TBMM’nin kabul ettiği 'Dezenformasyon Yasası' olarak anılan düzenleme ile yeni bir döneme girildi. Buna göre, “endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayan” kimse 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapisle yargılanacak. Bütünüyle soyut unsurlar içeren düzenlemenin kapsamına, istenilen hemen her haber sokulabilecek. Orman yangınına yeterli müdahalenin yapılmadığından, doların değerinin 20 liraya çıkabileceğine, bir kurumda yolsuzluk yapıldığından, seçimlerde usulsüzlük yapıldığına kadar uzanan birçok bilgi ve iddia düzenleme kapsamına alınabilecek. Hangi haberin dezenformasyon amaçlı olduğuna tamamen savcı karar verecek. Sadece haberi yapan gazeteciler değil, sosyal medya kullanıcıları da haberi yaygınlaştırdığı için hedef haline gelebilecek.
Konu ile ilgilivideonun linki: https://youtu.be/Ah22pGtmhgo
TBMM’de kabul edilen yasada yer alan düzenlemeler özetle şöyle:
1- Yasa, gazeteciler tarafından neden “dezenformasyon yasası değil sansür yasası” olarak anılıyor?
Türk Ceza Kanunu'na eklenen yeni bir madde ile "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçu tanımlandı. Buna göre "sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse", 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilen ceza yarı oranında artırılacak. Düzenleme bütünüyle muğlak ve soyut olması nedeniyle gazetecilerin yazdığı tüm haberlerin bu kapsama alınma olasılığı bulunuyor.
2- Bir haberin endişe, korku veya panik yaratmayı amaçlayıp amaçlamadığına kim karar verecek?
Yasayla bu tespiti yapma görevi bütünüyle savcılara verilmiş durumda. Halen Türkiye’de doların 10 lira olacağını söyleyen kişiler, panik yarattıkları iddiasıyla yargılanıyor. Yasayla, bu gibi örnekleri her alanda görmek mümkün olacak. Yağ stoklarında azalma olduğunu, benzin fiyatlarının daha da artacağını, orman yangınına yeterli müdahalenin yapılmadığını, seçimlerde usulsüz yapılabileceği iddialarının olduğunu yazan gazeteciler, korku veya panik yaratmayı amaçladıkları gerekçesiyle yargılanabilecekler. Bu tespiti tamamen savcılar yapacak.
3- Aynı maddede yer alan, “iç ve dış güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlık ile ilgili gerçeğe aykırı bilgi” tespitini kim yapacak?
Bu tespiti yapma görevi de savcılara verilmiş durumda. Savcılık, sosyal medyada paylaşılan bir haber ve bilgiyi değerlendirecek, bu kriterlere uygun olduğunu düşünürse dava açabilecek.
4- Suçun failin gerçek kimliğini gizlemek amacıyla veya bir örgüt çerçevesinde işlenmiş olduğunu kim belirleyecek?
Bu yetki de savcıya verilmiş durumda. Savcı, bir bilgi veya haberin bir örgütün işine yaradığını bahane ederek, bu konuda iddiada bulunarak dava açabilecek.
5- Bu suçu işlediği iddia edilenler kaç yılla yargılanacak?
Bilgiyi ve haberi yayan kişiler 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle yargılanacak. Eylemin örgüt çerçevesinde veya suçun failini gizlemek amacıyla yapıldığı düşünülürse, ceza miktarı yarı oranında artacak ve 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis istemiyle yargılama yapılacak.
6- Düzenleme sadece gazetecileri mi etkileyecek?
Hayır. Savcı, aynı gerekçeyle suça konu ettiği haber ve bilgiyi yayan sosyal medya kullanıcılarına da dava açabilecek. Sadece paylaşımda bulunduğu için sosyal medya kullanıcılarının yargılanması söz konusu olabilecek.
7- Daha önce dezenformasyonu engelleyecek düzenlemeler yasalarda yok muydu?
Yalan haber zaten Türk Ceza Kanunu ve Basın Yasası’nda suç olarak düzenlenmiş durumda. Bununla birlikte hakaret, iftira gibi eylemler de ayrı ayrı suçlar olarak yasalarda yer alıyor. Halkı paniğe sevk etmek, krize yol açmak, şiddete teşvik de mevcut yasalarda suç olarak düzenleniyor. Bu nedenle düzenlemenin mağduriyete yol açan bu eylemleri ilk kez suç olarak düzenlediği iddiası doğru değil. Ancak düzenleme ile ilk kez, muğlak biçimde, yalan olmayan, hakaret, iftira, şiddete teşvik içermeyen haberlerin de bu amacı taşıdığı belirtilerek yasaklanması, yazanlara hapis cezası verilmesi yolu açılıyor.
8- Hükümetin, “AİHM kararlarını esas alarak hazırladık” iddiası doğru mu?
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, bu konuda kaleme aldığı yazıda, şu ifadeleri kullandı:
“AİHM’in ifade özgürlüğüne ilişkin davalarda ilk incelediği konu, hükümetin müdahalesinin yasadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı. Ama yasadan kaynaklanması yetmez. Yasanın açık, erişilebilir, öngörülebilir olması gerekir. En önemli koşul öngörülebilirlik. Yasanın öngörülebilir olması, bireyin yaptığı bir eylemin sonuçlarının ne olacağını önceden açıklıkla görebilmesi anlamını taşıyor. Oysa bu yasa teklifi, belirsizliklerle dolu. Bilginin gerçeğe aykırı olduğuna kim karar verecek? Gerçeğin ne olduğunu hükümet mi saptayacak? Haber ya da bilginin hangi saikle yayımlandığı nasıl bilinir? Kamu barışını bozmaya elverişlilik ne demek? Bu yasa yürürlüğe girer ve AYM tarafından iptal edilmezse, örneğin TÜİK’in enflasyon rakamına itiraz etmek, doğru rakam budur demek pekâlâ bu yasa kapsamına girebilir. Bu yüzden gazeteciye de, vatandaşa da dava açılabilir. Böylesine belirsizliklerle dolu, sonuçları öngörülemeyen bir yasadan kaynaklanan devlet müdahalesi AİHM önüne gelirse AİHM başvurunun esasına girmeden, yasadaki belirsizliklerden dolayı ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verir.”
9- AİHM’nin bu konudaki içtihat kararları var mı?
AİHM’nin uzun yıllardır verdiği kararlar ve belirlediği ilkeler var. Türmen, yazısında, AİHM’nin görüşünü şöyle özetliyor:
“İfade özgürlüğü demokrasinin temel taşıdır. İfade özgürlüğü sadece lehde ya da zararsız haber ve düşünceler için değil, aynı zamanda devletin ya da nüfusun bir bölümünü inciten, şok eden, rahatsız eden haber ve düşünceler için de geçerlidir. Bu demokratik bir toplumu yapan çoğulculuğun, hoşgörünün, açık fikirliliğin gereğidir.
AİHM’in hakaret, nefret söylemi dışında ifade ve basın özgürlüğüne getirilen sınırlamayı ihlal olarak görmediği tek durum, şiddete teşvik. Yayımlanan bilgi ya da haber açıkça şiddeti teşvik ediyorsa, o zaman devletin müdahalesini AİHM haklı görür. Kamu barışını bozmak, korku, panik yaratmak saiki gibi yasa teklifinde öngörülen kavramlarla basın özgürlüğünün sınırlanması kabul edilemez, hele kamuoyunu ilgilendiren bir konu varsa. Kaldı ki, AİHM’e göre basının haberleri abartarak vermesi basın özgürlüğünü sınırlamak için yeterli değil.”
10- Hükümetin, “AB’nin dezenformasyonla ilgili getirdiği düzenlemeyi esas aldık” görüşü doğruyu yansıtıyor mu?
Hükümet, AB Dijital Hizmetler Yasası Taslağı’nın esas alındığını belirtiyor ancak arada büyük farklar var. AB Taslağı, bireyleri korumayı amaçlayan bir bakış açısına sahip ve temel ilkeleri şöyle:
- - Bir kişinin dinine, cinsel yönelimine veya etnik kökenine dayalı hedefli reklamlar yasaklanmıştır.
- 18 yaş altı bireyler de hedefli reklamlara konu olamaz.
- Kullanıcıları belirli seçimler yapmaya yönlendirmek için tasarlanmış kafa karıştırıcı veya aldatıcı kullanıcı arayüzleri olan “karanlık desenler” yasaklanacaktır.
- Facebook gibi büyük çevrimiçi platformlar, tavsiye algoritmalarının (Mesela; Haber Kaynağı’ndaki içeriği sıralamak veya Netflix’te TV şovları önermek için kullanılan) çalışmasını kullanıcılar için şeffaf hale getirmek zorunda kalacak.
- Dijital Hizmetler Yasası’na göre; kullanıcılara “profil oluşturmaya dayalı olmayan” bir öneri sistemi sunulmalıdır. Örneğin Instagram söz konusu olduğunda bu, kronolojik bir feed anlamına gelir.
- Barındırma hizmetleri ve çevrimiçi platformlar, yasa dışı içeriği neden kaldırdıklarını açık bir şekilde açıklamalıdır. Ayrıca kullanıcılara bu tür yayından kaldırma işlemlerine itiraz etme olanağı sağlamalıdır.
- En büyük çevrimiçi platformlar, araştırmacılara “çevrimiçi risklerin nasıl geliştiğine dair daha fazla bilgi sağlamak” için önemli veriler sağlamak zorunda kalacak.
Hükümet, bu taslaktaki, çocukları ve bireyleri korumaya yönelik düzenlemeyi, dezenformasyon düzenlemesinin amacı gibi gösterse de Türkiye pratikleri ve yasanın muğlaklığı arada temel bir ayrım olduğunu ortaya koyuyor.
11- Düzenleme, TBMM Genel Kurulu, TBMM Adalet Komisyonu ve Dijital Mecralar Komisyonu’nda görüşülürken, itirazlar dikkate alındı mı?
Hayır. CHP, İYİ Parti ve HDP, özellikle dezenformasyon maddesi olarak bilinen maddeye yönelik ciddi itirazlarda bulundu. CHP, komisyon görüşmeleri sırasında, hükümetin AB’yi değil, Rusya’yı örnek aldığını belirtti. Rusya’nın da daha önce çocuk istismarını, intihara yönlendirmeyi, uyuşturucu satışını engellemek gerekçesiyle düzenleme yaptığı, daha sonra “Federal Aşırılıkçı Materyaller Listesi” çıkarttığı, bu listeye de savaşın eleştirilmesinden, iktidarın eleştirilmesine kadar birçok başlığın, “aşırılıkçı” ilan edilerek eklendiği örneği verildi. Diğer muhalefet partileri ve sivil toplum örgütleri de AB’nin kurumları denetim altına almasına karşılık, hükümetin, bireyleri ve basını denetim altına almaya çalıştığını savundu. Genel Kurul’da da protestolara, özellikle çok tartışılan 29. Maddedeki hapis cezasının kaldırılması itirazlarına rağmen değişiklik yapılmadı. İtirazlar sonuç vermedi.
12- Yargıtay yasa ile ilgili görüş belirtti mi?
Komisyonda görüşlerini açıklayan Yargıtay 8. Daire üyesi İhsan Baştürk, Teklif metninin yasalaşması halinde olası suça bakmak dairemizin görev alanında olacaktır… Kanunilik ilkesinin en önemli unsurlarından birisi kıyas yasağı yanında belirlilik ilkesidir. Yani hangi fiilin suç olarak tanımlandığının açık ve net şekilde, hiçbir tereddüte imkan bırakmayacak şekilde belirlenmesi. Bu anlamda bakıldığında teklif metnine suçun ve cezanın unsurlarının açıkça belirlenebilir olmasıdır. Bu bağlamda, ben, madde metnine teknik bir ceza hukukçusu olarak baktığımda ki Dairemizin, Yargıtay’ın uyguladığını kararda da bunlar somut olarak karşımıza çıkıyor. Yakın tarihli kararlar var. Kamu düzeni kavramı, kamu barışını bozma, ülkenin iç ve dış güvenliği kavramı.
Bunların içeriğinin belirlenmesinin yargı erki tarafından uygulanmasında önemli tartışmalar çıkarabileceğini tahmin etmek hiç de güç değildir.
Ezcümle: Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili bilginin ne olduğunun belirlenmesi, kanaatimizce oldukça güçlük arz edecektir. Akabinde bu bilginin ne olduğu belirlense bile bunun -tırnak içinde - kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayılması unsurunun belirlenmesi de ayrı bir güçlük olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan teklif metninde yer alan alenen yayma ifadesinin ne olduğunun belirlenmesi uygulamada güçlük doğurabilecek nitelikte gözüküyor… Bu bağlamda örneğin bir içeriğin sadece beğenilmesi sadece rettwit yapılması sadece paylaşılması yayma mıdır? Bunun sınırları nelerdir. Hangi fiiller suç oluşturup, hangileri oluşturmayacak? Diğer tarafından, “failin gerçek kimliğinin gizlenmesi”. Ben bu unsurun da belirlilik ilkesi bağlamında.. Yani gizlemek ne demek. Fail hangi durumda gerçeği gizliyor. Herkes bir nickname kullanıyor. Bu bağlamda belirlilik ilkesi çerçevesinde ciddi sakıncalar doğurabilecek gözüküyor bana. Gerçeğe aykırı bilgi kavramının içeriğinin belirlenmesi de konuşmaya değer. Bilgiden bahsediliyor ama her veri bilgi midir?...”
13- Yargıtay’ın görüşü, teklifte değişiklik yapılmasını sağladı mı?
Hayır. Yargıtay üyesi de basın kuruluşları ve muhalefet gibi düzenlemenin muğlaklığını eleştirdi ancak temel düzenlemeye dokunulmadı. Düzenlemenin ilk halinde, “Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza oranında arttırılır” ifadesi vardı. Bu ifade, “Failin, suçu gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır” şeklinde değiştirildi. Ancak bu değişiklik de muğlaklığı ortadan kaldırmadı.
14- Yasada yer alan, MİT ile ilgili düzenleme neyi içeriyor, neden eleştiriliyor?
Yasada, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın görev ve faaliyetleriyle ilişkili evrak veya bilgiyi ele geçirdiği hususunda yeterli şüphe barındıran yayınların internet ortamında yapılması halinde içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine karar verileceği yer alıyor. Milli güvenlikle ilgili konularda zaten BTK ve hakimliklerin bu yetkisi bulunuyor. Bunun ayrıca düzenlenmesinin basının üzerindeki baskıyı arttırma, tüm haberleri yasak kapsamına alma amacından kaynaklandığı belirtiliyor.
15- Yasa, sosyal medyayı nasıl etkileyecek?
Yasaya göre, sosyal medya platformlarına getirilen temsilci bulundurma zorunluluğu kapsamında, söz konusu temsilcinin artık yalnızca Türk vatandaşı olması yeterli olmayacak; temsilcinin Türkiye'de ikâmet etmesi gerekecek. Sosyal medya platformu bir de şube kurmak zorunda kalacak. Temsilci, istenmesi halinde, internet içeriklerini oluşturan kişilerin kimlik bilgilerini mahkemelere vermek zorunda olacak. Aksi takdirde o sosyal ağın bant genişliği daraltılacak. BTK Başkanı da altı aya kadar sosyal ağa reklam yasağı uygulayabilecek
Sosyal ağ sağlayıcı, başlık etiketleri veya öne çıkarılan içerikler aracılığıyla ortam sağladığı başkasına ait yayın yoluyla işlenen suçtan, yayını sunuş biçiminden kullanıcının söz konusu yayma ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise sorumlu tutulacak.
Sosyal ağ sağlayıcı, kişilerin can ve mal güvenliğini tehlikeye sokan içerikleri öğrenmesi ve gecikmesinde sakınca bulunması halinde, bu içeriği ve içeriği oluşturana ilişkin bilgileri yetkili kolluk birimleriyle paylaşacak. Sosyal ağ sağlayıcı, kamu güvenliğini ve kamu sağlığını etkileyen olağanüstü durumlara ilişkin kriz planı oluşturmakla ve BTK'ya bildirmekle yükümlü olacak.
Bütün bilgiler BTK’ye
16- Hizmet sağlayıcılar da bilgi vermekle yükümlü mü?
Evet. Şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar, Türkiye'deki aktif bireysel ve kurumsal kullanıcı sayısı, sesli arama sayısı ve süresi, görüntülü görüşme sayısı ve süresi, anlık mesaj sayısı gibi bilgileri BTK'ya bildirmekle yükümlü olacak. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen veya yetkilendirilmeksizin hizmet sunan şebekeler üstü hizmet sağlayıcılara 1 milyon TL'den 30 milyon TL'ye kadar idari para cezası verilebilecek. Bu cezayı süresinde ödemeyen ve BTK'ca yapılacak bildirimden itibaren 6 ay içinde yükümlülüklerini yerine getirmeyen veya yetkilendirilmeksizin hizmet sunan şebekeler üstü hizmet sağlayıcısının internet trafiği bant genişliğinin yüzde 95'ine kadar daraltılmasına veya ilgili uygulama veya internet sitesine erişimin engellenmesine karar verilebilecek.
17- Düzenleme, internet haber sitelerini nasıl etkileyecek?
İnternet haber siteleri de Basın Kanunu kapsamına alınacak ve "süreli yayın" kategorisinde kabul edilecek. İnternet haber sitelerinde çalışan gazeteciler, Basın İş Kanunu kapsamında sigortalanacak. İnternet haber sitelerinde, sitenin faaliyet gösterdiği iş yeri adresi, ticari unvanı, elektronik posta adresi, iletişim telefonu ve elektronik tebligat adresi ile yer sağlayıcısının adı ve adresi kendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ana sayfadan doğrudan ulaşabileceği şekilde ve iletişim başlığı altında bulundurması zorunlu olacak.
İnternet haber sitesinde yayınlanan içerikler, gerektiğinde talep eden Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim edilmek üzere doğruluğu ve bütünlüğü sağlanmış şekilde iki yıl süre ile muhafaza edilecek. Yargı mercileri tarafından yayının soruşturma ve kovuşturma konusu olduğunun internet haber sitesine yazılı olarak bildirilmesi halinde, bu işlemlerin sonuçlandığının bildirilmesine kadar soruşturma ve kovuşturma konusu yayın kaydının saklanması zorunlu olacak.
İnternet haber sitelerinde zarar gören kişinin düzeltme ve cevap yazısının; sorumlu müdür, hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç bir gün içinde, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, URL bağlantısı sağlanmak suretiyle, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorunda olacak. Yayın hakkında verilen erişimin engellenmesi ve/veya içeriğin çıkarılması kararının uygulanması ya da internet haber sitesi tarafından içeriğin kendiliğinden çıkarılması durumunda, düzeltme ve cevap metni ilgili yayının yapıldığı internet haber sitesinin ana sayfasında bir hafta süreyle yayımlanacak.