Amerikan seçmeni "Dur bakalım" demiş olsa da, Başkan Trump bela olmaya devam edecek!

Hasan Cemal - 08.11.2018

Amerikan seçmeni

Amerikan seçmeni 6 Kasım´daki kritik ara seçimlerde "Dur bakalım!" demiş olsa da, Başkan Trump bela olmaya devam edecek.
Çünkü Trump demokrasiyle, özgürlük ve hukukla, insan haklarıyla barışık bir siyasetçi değil.
Çünkü Trump, hem ülkesinde hem dünyada demokrasi ve hukukun içini boşaltmak isteyen, yabancı düşmanı, ırkçı, barıştan hiç hazzetmeyen, özgürlük düşmanı ve aşırı milliyetçilik bayrağı sallayan siyasal akımların değirmenine su taşıyor.
Çünkü Trump, seçim meydanlarında "Ben milliyetçiyim" diye bağıran ilk Amerikan Başkanı:

Benim ne olduğumu biliyorsunuz değil mi? Ben bir nilliyetçiyim, OK. Neyim ben? Milliyetçiyim. Bu kelimeyi kullanın! Kullanın bu kelimeyi!

Çünkü Trump, "Ben milliyetçiyim milliyetçi" diye seçim kampanyası yürüten ilk Amerikan Başkanı olarak ülkesini cepheleştiriyor, felaket kutuplaştırıyor. 
Çünkü Trump, ülkesini biz ve onlar diye siyah beyaz bölüyor.
Çünkü Trump, kendisi gibi düşünmeyenlere hain damgası vuruyor.
Çünkü Trump kendisi eleştiren, hoşlanmadığı haberleri yayan, yazan medyaya, gazeteci milletine halk düşmanı muamelesi yapıyor.
Çünkü Trump, kendi taraftarlarını şiddet kullanmaya teşvik ediyor.
Çünkü Trump, seçim meydanlarında kendisini protesto edenleri dövmeleri için kendi taraflarını alenen kışkırtıyor.
Çünkü Trump, siyahların zeka seviyesi diye dalgasını geçebiliyor.
Çünkü Trump, göçmenler hakkında hayvan imaları yapabiliyor.
Çünkü Trump, Amerika´da Yahudi düşmanlığını, siyah düşmanlığını besliyor.
Çünkü Trump bağnazlığı körüklüyor.
Çünkü Trump, dünyayı geçen yüzyılın iki korkunç dünya savaşı arasındaki döneme benzeyen son derece tehlikeli sulara çekiyor.


Onun içindir ki:
Başkan Trump Beyaz Saray´da oturduğu sürece yalnız Amerika´nın değil, yalnız Avrupa´nın değil, bütün dünyanın, belki daha doğru deyişle insanlığın başı belada sayılır.
6 Kasım bu açılardan hiç kuşkusuz olumlu bir gelişmenin altını çiziyor.
Amerika´nın 6 Kasım´la birlikte şöyle bir rahat nefes aldığı söylenebilir.
Bu arada, "Amerika uçurumun kenarından döndü" diyen yorumcular da var.
Trump, Senato´daki çoğunluğunu kıl payı korudu. Temsilciler Meclisi´ni ise kaybetti, çoğunluk Demokratlara geçti.
Bu da Trump´ın Kongre´de artık başına buyruk davranamayacağı, her istediğini yapamayacağı anlamına geliyor.
Evet, Demokratların 6 Kasım öncesi beklediği o büyük seçim zaferi, tsunami gerçekleşmedi.
Ama yine de Trump´ın ´otoriter gücü´ne yeni bir sınırlama getirilmiş oldu.
Bir başka deyişle:
Trump artık Kongre´de istediği gibi at koşturamayacak. İki yıllık saltanatı 6 Kasım´da sona erdi.
Nobel İktisat Ödülü´nün sahibi Joseph E. Stiglitz´in Project Syndicate´deki 6 Kasım 2018 tarihli yazısının başlığı şöyle:

Amerikan demokrasisi geri gelebilir mi?

Şu satırların altını çiziyorum:

Amerika´nın özgürlük, demokrasi ve adalet gibi bugüne kadar herkes için tümüyle gerçekleşmemiş idealleri, şimdi her yandan saldırı altında. Bu sadece Amerika´nın bir sorunu değil tabii. Bütün dünyada demokrasiyi umursamayan güçlü adamlar iktidarı ele geçirmiş durumdalar: 
Türkiye´de Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan´da Viktor Orban, Polonya´da Jaroslaw Kaczynski ve son olarak Brezilya´da Jair Bolsonaro.
Kimileri geçmişe bakıyor, bugünler de geçer gider diyor. 1930´ların diktatörlerini hatırla, Portekiz´in Salazar´ını, İspanya´nın Franko´sunu. Bunlar İkinci Dünya Savaşı sonrasını da görmüşlerdi. Ama bunları hatırlarken, bütün bu diktatörlerin insanlığa getirdiği yıkımları da unutma.
Bu arada Amerikalıların gözardı etmemeleri gereken bir gerçek de, başkanları Donald Trump´ın bugün bütün bu saydığım despotlara el vermesi, destek olmasıdır.

Kısacası:
Dünyanın başında böyle bir Donald Trump belası var. Ama 6 Kasım´da, Amerikan ara seçimlerinde bir yenilgi almış olması yine de hiç yoktan iyidir demokrasi adına...