Tarih: 29.08.2021 10:19

TARİH ALGISI VE MALAZGİRT

Facebook Twitter Linked-in

Yusuf Yavuzyılmaz yaadı;

Malazgirt Savaşı üzerinden yapılan tarih okumaları, tarih anlayışın büyük ölçüde ideolojik olduğunu gösteriyor. Malazgirt Savaşını etnik kimlik, milliyetçilik ya da ulusalcılık üzerinden okumak anakronizmdir. Milliyetçilik ve ulusal kimlik, Fransız İhtilalı’ndan sonra ortaya çıkmış kavramlardır. Dolayısıyla milliyetçilik temelinde yapılan bütün açıklamalar yaşadığımız aktüel zamana aittir. Milliyetçilik üzerinden yapılan değerlendirmeler bugüne uygun bir tarih inşası çabasının ürünüdür.

Türk milliyetçiliği üzerinden yapılan bir Malazgirt okuması, Alparslan ve ordusunun ideolojisini anlamaya yardım etmez; ancak bugün ihtiyaç duyulan tarih anlayışına malzeme olabilir. Bu ihtiyaç büyük ölçüde “Türk-İslam” tarih algısına malzeme aramaktan kaynaklanmaktadır.

Malazgirt ovasından kalan tarihsel ders, Anadolu ya gelen Türklerin burayı yurt edinme sürecinde Kürtlerle birlikte omuz omuza aynı safta düşmana karşı savaştıkları gerçeğidir. Bu gerçek Anadolu'da başlayan sürecin en temel tarih felsefesi gerçeğidir.

Malazgirt Zaferi değerlendirmelerinde şu soru önemli : “Alparslan'ın zihniyet dünyasında gerçekten "Büyük Türk Milleti" idealinin olduğunu mu düşünüyoruz, yoksa kendi güncel ihtiyacımızı karşılayacak ve Türk modernleşmesine uygun bir tarih üretmenin gayreti içinde miyiz?” Bu sorunun cevabı nerde durduğumuz ve hangi ihtiyacı karşılamak amacında olduğumuz konusunda aydınlatıcı olacaktır.

Malazgirt üzerinden yürüyen tartışma düne ait değil, bugüne ait. Bu yüzden ideolojik tarih okuması kaçınılmaz. İdeolojik tarih okumaları büyük ölçüde tarihi yeni ideolojiye uygun bir hale getirmeyi amaçlamaktadır. "Kendi kurgusal metinlerini öne çeken tarih yazıcıları, seçmiş oldukları olaylar üzerinden yeni bir anlam dünyası yaratmak suretiyle geçmişin adeta iman konusu edinilmesini başarmışlardır. "(1) Türk ve Kürt tarihçilerin büyük bölümü böyle davranmaktadır. Kürt tarihi oluşturmaya çalışan tarihçiler, Türk tarih anlayışına duydukları tepkisellikten dolayı başka bir tarih kurgusu inşa etmeye çalışsalar da, temelde benzer davranış kodlarına sahiptir. Bu davranış kodu, geçmişi temizleme, etnisiteyi yüceltme ve şanlı tarih inşa etme anlayışından beslenmektedir. Doğası gereği bu durum tarihçileri seçmeci davranmaya ve kendi kurguları doğrultusunda bir tarih inşa etmeye zorlamaktadır.

Son yıllara kadar neden Malazgirt Savaşı bu düzeyde kutlanmıyordu?” sorusunun analizi önemlidir. Sanıyorum bu Türkiye’de hakim tarih algısının değişimiyle ilgili bir durum bu. Cumhuriyet modernleşmesinin tarih algısı, seküler ve laik yapısıyla Malazgirt Savaşına uygun düşmüyordu. Ancak Türkiye’deki siyasallığın muhafazakar dindarlığa evrilmesi yeni bir tarih algısını da gündeme taşıdı. Ak Partinin yaslandığı muhafazakar / dini tarih algısı ise Türklük ile dini olanın birlikte öne çıkmasına neden oluyor.

Malazgirt Savaşını önemli bulunması değişen ve yeniden yapılanan " Biz kimiz ?" sorusuyla bağlantılı. Malazgirt Savaşı, inşa edilmek istenen muhafazakar/ dindar kimliğin tarih algısını besleyen en önemli olaylardan biridir. İdeolojik tarih okumalarında olaylardan çok, olayların sembolik anlamları çok daha fazla  öne çıkıyor.

Malazgirt Savaşın da Alparslan'ın ordusu içinde ne kadar Türk, Kürt ve Arap olduğu sorusu üzerinden analiz yapmak anakronizmdir. Çünkü bu orduyu oluşturanların motivasyonu başka bir değerler dünyasıydı. Kuşkusuz onlar bizim zihinsel parametrelerimizi oluşturan parametrelerden farklı bir noktadan hayatı algılıyorlardı. Bir orduda bu kadar değişik etnik grup varsa, bu grupların etnisiteyi aşan ortak bir ideal uğruna savaştıklarını gösterir. Doğru analiz şu sorudan başlamalı; " Türkleri, Kürtleri ve Arapları bir araya getiren ve uğruna savaştıkları ideal ne idi?

 Küpten Taşanlar, Namık Kemal Okumuş, Araştırma yayınları s: 205




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —