Tarih: 26.05.2025 09:32

10. Yargı Paketi’nde olması gereken acil düzenlemeler

Facebook Twitter Linked-in

10. Yargı Paketi’nin önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulması bekleniyor. 2019 yılında açıklanan “Yargı Reformu Strateji Belgesi” kapsamında hazırlanan yargı paketlerinin ilki, 2019 yılında kabul edilmişti. O dönemde yargıdaki sorunların çözülmesine, bir yenilenmeye ve normalleşmeye yönelik kamuoyunda “İnsan odaklı hizmet anlayışının geliştirilmesi, yargıya güvenin artırılması, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunup geliştirilmesi, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuki güvenliğin güçlendirilmesi.” şeklinde büyük iddialarda bulunulmuştu.

Büyük iddialar derken Türkiye’nin içine düşürüldüğü şartlara göre büyük iddialar, yoksa bu kriterler zaten anayasal devletin asgari gereklilikleri olarak uygulamayı tanımlaması gerekiyordu. Ancak Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin açıklanmasının üzerinden 6 yıl geçti ve bu zaman zarfında 9 yargı paketi Meclis’te kabul edildi ama bırakın adalet sistemimizin ilerlemesini, maalesef çok daha gerilemiş bir haldeyiz. Bugün adaletsizlikler o kadar kronik bir hal aldı, o kadar sıradanlaştı ki toplumun esaslı değişim ümidi zaten yok. Bu sebeple kamuoyundaki beklenti daha ziyade hukuksuz uygulamaların ağır neticelerinin bir nebze olsun dindirilmesine odaklı. Dolayısıyla zihniyet değişimi olmadan imkânsız olan esaslı öneriler yerine ağır durumlar karşısında infaz sistemine ilişkin acil ve basit çözümler öneriyorum.

10. Yargı Paketi özelinde, ivedilikle ele alınması gereken düzenleme önerilerim şunlardır:10. Yargı Paketi özelinde, ivedilikle ele alınması gereken düzenleme önerilerim şunlardır:

  1. İnfaz Yasasının 110. Maddesi (Özel infaz usulleri) olarak bilinen hapis cezalarının daha hafif ve özel şekilde infaz edilerek uygulanması kolaylığını sağlayan yasada geçen geceleri infaz, hafta sonu infaz ve konutta infaz gibi uygulamalar daha fazla kişi için geçerli hale getirilmeli ve bu kuraldan yararlanmak için yasada belirtilen süreler uzatılmalıdır. Özellikle evde ceza çekme olarak bilinen (konutta infaz) imkânı, kadınlar, yaşlılar ve hasta hükümlüler için daha yaygın hale getirilmelidir.

Konutta infaz usulü kapsamında yapılacak düzenlemelerde maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilen hükümlüler için madde kapsamında belirlenen 5 yıllık süre artırılmalı, 8 veya 10 yıla çıkarılmalıdır.

Aynı şekilde konutta infaz usulü kapsamında doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçen ve toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan ya da adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen hükümlü kadınlar için öngörülen bu sürelerdeki toplam 3 yıllık süre de artırılmalıdır.

  1. Terörle Mücadele Kanunu’ndan (TMK) kaynaklanan infaz eşitsizlikleri sona erdirilmelidir. Özellikle TMK’nın 5. maddesinde yer alan yarı oranında otomatik ceza artırımı gibi hükümler kaldırılmalı; suçun bireyselleştirilmiş şekilde değerlendirilmesine imkân tanıyan infaz sistemi tesis edilmelidir.
  2. Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ayrı bir suç olarak tanımlandığı hâliyle hukuki belirsizlik ve keyfi yorumlara açık bir zemin yaratmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda bu suç tipi kaldırılmalıdır.

Sonuç olarak, bu düzenlemeler ceza adalet sisteminin bazı acil ihtiyaçlarını karşılayabilir. Ancak unutulmamalıdır ki infaz hukuku, adalet sisteminin yalnızca bir boyutudur. Sorunlarımızın temel kaynağı hukuk devletinden çok uzaklaşılmış olmasıdır: Anayasa’nın, kanunların, AİHM ve AYM içtihatlarının dikkate alınmaması, adil yargılama kriterlerinin sistematik biçimde ihlal edilmesi, yargının siyasi taleplere göre karar vermesi, yargılama süreçlerindeki keyfilik, çifte standartlar gibi geçiştirilen sorunlar infaz sistemine de uzanmaktadır. Bu nedenle temel sorunlar üzerinde durmadan infaz sisteminde yapılan düzenlemeler pansuman tedbirden öte geçemez. Yargı sistemi bütüncül bir yaklaşımla kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkesi doğrultusunda yeniden yapılandırılmadan, anayasal devlet yeniden tesis edilmeden düzelme olmaz. Geçici tedbir düzeyinde yapılan düzenlemeler şu anda taşmış olan cezaevleri için son yıllarda olduğu gibi sadece “doldur-boşalt” işleyişini devam ettirir; sorunlar derinleşmeye devam eder.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —