Seçim sandıklarından dizili bir merdiven canlandırın gözünüzde. En tepeden aşağıya, kafasını vurarak, kaşını-gözünü yararak AK Parti, kadrolarıyla el ele gümbür gümbür yuvarlanıyor. Aldığı darbelerden gözü kararan partililer, çevrelerinde olup biteni takip edemiyor, akıl yürütemiyor; sersemlemiş halleriyle duruma pek uymayan ters tepkiler veriyorlar.
Bayrampaşa’da yargı marifetiyle ele geçirdiklerini zannettikleri koltuğu yazı/tura ile talih karşısında kaybedince verdikleri tepkiler, bize bu sersemlemiş hallerini anlatıyor. Pervasızca hak iddia ediyorlar. Susacakları yerde ortalığı velveleye veriyorlar.
Seçim olmadığı halde başına seçim sandığı düşmüş, sersemlemiş, yolunu-istikametini yitirmiş bir AK Parti duruyor karşımızda.
Nerde tökezlediklerini, hangi yanlışları yaptıklarını, titreyip asıllarına nasıl döneceklerini bilmiyorlar. Karşılaştıklarında endişeli gözlerle birbirlerine bakıp kalıplaşmış şu cümleyi pek de inanmadan tekrarlıyorlar: “Reisin bir bildiği vardır.”
Gidişata bakılırsa Reisin bildiği bir şey yok. Sadece zamana oynuyor. Bugüne kadar olduğu gibi yol üzerinde önüne çıkacak fırsatları kolluyor. Ne var ki saatin tik takları kâbus gibi ilerliyor.
Psikiyatrist koltuğuna yatırıp AK Partililerin kollektif bilincini dinleyelim:
2019’un şeytanî ruhu devrede
Bayrampaşa Belediye Meclisinde başkanlık seçiminde, AK Partililer arasında dolaşan şeytanî ruh, 2019’da İstanbul başkanlık seçimini yenileten aklın ta kendisi.
Demokrasi tarihimize kuvvetli bir ışık tutacak bir belgesel veya “gerçek olaylara dayanan” bir sinema filmi olabilir. Hangi aktörler öne çıktı? Hangi mekanizmalar devreye girdi? Nerelerde gizli toplantılar yapıldı? Kaç ekip kuruldu, ne kararlar alındı? Kimlere hangi talimatlar verildi? Hangi isimler itiraz etti, hangileri operasyona dört elle sarıldı.
2019’da tekrarlanan seçim, filmimizin konusu bu.
Synopsis hazır. Seyirciyi peşine takıp sürükleyecek entrika çok sağlam. Sekansları ortada dolaşan aktörlerin gece gördükleri kâbuslar üzerine inşa ediyoruz. Aforizma tarzı repliklerin tamamı demokrasiyi, halkın iradesini ve sandığı hafife alan, hatta aşağılayan sözlerden oluşuyor. Bir yerde bilge bir adam, filmin sonunu bilen seyircinin sağduyusunu temsil ediyor: “Olmaz böyle şey” diyor, kafasını sağa-sola sallayarak. Müthiş bir tempo içinde, AK Parti’nin tepedeki çelik çekirdeği felakete doğru koşuyor. Ve hafızalara kazınacak muhteşem son: AK Parti ikinci seçimi tam 800 bin oy farkla kaybediyor, spor araba ile son sürat duvara tosluyorlar.
Bugün AK Parti’nin yazmaya çalıştığı senaryo tıpa tıp bu 2019 sendromunda kapıldıkları şeytanî umutlar üzerine kurgulanıyor. Filmin sonunu hatırlayan yok.
Seçimde bükemedikleri bileklere kelepçe takınca, tehditle-şantajla belediye başkanı transfer edince ne oluyor? Kuş mu konduruyorlar?
Tarih tekrarlanıyor
AK Partililer 2019 seçimlerine hazırlanırken Erdoğan’ın büyük stratejik hatası ile yola çıktılar. AK Partili önde gelen büyükşehir belediye başkanları “görevden aflarını istemek” zorunda bırakıldılar. AK Parti, başkanlarını zorla istifa ettirdiği şehirlerin bir-ikisi hariç çoğunda seçimi kaybetti. Bu büyük stratejik hatanın arkasında, bugün de saltanatını sürdüren bir güç iddiası vardı. Erdoğan, 2017 referandumunda edindiği partili cumhurbaşkanı sıfatı ile “tek adamlı parti devleti”ne geçecekti. “Halk belediye başkanlarına değil bana oy veriyor” iddiasını, 2019 mahalli seçimlerine ispatlamayı denemiş oldu. Deneme fiyasko ile sonuçlandı. Parti devleti kurulamadı, parti de üzerinden silindir geçmiş gibi ezildi.
Muhalefet bu deneme üzerinde pek fazla durmuyor; ancak bu deneme diktatörlük tartışmalarına ve demokrasinin gücüne ışık tutacak temel parametreleri gösteriyor. Bu denemede tek adam rejimi fiilen boşa çıkarılmış oldu. Halk, kendi tercihini de ipotek altına alan otokrasiyi istemediğini gösterdi.
Aynı hata bugün AK Parti il başkanlarının “görevden aflarını istemeleri” kalıbıyla tekrarlanıyor. Tıpa tıp aynı film.
AK Parti, seçim denilen savaşta örgütsel gelenekleri, organizasyon yetenekleri kuvvetli bir partiydi. Bol para da devreye girince, rakip partilere karşı mukayeseli üstünlük kazanıyordu. 8 İl başkanının görevden el çektirilmesi, muhtemelen diğerlerinin koltuğunu da sallamıştır. Bu tasarruf, doğrudan AK Parti’nin örgütsel yeteneklerini ve reflekslerini daha fazla dumura uğratacaktır.
Asıl mesele çözümsüz: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi altında AK Parti’nin ezilip kalması.
En tepede iki kritik tercih AK Parti’nin örgütsel gücünü budadı. Başkanlık sistemi, sistematik olarak politikacıları devre dışı bırakıp iktidarı teknokrat-bürokrat seçkinlerin eline teslim etti. AK Parti, bilhassa yerel politikacılar devre dışı kaldılar, itibarlarını kaybettiler. İkincisi, partili cumhurbaşkanının yol açtığı erozyon oldu. Bürokrasi cihazı ile ülkeyi yöneten tek adam, partisi üzerinde de mutlak kontrol sahibi olunca, AK Parti kafese kapatılan ve sadece teşhir edilen dişleri sökülmüş, tırnakları kesilmiş bir aslana döndü. Kısaca otokrasi eğilimi, AK Parti’nin, siyasî yelpazedeki rekabet düzeni içinde parti olarak bütün sermayesini tüketti.
Karşımızda 2019’un öncesinde belediye başkanlarını istifa ettirmekten, seçimden sonra İstanbul’u tekrarlatmaktan ders çıkartmayan bir AK Parti duruyor.
Halk ağır ekonomik şartlar altında hayatta kalma mücadelesi verirken, henüz durduğu yeri ve parti tercihlerini siyasî arenaya taşımamış durumda. Seçim borusu çalmadan parti tercihleri netleşmez. Borsacılar gibi geleceği satın alarak öngörüde bulunalım: Durum AK Parti için tam bir felaket. Tepede verilen yanlış kararlar, muhalefetin kuşatması karşısında zaafları arttırmaktan başka işe yaramıyor. İşleri çok zor.
Böyle hengâmelerde, CHP kadrolarının tutulduğu cezaevleri çok korunaklı yerlerdir. AK Partililer pahalı ve güvenli arabaların içinde kendilerini güvende hissetmesinler. Son sürat sandık denilen duvara çarpınca ne olacağı kestirilmez.
Yargı operasyonları ve belediye başkanı transferleri adaletsiz ekonomik şartlarda ezilen halkta CHP’ye yönelik sempatiyi yükseltiyor. İktidar girdiği yanlış yoldan, B planı olmadığı için dönemiyor. AK Partililer önce halk desteğini, sonra itibarlarını ve nihayet tek elde toplandığı için kullanamadıkları iktidarlarını kaybediyor.
Emin olun hiçbiri rahat uyuyamıyor, debelendikçe daha fazla battıkları kâbusların içinde siyasetin sağına-soluna dönüp duruyorlar.
Kaynak: medyascope.tv