> Abdullah Öcalan taraftarları kendilerine “Apocu” denilmesinden rahatsız olmazlar, hatta Öcalan bile sık sık hareketini “Apocu” olarak tanımlar; buna karşılık Fethullah Gülen’in takipçileri kendilerinden “Hizmet” ya da “Hizmet hareketi” diye bahsedenler. Geçmişteki “cemaat” tanımına çok da itiraz etmediler. “Fethullahçılık” tabirini sevmez, kızarlar. Buna karşılık yabancıların kendilerinden “Gulenist” (Gülenci) diye bahsetmesinden çok rahatsız olmazlar.
>Fethullahçı hareket 1970’li yılların başlarında aslen Erzurumlu olan Gülen tarafından İzmir’de, Apocu hareketse bundan birkaç yıl sonra, aslen Şanlıurfa Halfetili olan Öcalan tarafından Ankara’da başlatıldı.>Apoculuk, Öcalan’ın liderliğinde fakat bir grup genç tarafından yaratılmış bir harekettir. Buna karşılık Fethullahçılık, Gülen’in tek başına başlattığı bir harekettir.
>Fethullahçılık devlet tarafından “laiklik karşıtı”, “gerici” olarak; Apoculuk ise hem “komünist”, hem “bölücü” olarak kodlandı ve ilk andan itibaren yakın takibe alındı.
>Apocu hareket hedefini “bağımsız, birleşik ve sosyalist bir Kürdistan” inşa etmek olarak açıklamıştı, buna kaşılık Fethullahçılık “altın nesil” yetiştirmek gibi muğlak bir ifadeyi tercih ediyordu. Fakat bu hareketin nihai amacının içine sızdırdığı kadrolar aracılığıyla devleti ele geçirmek olduğu ileri sürülüyordu. Nitekim bunun doğru olduğu zaman içinde ortaya çıktı.
>Öcalan yıllarca devletin kendisini muhatap alması için çabaladı ve bunu bekledi. Gülen ise başından itibaren devlet içinde muhataplar buldu. Özellikle merkez sağ ve sol partilerin liderleriyle iyi ilişkiler kurdu fakat ordunun üst kademesini ikna edemedi.
>Öcalan Türkiye’de, bölgede, dünyada yaşanan değişimlere paralel olarak hareketinin perspektifini sıklıkla değiştirdi, fakat Gülen’in bazı taktik değişikliler dışında ana stratejisini değiştirdiğine tanık olunmadı.
>Apocu hareketin içinde çıkan anlaşmazlıklar ve iktidar savaşları genellikle kanlı sonuçlandı; Fethullahçı hareketteyse sorun çıkartanlar genellikle kızağa çekildi.,
>Her iki hareketten, az sayıda olsa da üst düzeyden “itirafçı” çıktı.
>ABD, 15 Şubat 1999’da Öcalan’ı Türkiye’ye teslim etti. 21 Mart 1999’daysa Gülen tedavi gerekçesiyle ABD’ye gitti ve bir daha dönmeden orada öldü.
>Apocu hareket 1999’dan itibaren İmralı’dan yönetildi, fakat öncelikle örgütün Kandil’deki yönetimi, kısmen de Avrupa’daki ayağı önemli roller üstlendi. Fethullahçılıktaysa Gülen dışında öne çıkan pek kimse olmadı.
>Gerek Öcalan, gerekse Gülen örgütleri hakkındaki her şeyi bilmek ve kontrol etmek istediler. Yerlerine hiçbir zaman bir “veliaht” işaret etmediler.
>Her iki hareket de Türkiye üzerine hesapları olan güç odaklarının radarlarında oldu, ama ikisi de kendilerini “bağımsız” göstermeye özen gösterdi.
>Gülen Öcalan’dan sekiz yaş büyüktü, geçen yıl ekim ayında öldü. Ondan sonra Fethullahçılığı nasıl bir geleceğin beklediği meçhul. Öcalan ise örgütünü, ölmeden yasal siyaset alanına çekmeye çalışıyor ve bunda başarılı olma ihtimali hiç de az değil.
>Öcalan’ın PKK’nın feshi kararı alması çok hayati bir öneme sahip ve Türkiye için yepyeni bir dönemin başlamasına neden olabilir. Buna karşılık Fethullahçı hareket de benzer bir kararı alabilecek kimse yok. Olsa bile Fethullahçılığın feshi, bu şebekeyle şu ya da bu şekilde ilişkili olan kişilerin hayatlarında değişimler yol açmakla birlikte Türkiye’de çok fazla bir şeyi değiştiremez. Zira Fethullahçılık “devleti ele geçirme” hayali 15 Temmuz 2016’da suya düştüğü andan itibaren “yok hükmünde” olmuş bir hareketti. Ülkede toplumsal anlamda herhangi bir karşılığı kalmadı. Buna karşılık Apocu hareket, sadece Türkiye’de değil bölgedeki tüm Kürtler içerisinde çok ciddi bir şekilde kök saldı.
Kaynak: medyascope.tv