Kurân’da insanların başlangıçta tek bir ümmet oldukları ve daha sonra anlaşmazlığa düştükleri belirtilir. (Bakara/2-213)
Bu anlaşmazlık neticesinde, başta ekonomik anlamda bir paylaşım ve bölüşüm işinin, kendinde güç vehmeden bir azınlık tarafından ihlal edilmesi neticesinde, insanlar arasında niza, tartışma, kavga ve savaşların başladığı; bu savaların, daha sonra farklı formatlar içerisinde evrilerek ekonomiden dine; oradan kavmi anlayışa ve özelde ise “din anlayışına, onun maddi saikler doğrultusunda küllî bir çıkara bağlı olarak” mezhep savaşlarına, onlar adına yapıldığı bilinen katliamlara, soykırımlara kadar iş vardırılmış oldu.
En başta tüm dinleri ve mezhepleri masum olarak kabul edecek olsak da, onlara mensubiyet atfeden, ama o formları kullanarak, yekdiğerini/ötekisini ifna derecesine kadar canavarlaşan güruhun bu sakil eylemi, bugün dahi hemen her coğrafyada kendini göstermektedir.
Bunlardan birisi, “sözde” Müslümanlar tarafından işlendiği iddia edilen, ama bir “derin devlet” icrası olduğu her yönden belli olan Sivas olaylarına misilleme olarak, 2-3 Temmuz 1993’te Erzincan’ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde otuz üç masum insanın katledildi ve adı tarihe “Başbağlar Katliamı olarak geçen katliamın yıl dönümünde; geçmişe bakarak kin gütmeden, rövanşist davranmadan, yapılıp edilenleri de unutmadan, acıyı ve umudu diri tutarak, bundan önce, kaleme almış olup yayınlanan bir yazımızı, günün anlam ve önemine binaen “yeniden” yayınlıyoruz.
Adı geçen yazının linki: