AK PARTİ ESKİDEN BÖYLE KÜÇÜK HESAPLAR YAPMAZDI

Ocaktan: "İktidar medyasının ballandıra ballandıra anlattığı İmamoğlu hikayelerinin toplumda hiçbir karşılığı olmaz."

 AK PARTİ ESKİDEN BÖYLE KÜÇÜK HESAPLAR YAPMAZDI

AK Parti 2002 yılında yola çıkarken geçmişte siyasetin genlerine sirayet eden küçük siyasi hesaplara itibar etmeden yeni bir vizyon ortaya koymuş ve Türkiye siyasetine reformist bir damga vurmuştu. Ama ne yazık ki şimdilerde reformist kimliğinden hızla uzaklaşan AK Parti de dönüp dolaşıp sonunda “eski Türkiye” siyasetine demir atmış bulunuyor.

Hiç uzağa gitmeye gerek yok, son birkaç aylık Türkiye siyasetinin seyrine yakından baktığımızda bile siyaset dünyasında nasıl bir acziyet yaşandığını rahatlıkla görebiliriz.

Şu uğraştığımız işlere bakar mısınız... Bir taraftan üniversiteye kayyım atayarak muasır medeniyet seviyesini yakalamaya çalışıyoruz! O da yetmiyor palavra haberler üzerinden siyasi rant hesapları yapıyoruz...

Son bir ayı hatırlayalım, günlerce işi gücü bırakıp Beştepe’ye giden esrarengiz CHP’liyi tartıştık. Yok efendim cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, o ismi CHP’nin başına geçirmek için çok gizli görüşmeler yapmış... Böylesine asparagas bir haber için kelimeleri zayi etmeye bile değmez; palavra... Koskoca parti liderleri, vekiller tenekeden bir haber üzerine derin analizler yaptılar, birbirlerine parmak doğrultup caka sattılar. Ama temeli asparagasa dayalı bütün bu gösterilerin tesiri, mahalle pazarında don-gömlek satan pazarcının kulakları tırmalayan “yerli” ve “milli” reklamcılığından öte bir anlam ifade etmedi. Palavra rüzgarı dindiğinde ise ne CHP kaybetti, ne de iktidar kazandı...

Sonra... Daha bu esnaf siyasetinin tozu yatışmadan bu kez de yeni bir asparagas dalgası başladı; İmamoğlu davet edildiği yemekli bir toplantıda şarap içmiş... Kimin ne yiyip ne içtiği siyaseti neden ilgilendirsin ki? Üstelik yemeğe katılanlar “Ekrem Bey o akşam su içti” açıklamasını yapmalarına rağmen...

O günlerde bazı gazetelerde yer alan “İmamoğlu’nun gerçek yüzü ortaya çıktı” şeklindeki haberlerden de anlaşılacağı üzere, belli ki bu asparagas işi, 23 Haziran’da kendisine oy veren muhafazakar seçmen nezdinde İmamoğlu’nu itibarsızlaştırma çalışması olarak planlanmış.

Eğer küçük gazete esnafçılığından yüksek siyaset murat ediliyorsa, bilmek gerekiyor ki bu işin sonu sadece hayal tüccarlığıdır ve de sonu 23 Haziran benzeri bir hezimetle bitmeye mahkumdur.

Neden? Çünkü siyasi tarihimizde yaşanan tecrübeler göstermiştir ki kişilerin hayat tarzları üzerinden yürütülen siyasi mücadeleler, bu itibarsızlaştırmalardan medet umanların hiçbir işine yaramamıştır. Nitekim geçmişte Tayyip Erdoğan’a karşı yürütülen karalama kampanyaları yapanlara değil, Erdoğan’a yaramıştır.

Dolayısıyla bugün iktidar medyasının pek sevdiği ve ballandıra ballandıra anlattığı İmamoğlu hikayelerinin toplumda hiçbir karşılığı olmaz. Bırakın İstanbul halkı belediye başkanını, yaptığı hizmetlere göre değerlendirsin ve kararını öyle versin. Aksi taktirde tıpkı 23 Haziran seçimi öncesinde üretilen “Pontus-Konstantinapol” hikayelerine benzer yeni hikayeler üreterek hayal tüccarlığı yapmak iktidarı değil, İmamoğlu’nu efsaneleştirir.

Ayrıca iktidar medyasının anlamadığı şu; AK Parti’nin ihtiyacı olan şey, ömrü yatsıya kadar bile sürmeyecek olan asparagas haberler değil ki... Zira 31 Mart ve 23 Haziran’daki başarısızlığın en önemli sebeplerinden birisi, tam da bu siyaset tarzıydı. Şimdi aynı yanlış siyasi stratejiyi takip ederek İmamoğlu’nu zayıflatma hesapları yapmak, akıllı bir strateji olabilir mi? Ama öyle anlaşılıyor ki AK Parti uzun vadeli stratejiler üretmek yerine, küçük esnaf siyaseti yapmaya devam edecek. Tıpkı İstanbul’da su zammına karşı çıkıp, hükümetin iğneden ipliğe yaptığı zamların faziletini anlatmak gibi bir şey yani...

Oysa AK Parti’nin bu tür asparagas hikayelere değil, yeni başarı hikayelerine ihtiyacı var. Zira AK Parti 2013’e kadar reformist stratejilerle demokratikleşmede önemli adımlar attı, hukukta hatırı sayılır değişimler gerçekleştirdi, ekonomide ciddi kalkınma hamlelerinin altına imza attı.

Ama ne yazık ki şimdi demokratikleşme değil, kayyımlaşma siyaseti uyguluyor. Ekonomide ise başarı hikayeleri yaratan politikaları terk ettiğimiz için, yabancı sermayenin yatırım tercihi ülkeler liginden hızla uzaklaşıyoruz. Hemen söyleyelim, bunlar hayra alamet gelişmeler değil...