ABD'DEN TEHDİT, RUSYA'DAN GEL-GİT

ABD’'nin son günlerde dozu artan tehditleri, diğer yandan da Rus tarafının, BM Güvenlik Konseyi’nde yaptığı gibi biraz destek ancak daha çok muhalefet ve bazen de tehdit dilini kullanması, Türkiye’nin ne kadar zor bir denklemde olduğunu gösteriyor.

ABD

TSK’nın, Suriye Milli Ordusu’yla (SMO) birlikte Suriye’nin kuzeyine yönelik başlattığı operasyon onuncu gününe girdi. ABD askerlerinin geri çekilmesi ve akabinde, Rus ordusu desteğiyle Baas rejimine ait askerlerin PYD’nin kontrolündeki birçok şehir merkezine girişi, TSK’nın sahada ilerleyişini yavaşlattı. Diplomaside ise sıkı bir pazarlık yürüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu ayın sonlarına doğru Moskova’ya, 13 Kasım’da da Washington’a gidecek. Öte yandan ABD Başkanı Donald Trump başta olmak üzere ABD’li yetkililerin Türkiye’ye karşı tehditleri de devam ediyor. Rusya tarafı da Birleşmiş Milletler’de Türkiye’ye destek verirken, sahada Baas rejiminin yanında ve Türkiye’nin karşısında duruyor. Rus yetkililer de yaptıkları açıklamalarda satır aralarında Türkiye’yi tehdit ediyor.

TRUMP’IN MEKTUBU TEPKİ ÇEKTİ

ABD Başkanı Trump başta olmak üzere ABD’li yetkililerin Türkiye’ye yönelik tehdit dolu ifadeleri ve hakaretleri devam ediyor.

ABD medyası önceki gün, Trump’ın 9 Ekim’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği mektubu yayımladı. Mektupta Türkiye’yi yaptırımla tehdit eden ABD Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bir Pkk militanıyla görüşmesini istiyor. Trump, mektubunda ayrıca diplomaside kullanılmayan argo kelimelere yer veriyor ve “aptal olma”, “seni sonra arayacağım” gibi ifadeler kullanıyor.

Hatırlanacağı üzere mektubun yayımlandığı gün Türkiye, Suriye’nin kuzeyine operasyon başlatmıştı.

POMPEO, ERDOĞAN’I SUÇLADI

ABD yetkililerinin Türkiye’ye yönelik tehditleri ve hakaretleri, Trump’la sınırlı değil. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Türkiye’ye hareket etmeden önce yaptığı açıklamada, "Amacımız ABD-Türkiye ilişkisini kırmak değil" diyerek, "Bölgedeki istikrarsızlığın sorumlusu Erdoğan'dır" ifadesini kullandı.

RUSYA’DAN SALDIRGAN DİL

ABD’nin çekilmesiyle Suriye’deki en etkin güç haline gelen ve kısa sürede ABD’li askerlerin yerini dolduran Ruslar ise tavır değiştirmeye başladı. Operasyonun ilk günlerinde destek vermese de uluslararası arenada ABD kadar sert tepki göstermeyen hatta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), operasyonun kınanmasını veto eden Rusya, şimdilerde daha saldırgan bir dil kullanıyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, TSK'nın Barış Pınarı Harekatı'na başlamasının ardından Suriye'nin kuzeyinde gerilimin ciddi şekilde tırmandığını söyledi.

Haftalık basın toplantısında konuşan Zaharova, "Son günlerde, özellikle de TSK'nın Suriye-Türkiye sınırındaki bölgede Barış Pınarı Harekatı'na başlamasının ardından Fırat'ın doğusunda Şam'ın kontrolü altında olmayan bölgelerde gerilim ciddi şekilde tırmandı" dedi.

Sözcü, Rusya'nın bölgede çözüme ilişkin tutumunu da şöyle açıkladı: "Suriye'nin bu bölgesinde, Suriye'de ve genel itibarıyla bölgede kalıcı istikrar ve güvenliğin sağlanmasının yalnızca ve öncelikle Suriye'nin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün tesis edilmesiyle mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu en nihayetinde, Türkiye sınırındakiler de dahil tüm ulusal toprakların meşru Suriye hükümetinin kontrolüne verilmesi anlamına geliyor."

PUTİN DE SICAK BAKMADIĞINI SÖYLEMİŞTİ

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de daha önce yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Suriye topraklarında asker bulundurmasına sıcak bakmadığını ima etmişti.

Putin, Suriye topraklarının yabancı askerlerin varlığından arındırılması gerektiğini söylerken, “Suriye topraklarında yasalara aykırı olarak bulunanlar bu bölgeyi terk etmeli ve bu tüm ülkeler için geçerli. Eğer Suriye'nin gelecekteki meşru yönetimi, ülkede Rus silahlı kuvvetlerinin bulunmasına gerek duymadığını açıklarsa, bu durum Rusya için de geçerli olacak” ifadelerini kullandı.

Ancak uzmanlar, rejim istese dahi Rusya’nın yakın gelecekte Suriye’den çıkmayacağını belirtiyor.