Tarih: 06.06.2020 15:37

Afgan gençlerin dramı

Facebook Twitter Linked-in

Aslında Suriyeliler kadar ırkçı öfke uyandırmamakta Afganlar.
Suça karıştıkları da pek vaki değil.
Fakat saldırılara uğramaktan kurtulamamaktalar.
Ümmetin bu yoksul çocukları, işlerinde güçlerindeler.
Ülkelerinden kalkıp kaçak yollarla girdikleri memleketimizde, en ağır işlerde gıklarını çıkarmadan düşük ücretle çalışmaktalar.

Bir fırın sahibinin günlerce sıcak fırına Afgan işçisini kapatması ile haberdar olduk onların zor şartlarından.
Benim muhitimde cami önünde ayazda bekleşmelerinden bilirim.
İnşaatlarda çalıştırmak, bahçe kazdırmak, adak kestirmek, duvar ördürmek için boğaz tokluğuna, onları götürüp çalıştırmaktalar.
Ev manto işi yapan ustanın yanındaki çocuktan öğrenmiştim, ücretini. Günlüğü 200 lira ise yerli işçinin, Afgan genç Halis’e sorduğumda çok korktu usta duyacak diye sonra fısıldadı, elli lira aldığını.

Daha çok çiçekçilerde, bahçelerin peyzaj düzenlemelerinde işlerini gayet iyi yapmaktalar.
Devasa bir sorun hastalıkları.
Hastanelerde rastladım onlara.
Sosyal güvenceleri olmasa da, ülkemizde tedavi imkânları bulunmakta. Ki bunlardan Gül Ahmet’i yazmıştım. Böbrek hastası olup diyalize girdiğini. Bu gencecik çocuk, ateşler içinde yanarken yanında bir yakınının olmadığını. Vatanında küçük kız çocuğuna ve gencecik eşine, anne babasına para yollayabilmek için çıkmıştır gurbete.
İnşaatlarda çalışmaktadır. Fakat ağır hastalığı ile bu kez zar zor bulabildiği işini de yapamamaktadır.

Derhal yurduna dönmelisin dediğimde boynunu bükmüş, giderse geri gelemeyeceğini, ülkesinde hiç iş bulunmadığını söylemişti.
Ülkelerinde kendi menfaatleri için karışıklık çıkaran gruplar; Gül Ahmet’lerin çektiği acının hesabını nasıl verecek acaba.

Vefatları ayrı bir acı.
Arada haberlere konu olmaktalar; iki yıl önce Afgan Nurzaman, Fatih’te kâğıt topladığı depodan kazandığı haftalık 20 doları elinden almaya çalışan gaspçılar tarafından öldürülmüştü.
Hafizullah da bir kâğıt toplayıcısıydı.

Daha 19 yaşındaydı, okumak ve para kazanmak için Türkiye’ye gelmişti. Kâğıt topladığı Ataşehir’deki çöplüğün yanında arife günü bıçaklanarak öldürüldü. Cenazesi, arkadaşlarının topladığı parayla Afganistan’a gönderildi.

Hafizullah’ın cenazesini taşıyan kargonun üstünde şu cümle vardı;
“A. Hafizullah. Toplam bagaj sayısı: 1.”
Hafizullah, yoksul bir ailenin çocuğuydu.
Çalıştığı tekstil atölyesi salgın nedeniyle kapandı, işsiz kaldı. Kâğıt toplamaya başladı, parasızlıktan parklarda yattı.

Çöp konteynırlarını karıştırdığında, bıçaklandı, çöpün yanında can verdi.
Afganların çoğu Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilmekteydi.
Ailesi cenazeyi Afganistan’da defnetmek istedi. Fakat hani ya para.
Arkadaşları, aralarında topladı, bir Afgan dernek destek verdi. Hafizullah’ın cenazesi ülkesine gitmek üzere kargoya verildi.

Suriyeli komşularını öldürenler, ya da Afgan gençleri bıçaklayanlar akla önce ırkçılık nefretini getirmekte. Ülkemizde zaten çok zor şartlarda çalışmaktalar. Emekleri sömürülüp düşük ücret almaktalar, ağır hastalıklar, çadır gibi güç koşullarda yaşamaktalar.
Bırakın da bari hayatta kalma şansları olsun




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —