Tarih: 22.05.2025 12:24

‘Milli irade’ yeniden tanımlanıp Meclis güç kazanınca…

Facebook Twitter Linked-in

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin partisinin grup toplantısında, Abdullah Öcalan’a yönlendirdiği, PKK’ya kendini feshedip silahları bırakması çağrısı yapması teklifinin üzerinden bayağı bir zaman geçti.

Çağrının tarihi 22 Ekim 2024 olduğuna göre, bugün tam tamına yedi ayı geride bırakmış oluyoruz.

Öcalan çağrıyı yaptı, PKK Öcalan’ı dinledi ve fesih kararı aldı. Silah bırakma işlemi için de gün sayılıyor…

Türkiye’nin son yarım asrını işgal eden, 40 binden fazla insanının canını alan ciddi bir sorunun çözümü açısından önemli bir gelişme bu hiç kuşkusuz…

Bahçeli tarafından ilk ifade edildiğinde bir hayal gibi gelen beklenti gerçekleşecek ve galiba ‘Terörsüz Türkiye’ hayal olmaktan çıkacak…

Geçmişteki -2013-2015 arası- benzer arayışın başına gelenden biliyoruz, bu tür süreçler çeşitli engeller yüzünden akamete uğrayabiliyor.

Sadece akamete uğramakla da kalmıyor, yarım kalan sürecin maliyeti ağır da oluyor.

Yarım kalan önceki sürecin maliyeti için ülkenin 2015 sonrasında yaşadıklarına bakmak yeterlidir. O dönemde, bir darbe girişimi, hak ve özgürlüklerin daralması, sistem değişikliğine gidilmesi, yakın tarihin en ağır ekonomik krizi yaşandı.

Yaşananları bir çırpıda yaşanmamış hale getirmek mümkün olmayabilir ama, bir daha aynı gerilimli ortamla karşılaşılmaması ve mevcut arayışın hedefine varması için çaba gösterilmesi şart.

“Böyle bir ihtimal var mı?” sorusuna kesin bir ifadeyle “Hayır, yok” cevabını vermek zor.

Her an bu süreç de yarım kalabilir.

Arayış, daha önce sorunun çözümü için başlatılan çalışmalara en şiddetle karşı çıkmış bir parti -MHP- ve her konuşması sorunun tabutuna çiviler çakmakla sonuçlanan bir lider -Devlet Bahçeli- bu defa çözümden yana tavır aldıkları için, şu ana kadar yolunda gidebildi. PKK ve Öcalan da çağrıya uyan taraf olarak denklemde yerlerini aldılar.

Bu haliyle her an bir sürprizle karşılaşmak ve başlangıç noktasına geri dönmek mümkün.

Kalıcılığı sağlayacak tedbirlere ihtiyaç olduğu ortada.

En kalıcı tedbir ile ilgili teklif, işin hedefe varılmadan yarım kalmasından en fazla zarar görmesi beklenebilecek iktidarın büyük ortağından –AK Parti’den- gelmesi gerekirken, sorumluluğu yine yeniden küçük ortak MHP üstlendi.

Devlet Bahçeli, 19 Mayıs bayramı vesilesiyle yayınladığı sosyal medya mesajında, gerekli stratejinin “Geniş bir toplumsal uzlaşmayla milli gayeler doğrultusunda inşası” için, “Milli iradenin tecelligahı olan TBMM’nde bütün toplumsal kesimlerin temsilcileri olan siyasi partilerin katılımı ile bir komisyon kurulması” teklifinde bulundu.

Mesajda, bu dönemde Meclis’te mevcut 16 partiden toplam 100 milletvekilinin oluşturacağı bir komisyon kurulması teklif ediliyor.

Komisyon için düşündüğü isim şu Bahçeli’nin: “Yeni Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu”

Üzerinde iyi düşünüldüğü, sürecin her aşamasının teklifte dikkatle belirtilmesinden belli oluyor.

Dikkat edilirse, Bahçeli, iktidarında ‘milli irade’ kavramını sıklıkla kullandığı bilinen AK Parti’nin anladığından ileride yorumluyor o kavramı. Yalnızca halktan alınan oyla kazanılmış iktidarla sınırlamıyor, böylesine herkesi ilgilendiren toplumsal bir sorunun çözümü konusunda ‘milli irade’ için daha geniş bir zemin arayışında.

Adres olarak parlamentoyu -TBMM’yi- gösterdiği gibi, orada temsil edilen küçüklü-büyüklü partilerin bütününün veya hiç değilse en kalabalık bölümünün mutabakatını hedefliyor.

Teklifin kamuoyuyla paylaşılmasından bu güne geçen sürede, AK Parti’nin kabulde mütereddit davrandığı sözcülerinin açıklamalarına yansıdı.

“Aşamalar bitsin sonra belki” görüşü AK Parti’ye hakim görünüyor…

Nedenini anlamak hayli zor.

Sistem değişikliği ile gücü neredeyse sıfırlanmış hale gelen parlamentoya yeniden hayatiyet kazandıracak bu teklife, TBMM başkanı Numan Kurtulmuş’un hemen sahip çıkmasını beklerdim.

O da tereddüt edenler arasında.

Meclis, kendisine ‘Türkiye’ sıfatı eklenip Türkiye Büyük Millet Meclisi adını aldığı 1921 yılı sonrasında, ülkenin geçirdiği her kritik değişim ve dönüşümde merkezi konumda olmuştur.

Askeri müdahalelerin sona erdiği de, her darbenin ardından, Meclis’in seçimle yenilendiği gün anlaşılmıştır.

Bu süreci kalıcılığa kavuşturacak olan da, bütün partilerin içinde yer alacağı komisyonu oluşturarak Meclis’in devreye girmesidir.

Yoksa istenmeyen, ‘milli irade’ kavramının geniş yorumu ile Meclis’in yeniden güç kazanması mıdır?

 

Kaynak: Farklı Bakış




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —