Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Ali Duran Topuz Narin cinayetinin ilk günlerindeki manipülasyon ortamını yazdı: “Kuran kursundan çıkan çocuk”, “Hizbullah-koruculuk”, “Kürt düşmanlığı”

Gazeteci ve hukukçu Ali Duran Topuz, Narin Davası’nı inceleyen bir yazı dizisine başladı.

Ali Duran Topuz Narin cinayetinin ilk günlerindeki manipülasyon ortamını yazdı: “Kuran kursundan çıkan çocuk”, “Hizbullah-koruculuk”, “Kürt düşmanlığı”

Gazeteci ve hukukçu Ali Duran Topuz, Narin Davası’nı inceleyen bir yazı dizisine başladı.

Topuz, kendi blog sitesinden yayınladığı dizinin ilk bölümünde, Narin cinayetinin ilk günlerinden itibaren medyanın ve kısa süre içerisinde de siyasetin konuyu ele alış biçimini ele alacağını belirterek şunları yazdı:

“Çünkü esas itibarıyla işin bir ‘soruşturma ve kovuşturma faciası’na evrilmesine yol açan şeylerin başında medya ve siyasetin elbirliğiyle oluşturduğu yüksek desibelli gürültü ortamı geliyordu.

Elbette konu yargı ise iktidar en geniş plandaki asli sorumlu olarak görülmelidir, öyle görüyorum çünkü yargının basamaklarının mesela bu dosyada adli kolluğun açık ve anlaşılması zor yetersizliğinin mesulü doğal olarak iktidardır.

Fakat çuvaldızı iktidara batırmadan önce mensubu olduğum medyanın, hukukun ve kül olarak siyasetin hak ettiği iğneler var. Gazetecilerin gazetecilik normlarına uygun iş yapmamasının, siyasetin adalet idesini umursamadan işi el almasının, ‘savunma’nın, baroların ‘masumiyet karinesi’ni çöpe atıp medya-siyaset ortak kötülüğüne gözü kapalı paydaş olmasının bahanesi, tek başına iktidarın hatalı medya ve hukuk politikaları olamaz.”

Topuz, yazısının devamında, Narin cinayetinin ilk günlerden itibaren medyada kapladığı geniş yerin arkasındaki nedenleri sorguladı.

Yazı dizisinin “Narin Güran vakası 1: Kuzuların sessizliği, kurtların gürültüsü” başlıklı ilk bölümünü aktarıyoruz. ( https://utay-alidurantopuz.blogspot.com/2025/10/narin-guran-vakas-1kuzularn-sessizligi.html )

Narin Güran vakası 1:Kuzuların sessizliği, kurtların gürültüsü

Hüküm Allah’ındır; nihai, mutlak, kusursuz hüküm onundur. İnsan hükmü kusurludur, hiç kimse, en yetkin yargıç ve en yetkin yargı teşkilatı bile kusurdan münezzeh değildir. Bu nedenle “Yargılamayın yoksa siz de yargılanırsınız” kelamı edilmiştir. Tanrı adil olmayı emreder, adil olmayan cevreder, zalimlerden olur. Fakat nasıl adil olunacağını söylemez. Adalet için çaba göstermek insanın görevidir. Adaletin peşin formülü olmaz, o daima bir arayış, bir çaba, bir mücadele alanıdır. Peşin formül olmadığı için ve hüküm Allah’ın olduğu için yargıçlar “gerçek” ya da “hakikat” olarak değil, “vicdani kanaat” ile hüküm verirler. Aynı nedenlerle adli muhakeme dahil her tür muhakeme kurallara, kaidelere bağlanmış, geliştirilmiş protokollere, özelleştirilmiş yöntemlere tabi tutulmuştur. Sadece yargıç değil, savcı değil, avukat değil, herkes bu kurallarla bağlıdır. İlgili ilgisiz herkesin kurala uygunsuz, kaideye aykırı, protokollere duyarsız, yöntemlere bigane hareket edilen yerdeki yargı sadece zulüm üretebilir. Peşin adalet yoktur, yüz kere tüm kurullara uysa, bir kere uymadığında ortaya facia çıkar.

Narin Güran vakasından bahsediyorum. Dava Türkiye’de “yargılama kabiliyeti”nin tek tek bireylerden başlayarak yargı teşkilatının kendisine, siyasete, medyaya, akademiye varan kadar ciddi, ağır, adalete ulaşmayı neredeyse imkânsız hale getiren sorunlarla dolu olduğunu gösterdi. Medya ve siyaset başta olmak üzere, soruşturma ve kovuşturma birimleri çeşitli biçimlerde bu kabiliyet kaybının failleri olarak belirdi: Mahkemece verilmiş hüküm tesadüfen “doğru” bile olsa o “doğru”ya ulaşana kadarki her şey hatalı olduğundan, o doğruluk ancak bir kaza olabilir, kazayla yargı olmaz. Elbette başta istinaf aşamasında kaleme alınan muhalefet şerhi ve onu kaleme alan yargıç olmak üzere, meselenin kamusallaştığı günden itibaren “doğru”ları gözetenler oldu, hataların uyarılarını yapanlar oldu ama ne bu uyarılar ne de o hukuki bilgi, basiret ve ısrarla dolu muhalefet şerhi, kararın bir tesadüf olmaktan çıkıp adalet idesini hedefleyen bir yargı faaliyeti sonucu alınmış bir karar olmasını sağlayamadı. Keza bir başka yargı yetisi yitimi tomarı oluşturan “suçluyu kayırma” davasını bozma kararı da umut verici bir perspektif ve güçlü bir hukuk kavrayışı sergiledi. Fakat bu “ışık” ve “akil sözler” vakayı başından beri kaplayan karanlığı ve gürültüyü aşabilecek mi henüz bilmiyoruz. Kurtların gürültüsü kuzuların sessizliğini öyle bir bastırdı ki ve oluşan gürültüden memnun olanlar öyle çok ki insanın umudur kırılıyor

Bu çalışmada özellikle olayın ilk gününden itibaren medyanın ve kısa süre içinde siyasetin işi ele alış biçimine odaklanacağım, çünkü esas itibarıyla işin bir “soruşturma ve kovuşturma faciası”na evrilmesine yol açan şeylerin başında medya ve siyasetin elbirliğiyle oluşturduğu yüksek desibelli gürültü ortamı geliyordu. Elbette konu yargı ise iktidar en geniş plandaki asli sorumlu olarak görülmelidir, öyle görüyorum çünkü yargının basamaklarının mesela bu dosyada adli kolluğun açık ve anlaşılması zor yetersizliğinin mesulü doğal olarak iktidardır. Fakat çuvaldızı iktidara batırmadan önce mensubu olduğum medyanın, hukukun ve kül olarak siyasetin hak ettiği iğneler var. Gazetecilerin gazetecilik normlarına uygun iş yapmamasının, siyasetin adalet idesini umursamadan işi el almasının, “savunma”nın, baroların “masumiyet karinesi”ni çöpe atıp medya-siyaset ortak kötülüğüne gözü kapalı paydaş olmasının bahanesi, tek başına iktidarın hatalı medya ve hukuk politikaları olamaz.

Çalışmanın ikinci amacı, medyadaki ve siyasetteki hatalı tutumların soruşturma-kovuşturma üzerine düşürdüğü gölgeleri ayırt edebilmek. Elbette yargının özellikle soruşturma safhasındaki sorunları da çerçevenin içinde kalacak. Hemen belirteyim ki “delil tartışmaları”na girmeyeceğim, çünkü bu başka bir çalışma yöntemi ve dikkat gerektiriyor; bu çalışma ise esas itibarıyla bir hukuk çalışması değil, hukuk-medya-siyaset ilişkisine dair bir çalışma. Özetle bu çalışma münhasıran medya, siyaset ve hukuk mekanizmalarının işleyişlerinde ve birbirileriyle ilişkilerindeki sorunlara odaklanıyor. Yine baştan belirteyim ki bu alanlarda “suçlu” aramıyorum, o yüzden mümkün mertebe özel isim anmadan devam edeceğim, iki nedenle: İlki, tartışmanın isimlerin suçları ya da erdemlerine kilitlenmesinin kimseye bir yararının olmaması, ikincisi, meselenin kişisel hatalar değil tamamen yapısal, sistemik bir karakter arzetmesi.

Yoğun ilginin sebebi: Vicdan?

İlk olarak, medyanın ve siyasetin meseleye gösterdiği yoğun ilgiden başlamak gerek. Elbette bir çocuk kayıpsa medyanın da siyasetin de toplumun da yakından ilgilenmesi iyidir, gereklidir. Fakat öncesinde ve sonrasında meydana gelen birçok benzer, çok acı ve çok vahim vakadan biliyoruz ki Narin vakasındaki ilginin toplumsallaşması neredeyse benzersiz. Neden? Vicdan desek, diğer meselelere olan ilgi azlığı açıklanamaz halde kalır, vicdan öyle arada sırada patlayan bir volkan değil oysa.

Açıklamalardan biri, olayın meydana geldiği Ağustos ayının “diğer gündemler açısından zayıf” olması. Medya gündem yokluğunda kendisine gündem yaratma becerisine sahiptir, hele ki ortada masum bir çocuğun kaybı söz konusuysa. Fakat bu “doğru” pek yeterli değil, bedeninde sigara söndürülüp tecavüz edilen iki yaşındaki bebeği gündemin önlerine taşımayan, iş yerlerinde kolları, bacakları makinalara kapılarak can veren sakalı terlememiş emret oğlanları haber yapmaya pek hevesli olmayan, patronun öldürdüğü işçi çocuğu iki yazıp geçen medyanın Narin vakasındaki ilgisinin altında başka bazı sebepler de yatıyor olmalı.

Sebep Bir: Kur’an kursundan çıkan çocuk!

İlk sebep, çocuğun Kuran kursundan çıktıktan sonra kaybolmasıydı. Özellikle çocukların toplu olarak bulunduğu mekanlardaki kriminal vakalara ilişkin haberlerin iktidara karşı söylem geliştirme potansiyeli, medya ve sosyal medyada “muhalif” etiketiyle yaşayanların ve elbette muhalefet partilerinin meseleye yakın ilgi göstermesinin ilk büyük sebebiydi; tabii ki medyanın “denetim” işlevi bunu gerektirir ancak ilginin diğer vakalara göre yoğunluğu yine de izaha muhtaç kalır.

 

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER