Tarih: 10.03.2024 07:52

31 Mart’a kaç gün kaldı?

Facebook Twitter Linked-in

Umudumu kaybetmemeye çalışıyorum ama bilmiyorum, dayanabilecek miyiz? Daha iyi bir gelecek umut ve çabamızın en büyük güvencesi, kadın mücadelesidir… 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun

Yerel veya genel seçim kampanyalarında adeta “kural” haline gelmiş bazı şeyler var. Parti liderleri ve adaylar bu adı konulmamış kurallara titizlikle riayet ediyorlar; seçim başarıları bu titizliğe doğrudan bağlı imiş gibi bir ciddiyetle… 31 Mart yerel seçim kampanyalarında da bunu gözlemledim. (İstanbul’u kastediyorum ama diğer kentlerdeki durumun farklı olmadığından da eminim.)

Maksat kayda girsin diye gözlemlediğim sonuçları paylaşayım, neticede bir tür amme hizmeti yapıyoruz şurada…

> Bir: Hatırlarsınız, 1999 deprem felaketinden sonra dönemin ABD Başkanı Bill Clinton deprem bölgesini ziyaret etmiş ve orada bir bebeği kucağına alarak gazetecilere poz vermişti. Bebek bu, Clinton Bey’in sırıtan yüzünün ortasındaki kocaman patlıcan burnu görünce, adamın burnunu sıkmıştı. Öncesi de vardır belki bilemiyorum, ama o gün bugündür bizim siyasiler de seçim kampanyalarında çocuklarla fotoğraf çektirmeye özel bir önem veriyorlar; “Çocuklar geleceğimizdir” gibi özlü sözler eşliğinde tabii.

Muhtemelen “Yahu her seçimde nerede bir çocuk, bebek görsem kucağıma alıp seviyorum, oyuncaklar veriyorum ama bugüne değin burnumu sıkan olmadı. Bizim bebekler beni görünce ciyak ciyak ağlıyorlar; o kadar para döküyoruz önlerine ama reklamcılarımız bu işe bir çare bulamadılar gitti” diye de hayıflanıyorlardır…

> İki: Bebek, çocuk severken çekilmiş fotoğraflar tamam ama bu yetmez. Ne kadar büyüklerinize saygılı küçüklerinize sevgili bir mühim siyasetçi olduğunuzu milletin gözüne sokmak, hafızalarına kazımak için yaşlı amca ve teyzelerin elini öperken çekilmiş fotoğraflarla hazırlanmış posterlerle donatacaksınız şehri…

> Üç: Memleket çok gelişti, ilerledi tabii. Nasuh Mahruki gibi türünün son örneği marjinal kelaynakları saymazsak artık başörtülü kadınlar, yasaklanmak filan şöyle dursun seçim reklam kampanyalarının kural haline gelmiş önemli figürleri arasında yer alıyor nicedir. Sayın liderler veya adaylar hazırladıkları reklam videolarında, reklam posterlerinde yüzü gülen başörtülü –ve tabii örtüsüz- kadınlara yer vermeyi çok önemsiyorlar. Madem toplumun önemli bir kesimi “muhafazakar”, o halde muhafazakar olmanın simgesi gördükleri başörtülü kadınlar bu reklam işlerinde ön planda olmalılar elbette. Hele ki sayın lider veya adayın ailesinde (anne, hala, teyze kim varsa artık) başörtülü bir hanımefendi varsa, süper…

> Dört: Çarşı-pazar, esnaf ziyaretleri seçim kampanyalarının gözde işlerinden biri. İster iktidar ister muhalefet olun, semt pazarlarında beraberinizdeki alkışçı topluluğu ve gazetecilerle arz-ı endam edecek, mümkünse önceden “ayarlanmış” esnaf ve vatandaşlarla ayak üstü sohbet edeceksiniz. Tabii iktidar partisindenseniz, “hayat pahalılığı canımıza tak etti!” diye isyan eden vatandaşlarla karşılaşma ihtimalini göze almanız lazım…

Bir de şöyleleri var: Geçenlerde Zafer Partisi isimli ırkçı partinin Fatih Belediye Başkanı adayı bir hanımefendi (Adı Hande Karacasu imiş), Fatih’te bir esnafın mağazasına “baskın” yaptı. Bir havalar, bir kabadayı edalar; teftiş var, tırnak temizliği kontrolü yapacağım! Sosyal medyada alay konusu olunca, “O kişi Suriyeli, gördünüz Türkçeyi de gayet güzel konuşuyordu” şeklinde bir açıklama yaptı. Suriyeli değil Siirt Pervarili imiş oysa. “Olsun! Ha Suriyeli ha Kürt, ne fark eder ki?” diyebilir bu kez de. Mümkün.

Irkçı deyince Asena Meral Akşener, malum AKP-MHP koalisyonunu bırakıp CHP’ye karşı muhalefet yapmaya başladı (Dem Parti’yi söylemeye gerek bile yok). Hanımefendinin Ankara’da esnaf ziyareti esnasında kendisine bu tutumu nedeniyle tepki gösteren vatandaşlara verdiği cevap geldi aklıma: “Sizin için mi parti kurduk biz! Millet için parti kurduk! Vermeyin bize kardeşim!” dedi. Öyle ya, herkes kendini “millet” zannederse işin içinden çıkılmaz. Bu yüzden bir yüce Türk Milleti var bu topraklarda, bir de diğerleri… Hafıza-i beşer işte; Meral, Hande Hanım gibileri hatırlatmasa unutuyoruz bunu.

“Farklı” bir örnek de vereyim bari, hak geçmesin. Geçenlerde Ekrem İmamoğlu ve İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, Kanarya Mahallesinde bir pazar ziyareti gerçekleştirdi, esnafla, vatandaşlarla söyleştiler. Görüntülere baktım; alkış, tezahürat, destek vardı ve gayet de sahiciydi. Türkan Elçi faktörü var tabii. Kanarya, Kürt seçmenin (özellikle Mardin yöresinden) yoğun olduğu bir yerdir. Kanarya’da yaşayan pazarcı, deri işçisi arkadaşlarımı, tanıdıklarımı arayıp küçük çaplı bir nabız yoklaması yapmaya niyetlendim ama hemen vazgeçtim.

Zira CHP Grup Başkanvekili ve Afyon Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal, Afyon’da seçmenlerine hitaben yaptığı konuşmada, eğer seçilirse belediye kapılarının Dem Parti hariç herkese açık olacağını söyledi. Dem Parti derken Kürtleri kastettiği besbelli. Bu aleni ayrımcılık, Afyonlu seçmenler üzerinde ne tür bir etki yarattı bilemem ama İstanbul başta ülke genelindeki Kürt seçmen nezdinde son derece olumsuz yankılandığı kesin: Bunlar bildiğimiz CHP işte, ne diye destekleyelim ki…

(CHP Genel Başkanı Özgür Özel Köksal’ın bu açıklamasını “dili sürçmüştür” gibi bir açıklamayla geçiştirirken Ekrem İmamoğlu, lafı dolandırmadan gayet net bir dille, “Ya kendine başka bir iş bulacak ya da başka bir parti bulacak! Öyle yok. Biz insan ayırt etmeyiz kardeşim! dedi.)

> Beş: Otobüs, minübüs, otomobil, kamyon (Kamyon? Yok, bu olmasa da olur) araç namına ne varsa partinizin, liderinizin, adayınızın, sloganlarınızın yazılı olduğu afişlerle donatacaksınız, yüksek volümlü hoparlör sistemini de yerleştirip size ayrılan bölgede ring yaparak sabah akşam seçim marşları, konuşmaları yayınlayacaksınız.  Sokaklardan, cadde kenarlarından, evlerin balkonlarından, pencerelerinden küfür yiyorsanız, doğru yoldasınız; yoksa, sesi biraz daha açınız…

Tabii dört bir yanı, duvarları, ağaçları, parkları afişlerle, pankartlarla donatacaksınız, evlere el ilanları, pazar çantaları, torbaları dağıtacaksınız (bu torbalar iş görüyor, inkar etmeyiniz).

Görüntü ve gürültü kirliliğinde payınız neyse, osunuz ve o kadarsınız. Seçime verdiğiniz önem nereden belli olacak yoksa?

Daha sıralanacak çok şey var da, kapımın önünde rakip partilerin araçları karşılaştı ve sesi sonuna kadar açmış partilerinin seçim şarkılarını dinletiyorlar mahalleye!

31 Mart’a kaç gün kaldı yahu? Umudumu kaybetmemeye çalışıyorum ama bilmiyorum, dayanabilecek miyiz?

***

Daha iyi bir gelecek umut ve çabamızın en büyük güvencesi, kadın mücadelesidir… 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —