Tarih: 26.02.2022 16:02

Aşılmaz Zannettiğiniz Yollar

Facebook Twitter Linked-in

Yiyecekler çocukluğunuzda size yeterince vakit ayıramayan ve sevgileri ile yüreğinizi ısıtamayan anne-babanızın telafi için kullandıkları bir araçtı. Sevgi paylaşımı, zamanı ve çabayı gerekli kılıyordu yiyecekler ise kolayca elde ediliyor ve cazip hale getirilerek muhatabına ulaşıyordu. Onlar kalbinizin sesine kulaklarını tıkayıp, sizin sevgi ihtiyacınızın yemeklerle telafi edilebileceğine inanmışlardı ama olmadı. Siz yüreğinizi okşayacak bir söze, bir tebessüme, bir dokunuşa ulaşabilmek için heyecanla beklerken onlar elinize bir avuç çikolata tutuşturup uzaklaştılar. Aklınız kabul etmişti bunu ama kalbiniz kurulan tuzağın farkına varmış ve hiç susmamıştı. Siz anneyle bir dakika daha fazla vakit geçirebilmek için dua ederken anne önünüze pahalı oyuncaklar ve türlü türlü yiyecekler bırakıp sizi harekete geçmekten alıkoymuştu. Artık anne-babanın sevgisine sadece yiyecekler üzerinden ulaşabiliyordunuz ki, bu ürünler zamanla hayatınızın bir parçası haline gelmişti. Direncinizi kaybetmiş ve teslimiyet göstermiştiniz… Yüreğiniz acıdığında, kendinizi yalnız hissettiğinizde, hüzünlendiğinizde sevgi ile ilişkilendirdiğiniz yiyeceklere koşuyor ve kalbinizin açlığını bu şekilde gidermeye çalışıyordunuz.

Zihniniz uyuşmuş, belleğiniz zayıflamış, hareket alanınız kısıtlanmıştı ve ne zaman kendinizi yalnız hissetseniz, ne zaman sevgiye susasanız ne zaman insan sesine hasret kalsanız yemeklere koşuyor ve kendinizi bu şekilde avutmaya çalışıyordunuz. Kilolarınız almış başını gidiyordu siz ise kalbinizdeki sızının gittikçe ağırlaştığını hissediyor ve çaresizliğe teslim oluyordunuz. Aileniz, öğretmenleriniz, arkadaşlarınız kilolarınızdan kurtulabilmeniz için elinize diyet listeleri tutuşturuyorlardı ve kalbinizin açlığı devam ettikçe yemeklere olan tutkunuz hiç bitmiyor, sizi çıkmaz bir sokağa sürüklüyordu.

Vaktinizin çoğunu diyetisyenlerde geçirmekte, odanızın duvarında, mutfağınızda ve yaşadığınız her alanda bir diyet listesi mutlaka bulundurmaktaydınız. Diyetisyen her seferinde vücudunuzun anatomisini bilimsel verilerle anlatmakta ve ihtiyacınız olan gıdaların listesini verip göndermekteydi. Ama siz açlığı midenizde değil kalbinizde hissetmekteydiniz fakat kimse bunun farkında değildi ve kendinizi daracık bir kapana sıkışmış hissediyordunuz. O yüzden ne gittiğiniz diyetisyenler, ne aldığınız telkinler ne de uyguladığınız diyetler işe yaramıştı.

Kilolarınız yüzünden arkadaş gruplarından dışlanmıştınız, duygusal yakınlık hissettiğiniz kıza evlilik teklifi yapmaktan kaçınmış, sosyal faaliyetlere dâhil olamamış ve çıkmaz bir sokağa itilmiştiniz. Artık hareket etmekte dahi güçlük çekmekteydiniz ve hem bedenen hem ruhen tükenmişliğin eşindeydiniz.

Gündelik hayatta attığınız her adım, yaptığınız her şey alay konusu olmuş ve obur olarak damgalanmıştınız. Oysa siz aldığınız her tatta, her lokmada eksik kalan bir şeyleri tamir etmeye çalışıyordunuz ve iç dünyanızda yıkılan duvarları kendi çabanızla onarabileceğinize inanmaktaydınız. Ama bu mümkün değildi.

Duygularınızı paylaşacak sıcak bir dosta, bir anne dokunuşuna ihtiyaç hissettiğiniz zamanlarda acınız daha da artmakta ve yoksunluğunuzu, sevgi açlığınızı, güçsüzlüğünüzü, dışlanmışlığınızı yok sayıp sakinleşebilmek için atıştırmaya devam etmekteydiniz.

Otuz yaşına geldiğinizde kiloların bedeninizi ve ruhunuzu bütünüyle etki altına aldığını ve sizi sahip olduğunuz bütün imkânlardan mahrum bıraktığını fark edip, köklü bir çözüm arayışına çıktınız. Ve kalbinizin açlığını gidermeden, iç dünyanızda yıkılan duvarları onarmadan, duygu dünyanızda anne-baba ile bir uzlaşı sağlamadan kilolardan kurtulma şansınızın olmadığını fark edip, destek almaya karar verdiniz. Ancak otuz yıldır biriken tortunun birkaç ayda çözülemeyeceğinin farkındaydınız ve kendinize makul bir zaman belirlediniz. Ve bu yorucu yolculuğu, dua ve sabırla kat edebileceğinizi nihayet kabul ettiniz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —