Tarih: 29.03.2022 02:12

Abdullah Öcalan’ı Suriye’ye kim geçirdi?

Facebook Twitter Linked-in

“PKK terör örgütü: tarihsel ve siyasal gelişim süreci bakımından incelenmesi; 1978-1998” (Qendal Dabor)

Kitabından şu önemli iki alıntıyı almak durumundayım:

1. Suriye’ye Geçiş ve Kamp Çalışmaları:

Öcalan Suriye’ye geçişini değişik konuşmalarında farklı gerekçelere dayandırmıştır. Kimi zaman barınmakta olduğu Şanlıurfa’nın, sıcaklarından ve sineklerinden bunaldığı için, bazı konuşmalarında yurt içerisinde giderek sıkışan örgüte geniş manevra imkanları sağlamak için, bir başka yerde de iki gün içerisinde verilmiş ani bir kararla yurt dışına çıktığını söylemiştir.

Aslında burada dikkat çeken nokta sudur: Öcalan ve örgütü ne zaman takibat altına alınsa ve engellerle karşılaşsa Öcalan’ın ilk yaptığı iş hep kendini sağlama alması olmuştur, Bunu yaparken de çeşitli senaryolar ve komplo teorileri oluşturmakta ve bütün bu karşı faaliyetlerin kendi şahsına yönelik olduğunu kendi adamlarıma empoze etmektedir.

Bu bir ikincisi de; eldeki bilgilerden yurt dışına çıkışının belli bir plan gereği olduğu ve bunun bağlantıları ile ön hazırlıklarının önceden yapıldığı anlaşılmıştır

Öcalan 4 Temmuz 1979’da Suruç tarafından Suriye’ye geçer. Bu durum PKK’nin kuruluşunu ilan etmesiyle başlayan bir süreçtir. Suriye’den Lübnan’a geçerek FKÖ ile temas kurar. Bu ilişkiler sonucu Lübnan’da kamp çalışmaları başlatılır, Öcalan bu arada birkaç grubunu da Lübnan getirtmeyi başarır. Artık bundan sonra yapılacak iş bu kampta eğitilenleri eylem yapmak üzere Türkiye’ye yollamaktır.

Şimdi gelelim sayın Qendal Dobar’ın bu alıntılarına ve sonraki durumlara ve bunların ANALİZ ’ine.

Bir defa Öcalan’ın söylediklerini belki genel olarak arkadaşları ve Öcalan-PKK’sını bilmeyenler göre inandırıcı gelebilir ve doğru kabul edebilirler. Yalnız bana göre bunlar inandırıcılıktan uzak, yalan ve manipüle kastı taşımaktadır.

Ben kazın ayağının hiç de öyle olmadığına inanıyorum.

Bir defa şu kesin belirlememi bir kez daha yazmak durumundayım:

PKK söylendiği gibi 27 Kasım 1978’ tarihinde Lice’nin Fis köyünde toplam 25 kişiye yakın bir toplantıyla kurulmamıştır. Bu toplantı tamimiyle Abdullah Öcalan, Kesire, Mazlum Doğan, Duran Kalkan dörtlüsü tarafından önceden organize edilmiştir. Bu toplantı aynı zamanda 1973’ün 21 Mart’ında Ankara-Çubuk’ta kurulan teşkilatın deklere edilmesidir.

27 Kasım 1978 Lice Fis Toplantısı Öcalan başkanlığının garantilendiği, PKK’nin deklere edilmesi ve aynı zamanda BİR SAVAŞ İLAN TARİHİ’dir.

Abdullah Öcalan ve PKK’sının kısa ve uzun vadede görevleri vardı.

1-1977’lerde yapılmak istenen Cilasun Darbesi’nin maddi koşulları yoktu.

2-Maraş-Sıvas katliamları da yeterli gelmedi.

3-Kuzey Kürdistan’da ihale taşeron başı Abdullah Öcalan ve PKK’sına kaldı.

4-Öcalan 1973’ten 1978’lere kadar gerek içerde ve gerek dışarda bulunan tüm muhaliflerinin ipini çekti. Bu 1977’lerde Celal Aydın’la başladı. Haki Karer ve taraftarlarıyla devam etti. 1978’lerde Halil Çavgun’la Süleymanlara saldırı gerekçesi yarattı. 1979’da işleri Ceylanpınar Belediye Başkanı Kemal Öcalan’ı teslim almak, Kahramanlardan SeydoKahramanı vurmakla Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği ve Tarım İş Sendikasına el attı.

5-Mehmet Celal Bucak Kırbaşı Baskınıyla hem PKK’yi ilan etti hem de Yurt dışına kaçmanın planlaması yapıldı.

6-Gelecek 12 Eylül Askeri Darbesi ve sonrası için hazırlıklara başlandı.

7- Fis Toplantısından 6 ay sonra Elâzığ Fevzi Çakmak Mahallesi operasyonu aynı zamanda –Fis Toplantısında kendisine karşı diklenen Şahin Dönmez ’in bitirilmesi operasyonudur.

ŞAHİN DÖNMEZ NEDEN DÖNDÜ?

Bir insanın en önemli sınanma noktası; devletin çıplak zoruyla karşılaştığı andır. Şahin Dönmez, Abdullah Öcalan kadar liderlikte iddiası olan bir insandı. Ve daha 1970’lerden beri bu işlerin içinde hatta Abdullah Öcalan’la başat gidiyordu.

Peki yakalanır yakalanmaz nasıl ve neden bir fiske bile dayak yemeden çözüldü? Bu tuhaf bir durum değil miydi? 

Belki o zamanlar bunu göremedim veya bu kadar sarih bilgiye sahip değildim. Ancak şu anda durumlar çok daha farklı ve her şey net görünüyor.

Bunun için de 1977’lere dönme ihtiyacı hissediyorum.

Malatyalı olan Celal Aydın Olayı

Celal Aydın PKK içinde lider kadro içinde yer alır.

Öcalan onu ilerde kendisine karşı rakip görmüş olacak ki; Şahin Dönmez’i devreye sokarak, Celal Aydın Cinayetini, Şahin’e yaptırır. Celal Aydın’ı Malatya’dan Karakoçan’a ‘’Toplantı var’’ diye getirirler. Mezarını kendisine kazdırıp infaz ederler.

Şahin bunu yakalanınca fark eder ve polislere her şeyi açıklar. Hatta bununla da yetinmez. ‘’Abdullah Öcalan’ın yerini biliyorum. Güvence ve güvenlik sağlayın onu da alıp getirelim. Bu işi burada bitirelim’’ der.

Dönemin Emniyet Amiri Bülent Orakoğlu bunu İhanet Çemberi kitabında açıklar. Ancak güç getirmez. Çünkü Öcalan bir başka kanadın koruması altındadır.

Ve Öcalan’ı sahaya indiren ekip şunu söyler Öcalan’a.

‘’Seni artık içerde koruyamayız. O nedenle dışarı çıkman gerekir.’’

İŞTE ÖCALAN VE ONU SAHAYA KOYANLARIN YENİ PLANI DEVREYE GİRER.

Lice Fis Toplantısında tek bir tek Mardinli kadro yoktur.

Neden?

Birinci neden Mazlum Doğan’dır. Mazlum kesin görüş sahibidir. Mardin için ‘’Mardin’den adam çıkmaz.’’ Adam çıkmazsa yok demektir.

O zaman sorunların tek çözücüsü Abdullah Öcalan’a Mardin bırakılır. Mardin’den adam çıkmıyorsa, Mardin Öcalan’a gelmiyorsa o zaman Öcalan Mardin’e gider.

Gider ve giderayak da daha önce efendileriyle planlanan oyun devreye girer. Abdullah Öcalan 3 aya yakın bir zaman Mardin’de paşa paşa kalır. Tek tek ve gruplar halinde toplantılar yapar. Alacaklarını alır, satacaklarını satar. Yükte hafif pahada ağır ne varsa cebine koyar.

Ve sayın Qendal Dakor’un tespitiyle:

Öcalan 4 Temmuz 1979’da Suruç tarafından Suriye’ye geçer.

Doğru mu?

Büyük ihtimalle doğrudur.

Çünkü o tarihlerde ben de Mardin’deydim ve Öcalan’ın mihmandarlığını, yerleşmesini, güvenliğini ve korumalığını yapan bendim.

ÖCALAN, ONU SAHAYA SÜREN ERGENEKON KANALIYLA SURİYE’YE GEÇTİ.

MİT’ten MUHABARAT’a TRANSFER EDİLDİ.

Nereden mi biliyorum?

Ben sadece düşüncemi söylüyorum.

Ve sıralıyorum.

1-Öcalan hiçbir zaman PKK/MK/MYO/Yürütme Kurulu, arkadaş, yoldaş bilmedi ve dinlemedi. Her şey bir yana; onunla aynı nikahı kıyan, aynı yastığa baş koyan, yoldaşı, eşi ve de sevgilisi Kesire Öcalan (Yıldırım)’a bile haber vermeden bu geçiş kararını alıyor ve aralarındaki ilk çatlak budur.

2-Öcalan asla ve asla kimseyi saymaz, eşiti görmez, kimseyle bir şey paylaşmaz ve kimseye değer vermez. O, ta başından beri güçlüye ram olur, kendisinden altta olana karşı korkunç zalimdir.

3-Bu nedenle Öcalan kesinlikle MİT’in içindeki akıl hocalarının dediğini bire bir yaptı. Tereyağından kıl çeker gibi işlerini halletti.

MEHET KARASUNGUR VE DURAN İLE KONUŞMASI

Öcalan “Binxet” dediğimiz Suriye’ye geçmeden iki kişiyle görüşmüş ve talimatlar vermiştir.

1-Mahmet Karasungur Merkezi Askeri konsey (MAK)  Başkanı.

Mehmet Karasungur, Rıza Altun ve Fehmi Yılmaz.

Rıza ve Fehmi yeminli murakıp. Ankara’dan beri Öcalan’ın sadık kulları. Karasungur daha uyanmamış ve uykuda olan temiz bir yurtsever, devrimci ve şiddetle bu işlerin çözüleceğine inanan (Bu satırların yazarı gibi) saftirik ve Avanak Avni tipinde biri.

Karasungur’a; “Mehmet Celal Bucak’ı öldür” emrini verir. 
Hem de öyle sıradan bir ölüm değil. 
‘’Önce boynuna ip geçir. Köy köy dolaştır ve sonra Siverek Meydanında bir ağaca bağla. Tüm halk izlesin!’’ der.

ÖCALAN’IN ORTADOĞU BAĞLANTILARINI KİMLER SAĞLADI?

Bir defa temel ana anlaşma Öcalan ve MİT’in içindeki (Hasan Atila Uğur)’un başında olduğu ekiptir.

Hasan Attila Uğur (bana göre ta 1975’lerden beri Öcalan ve ekibini, PKK’sini takip eden, koruyup kollayan ve adeta gölgesi gibidir.

Bu bir iddiadır.

1979’larda Abdullah Öcalan Mardin’e geldiğinde Hasan Atilla Uğur nerededir?

-Mardin veya Kızıltepe’deki Tugayda mı?

-Aynı Hasan Atilla Uğur Şam Askeri Ataşesi mi?

-Lübnan-Beyrut’ta Abdullah Öcalan’la kapı komşusu mu?

Bunların tümü diyelim ki tesadüf.

Peki Atila Akşit Efendi adında bir asker sınırda start verdi.

Ve Öcalan’a giden Suriye Devlet başkanı Abdulhalim Haddam’a ne dedi?

Bunların ötesinde Öcalan KURNAZLIK numaralarından de geri durmaz.

1-Gerek Suriye gerek Lübnan, Irak ve gerek Filistinli devrimci örgütlerle ilişki kurar. Cibril’den Hawatme’ye, Habbaş’a, Yaser Arafat’a kadar tüm bileşenler adamlarını posta posta yerleştirir. Devrimci ilişki ve aynı zamanda “ne kadar asker, o kadar para” alır.

2-YNK, KDP ve tüm irili ufaklı Kürd parti, Hareket ve örgütlerine kendisini dayatır. ‘’KUKM veriyorum. Ben Türk Devletine karşı savaşıyorum. Beni desteklemek zorundasınız’’ der mi der. Başta Mam Celal’dan tutun tüm Kürdler Öcalan ve PKK’sine kucak açar.

3-En önemli ittifak FKÖ ile. Önce onların kampını ve imkanlarını kullanır.

4-Sonra da kendi “Alamut Kalesi” Bekaâ’yı açar.

5-KDP partisi ve Barzanilere de bulaşır. Onlarsız olmaz.

27 Mart 2022 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —