Tarih: 18.06.2020 12:33

Ajansların yalanı yatsıya kadar da yanmaz

Facebook Twitter Linked-in

aber ajansları Kudüs’te meydana gelen bir olayı aktarırken, “Filistinli teröristlerle İsrail askerleri…” diye haber yapsa da özellikle dünyanın bütün siyasileri ile strateji uzmanları ve tarih öğretmenleri, İsrail işgal devletinin yetmiş yıllık bir tarihi olduğunu, her Siyonist Yahudi’nin evinin bir Filistinliye ait olduğunu, mal sahibini öldürüp evine yerleştiğini bilir.

Batılı üniversitelerde okuyan Batılı öğrenciler de Filistinli öğrenci ile Siyonist öğrenci arasındaki insanlık farkının yer ile gök arası kadar olduğunu görürler ve iç dünyalarında haber ajanslarına inanmazlar.
1965 yılından itibaren Türkiye’den işçi sevkiyatıyla beraber Avrupa sosyetesinin de evlerine “banyo” diye bir şeyin girdiği ve insanların o banyoda temizlendiği bilgisi ulaştı.

1965 ile 1985 yılları arasında Avrupa’da işçi olan yakınlarınıza soruverin, ilk kiraladığı evde banyo var mıymış?

Ben birkaç defa yazdım, Cenevre’ye daha yakın olan Fransız şehrinde iki katlı eski bir evin üst katında kırk yaşlarında patron ve hanımı kalırken, alt katta dört Türk arkadaş beraber kalıyorduk ve iki katta da banyo yoktu.

Biz, genç olmamız nedeniyle her gün fabrika yavrusu işyerinin banyosunda cünüplüğümüzü çıkarırdık. Patron ve eşi de fabrikadaki banyoya arada bir girerlerdi.

Patron da, eşi de, patronun kız kardeşi de bizim her gün yıkanmalarımıza şaşardı.

Şimdi Fransız ajanslarında ve gazetelerinde, “Müslümanlar çok pistir” haberine bu patronla yakınları inanır mı?

Semirmek için sömürmek gerek mantığıyla yetişen siyasilerin Ortadoğu’yu ateşe vermeleri nedeniyle Avrupa kapılarına dayanan mültecilerin, çamurlu yollarda, zor şartlarda da abdest alıp namaz kılmaları, Avrupalıların ufuklarında siyasiler tarafından gerilen perdeleri parçalar.

Temizliğin, şartlarla da alakası vardır.

Namazını kılan mülteci kadın, çamurlu yolda en zor şartlarda günde beş defa ellerini ve yüzünü yıkadığı halde,

Paris’te en iyi şartlarda kuaföründe makyajını yaptırdıktan sonra arada bir makyaj tazeleyen kadından daha temiz olduğunu görür.

İkisinin yüzünün fotoğrafını çekerlerse mülteci kadının fotoğrafı sönük görünse de, her ikisinin yüzünü laboratuarda incelerlerse mülteci kadın temiz çıkar.

Koronavirüs medeniyle bütün dünya basınında, Birleşmiş Milletler belgelerinde namaz kılan Müslümanların günde beş vakitte ellerini ve yüzlerini yıkadıkları gündeme geliverdi.

İngilizlerin Winston Churchill’in (Çörçil) (1874-24 Ocak 1965) hayatını yazan en yakınından biri, “Kraliyet sarayına gitme zorunluluğu olmasa bir yıl boyu yıkanmadan durabilirdi, ancak kraliyet sarayına giderken kokmamak için yıkanırdı” demiş.

Müslümanlar ise her Cuma günü, “Sünnettir” diye yıkanırken, her cinsel ilişkiden sonra da yıkanmak farzdır.Bütün bunları bilen Batılılar, “Müslümanlar pistir” haberine nasıl inansınlar.

“Ama siyasileri bunları bildiği halde kötü propagandaları yayıyorlar” diyenler de doğru söylüyorlar.

1965’ten bu yana bir tek Türk, din değiştirerek Hıristiyan olmadı ama bütün Avrupa’nın tamamında evlilik nedeniyle Müslüman olanların dışında gönülden inanarak Müslüman olanların sayısı bir milyonu aştı.
Hollanda’da, bir dönem aşırı sağcı özgürlük partisinde milletvekilliği yapanda...

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —