Tarih: 04.10.2022 14:27

Altılı Masanın Kendi Adayını Belirleme Hakkı Yok Mu?

Facebook Twitter Linked-in

İttifaklar, yasal ve anayasal düzenlemelerle zorunlu hale geldi. Kim getirdi diye sormayın, bugün kendileri dışında kurulan ittifakları terörist, vatan haini ilan edenler bu yolu açtı. Hem de parlamenter sistemin yanlışları ve eksikleri yoğun bir şekilde kamuoyunun gündemine getirilerek topluma kendi düşünceleri doğru imiş gibi sunuldu, toplum da bu sunuşun etkisi altında kaldı. Hemen belirteyim ki; parlamenter sistemin de birtakım eksikleri vardı. Söz gelimi seçimlerden tek parti çoğunluğu çıkmadığında, ister istemez koalisyon gündeme geliyordu. Bunda da birtakım fikri farklılıklar ya da birtakım etkileşimler sebebiyle bir koalisyonun kurulabilmesi aylarca sürüyordu. Yıllarca ülkemizde koalisyonlar işin bir gereği gibi görülmedi, her parti kendi programının koalisyon protokolünde ağırlıklı yer almasını istedi.

Kısacası, ülkemizde uzlaşma zemini genellikle olmadı, bu zemini oluşturanlar da birtakım suçlamalara maruz kaldılar. Bunun sebebi de siyasette genellikle kamplaşma gündemde oldu. Sanki siyasi kadrolar bu yolla iktidar olabileceklerini düşündüklerinden ya da farklılıklara tahammülün ülkemizde yerleşmemiş olmasından olsa gerek, her siyasi parti kendilerini vatan kurtaran kaptan, kendileri dışında kalanları terör destekçisi, hain olarak suçlamayı seçtiler. Toplumu, kendilerini tercihe zorladı. Bu zorlanma seçim sonuçları üzerinde etkili oldu. Uzun hükûmet kurma çalışmalarını gündeme getirdi. Bu durum ister istemez ülkemizde istikrarsızlığı gündeme getirdi. Öyle zamanlar oldu ki, toplum bu sistemden usandı, hatta bıktı. Böyle bir ortamda iktidar olan AK Parti, yanına MHP’yi de alarak bugün yaşadığımız geçmişi çok eskiye dayanmadığı halde toplumun büyük bir kesiminde yeni sistemden rahatsız olmaya başladı. Çünkü bu yeni sistem ile birlikte geçmişten günümüze yansıyan ayrıştırma ve kamplaştırma hamleleri sistemin esası haline geldi. Geçmişte seçimlerden sonra gündeme gelen koalisyon çalışmaları, yerini seçimlerden aylar önce ittifakların gündeme gelmesine zemin hazırladı.

Bu durum mevcut sistemin zorunluluğu olarak ortaya çıktı. Böyle bir yaklaşım yanlış olmasa da ülkede artık özellikle iktidar kanadının muhalefete yönelik daha doğrusu kendi iktidarını tehlikeye sokacağını düşündüğü ittifaklara yönelik söylemleri iyice ağırlaştı. Çoğu zaman değersizleştirmeye kadar vardı. Bununla da yetinilmedi, iş hakaret sınırlarını aştı. Çünkü muhalefet partileri terör destekçisi olarak ilan edildi. Bunun ötesinde zaman zaman hainlerle birlikte yürümek ithamı dile geldi. Sonuç olarak, ülkenin içinde bulunduğu sorunlardan ziyade muhalefetin kötülenmesi seçim stratejisi oldu. Bu ise toplumu kamplaştırmanın da ötesinde ciddi bir ayrışmaya itti. Hâlbuki iktidarı, muhalefeti ile bu ülkede hep birlikte yaşayacağız, yaşamak zorundayız. Ancak bir kesim karşı tarafı hain ve terör destekçisi olarak suçlamayı sürdürünce ister istemez ülkenin sorunlarının çözümü konusunda nelerin yapılabileceğine dair görüşlerin yarışması yerine değersizleştirme yolu tercih edildi. Bu durum, yıllardan beri tek başlarına iktidar olanların ülke sorunları ile ilgili sorumluluklarını gözlerden kaçırmasına hizmet eder hale getirildi.

Bu bakımdan Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin söylediğini, neler önerdiğini toplumun gözünden kaçırmak adına aylardan beri daha seçim kararı alınmamış, hukuken seçim kampanyaları başlatılmamış olduğu halde hemen her gün ilgili ilgisiz iktidar yanlıları sürekli olarak Millet İttifakı’nın aday göstermemiş olmasını gündeme getiriyor. Hâlbuki şimdiden adayın açıklanması için hukuki bir zorunluluk yok. Ayrıca Millet İttifakı’nın adayını belirlemesi kendi meselesi, iktidarın değil. Bunun da ötesinde “adayınızı açıklayın” şeklinde bir dayatmaya da hakkı yok.

Diyebiliriz ki, iktidar ülkenin sorunlarını gözden kaçırmak, içine düştüğü durumu toplumdan gizlemek ve bir dönem daha iktidar koltuğunda kalabilmek için toplumu ayrıştırmakta, toplumun önemli bir kesimini hainlikle suçlamakta bir sakınca görmüyor ama bu durum ülkenin sorunlarını gidermeye ya da hafifletmeye yetmiyor. Bu bakımdan enflasyonu yüzde 200’lere getirenler “enflasyonu biz indiririz” diyerek oy istiyor. Hâlbuki iktidarın öncelikli görevi enflasyonu bu noktaya taşımamaktı. Eğer bugün tek haneye indirecek formüle sahipseler niçin ekonominin böylesine bir duruma düşmesini engellemediler? Sanıyorum iktidarın cevabını vermesi gereken soru da bu.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —