahşilikler, hukuksuzluklar, haksızlıklar, zorbalıklar tarihidir darbeler tarihi.
Darbecinin yaptığı iyi iş bile meşru değildir, çünkü gasp edilmiş bir yetkiyle, zorbalıkla yapılmaktadır.
Bugün Mayıs’ın 28’i. 27 Mayıs darbesi 65 sene önce dün olmuş.
Ne kadar yabani adamlar, memleketin başbakanını, dışişleri bakanını, maliye bakanını astılar.
Daha fazlasını asmak istiyorlardı, ihtilaf ettiler, olmadı.
12 Mart’ta da solcu gençleri astılar.
Ortaokul talebesiydim, olan bitenlere nüfuz edemiyordum ama sevmiyordum da…
80 darbesinde solcu ve ülkücü gençleri astılar.
Daha insani, daha medeni bir iş bilmez misiniz siz?
Bu yüzden, devlete insan asma yetkisi vermek doğru değil.
Hiç güven olmaz, yetkisi olunca asar çünkü.
Canileri, tecavüzcüleri assın diye yetki verirsin, kendi insan öldürme iştahlarını tatmin için asılmayı hak etmeyen insanları asarlar.
Tarihte böyle gördüm, yetiştiğim devirde de böyle gördüm.
En azından ben güvenmiyorum.
28 Şubat’ta kimseyi asmadılar.
İşin içinde bir kadın düşmanlığı mı vardı? Başını örten kızlara okula gitmeyi, resmi yerlerde çalışmayı yasakladılar.
Binlerce kız okulu bıraktı.
Başını açmak zorunda kalan kız öğrencilerin travmaları da ayrı bir zulüm.
Bu da bir başka çeşit asmaktı.
Bir kuşağın ruhunu yaraladılar.
Askeri vesayetle ilgili durum kabaca böyle.
Peki askeri olmayan vesayet?
Askeri olmayan vesayet hakkında da söyleyecek tek iyi kelimem yok.
Nasıl bir şey olabilir askeri olmayan vesayet?
Parti vesayeti olabilir.
Yargı vesayeti olabilir.
Lider vesayeti olabilir.
Bunlardan birini şerrin ehveni saymamız gerekiyor mu?
Gerekmiyor.
Biri ötekinden iyi olmaz.
Olsa olsa biri diğerinden kötü olur.
Ülkemizde, 60 darbesi ve 80 darbesi birer anayasa yaptı.
60 darbesinin yaptığı anayasa nispeten demokratikti. Kuvvetler ayrılığını gözetiyordu.
Şimdi askeri vesayet hakkında iyi bir kelime mi sarf etmiş oldum?
Sayılmaz.
Çünkü içinde bir tür vesayet kurumu olan MGK var. Milli iradenin üstünde duran bürokrasi ve yargı aygıtları var.
80 darbesinin yaptığı anayasa ise askeri vesayeti müesses hale getirdi.
Gerçi sonradan AB reformlarıyla içindeki faşizm biraz seyreltildi.
Eni konu kahrı çekilir hale geldi.
Bugünlerde, 82 Anayasasının yapılan sayısız reforma rağmen vesayetin ruhunu, karakterini taşımaya devam ettiği söyleniyor.
Doğrudur.
Öyleyse, TBMM’nin, sivil, vesayetin etkisinden kurtulmuş, demokratik bir anayasa yapması gerektiği, bunun millete ödenmesi gereken bir borç olduğu iddia ediliyor.
Milletin bir ferdi olarak, bununla ilgili alacağımdan feragat etmeye hazırım.
Çünkü TBMM’nin mevcut mimarisinden, sistemin mevcut karakterinden, demokratik, özgürlükçü, hukuku önceleyen sivil bir anayasa beklemiyorum.
Ne bekliyorum?
Eğer meclis aritmetiği elverirse, ‘askeri olmayan vesayet’i takviye eden bir anayasa bekliyorum.
Mesela, kayyım uygulaması anayasada yazılı değil.
Kanunla koydular.
Mesela tımar edilmiş vesayet anayasasının içindeki bazı hukuki hükümlere riayet etmediler.
Anayasa mahkemesinin, bazı mahkumların adil yargılanmadığı yönündeki kararını anayasanın amir hükmüne rağmen uygulamadılar.
Fırsat buldukça yaptıkları birkaç anayasa değişikliğiyle iktidarın yargı üzerindeki vesayetini pekiştirdiler.
Yüksek yargıçların, yargıçları denetleyen HSK’nın çoğunu kendileri tayin ediyorlar.
Bu eğilim, hiç de özgürlükçü, demokratik bir anayasa beklentisi uyandırmaz.
Yapacakları sivil anayasayla yargıçların kulağına vermeleri gereken kararı fısıldama yetkisi mi elde etmeyi düşünüyorlar?
Bunun için anayasal yetkiye ihtiyaç duyduklarını zannetmiyorum.