100 yıl önce 100 yıl sonra: Aramızda Ruslar var…

Fehmi Koru,1920’lerde rejime muhalif oldukları için Türkiye’ye sığınan, çoğu da nitelikli Ruslarla ilgili doğru birşeyler yapılmadığını,ama bu kez onları değerlendirebilecek bir mekanizmanın kurulmasının elzem olduğunu belirtiyor.

100 yıl önce 100 yıl sonra: Aramızda Ruslar var…

‘Beyaz Rus’ deyimini duymuş muydunuz?

İlk büyük savaş (1914-18) döneminin hemen ardından yaşanan bize dönük renkli sayfalara ait bir deyim bu. Savaş sırasında (1917) Rusya’da meydana gelen ihtilal Çarlık yönetimine son vermiş, ihtilalcilere sıcak bakmayan, ihtilalcilerin de kendilerine sıcak bakmadığı, varlıkları Çar ve Çarlık yönetimi ile çok yakından ilintili bir grup Rus, ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardı.

Onların ismidir ‘beyaz Rus’

Sayılarının 150 bin kadar olduğu sanılan Çar’ın yakını olan prensler, prensesler, Çarlık ordusunun yüksek rütbeli subayları, Rus devletinin en üst düzey bürokrasisinden insanlar, pılısını pırtısını bile toplamaya fırsat bulamadan ülkelerini terk etmiş, soluğu İstanbul’da almışlardı.

Çar ve ailesinin infaz edilmesi onlara başka çare bırakmamıştı.

Kaynak: Library of Congress arşivi..

 

Beyaz Ruslar en son sığınakları olan Kırım’ın da komünist birliklerin eline düşeceğini anlayınca Sivastapol’dan gemilere binerek işgal altındaki İstanbul’a doğru yola çıkmışlardı (1920).

İstanbul’a vardıklarında silahları ellerinden alındı.

Onların kentteki varlığı, o sırada nüfusu 1 milyonun çok altında bulunan İstanbul ahalisi üzerinde çoğu olumsuz değişik etkilere yol açtı.

Yakın tarihle ilgili kitaplar o günleri renkli ifadelerle anlatır.

Konuyu bana ne hatırlattı?

Vladimir Putin’in Ukrayna seferi Rusya’da tarihin o dönemine benzer bir etkiyi günümüzde yarattı. Liderin halkı kendileri gibi Slav olan akran bir ülkeyi işgale kalkışması, Rusya’da etkin konumlarda bulunan hayatın değişik alanlarından çok sayıda insanı ürkütmüş olmalı. 

O insanlar hayal kırıklığı içerisinde kitleler halinde ülkelerini terk etmekteler.

İlk duraklarının da İstanbul olduğu anlaşılıyor.

[Putin ilk iş başına geldiğinde, 22 yıl önce, özellikle o dönemin şimdilerde hayal kırıklığı yaşayan yeni yetişen gençlerinin karşısına umut verici mesajlarla çıkmıştı. Görüş açıklama, inanç ve basın özgürlüklerini koruyacak, her uygar toplumda olandan Rus halkının da en geniş biçimde yararlanmasını sağlayacaktı. Bugün Rusya halkı bütün özgürlüklerden mahrum.

Gazetelerimiz Batılı güçlerin Rusya’yı cezalandırmak amacıyla uyguladıkları yaptırımlardan en fazla etkilenen dolar milyarderi Ruslar’ın –‘oligark’ denilenlerin- ülkemize ilgisini haberleştirmekle meşgul. Kimler el konulmak istenen yatlarını ülkemize kaçırmış, kim hangi futbol takımına talip, bunlar haberleştiriliyor.

[ABD adalet bakanlığı Rus oligarkların servetlerini yaptırımlardan kaçırmak için türlü çeşitli yollara başvuracakları beklentisiyle ‘Task Force CleptoCapture’ adıyla bir özel birim oluşturmuş. Onlara kol kanat gerenler, paralarını aklamaya kalkışan ve varlıklarını koruma altına alanları da tespit etmekteymişler.

İngiliz Guardian gazetesi dün ülkemize  gelen daha farklı arka plana sahip kaçkınlarla ilgili ayrıntılı bir yazı yayımladı. Soğuk Savaş sonrası yetişmiş, uluslararası seyahatlerle kendilerini global topluluğun parçası haline dönüştürmüş, çoğu farklı alanlarda başarılı profesyonel insanlar bunlar… Aralarında gazeteciler, sanatçılar da var; Rusya’nın övüncü sayılan pek çok mühendis ve bilim insanı da…

[Bir başka kaynak, yine dün, sayılarının 50-70 bin arasında olduğu düşünülen IT alanında çalışan mühendisin son zamanlarda ülkelerini terk ettiğini bildiriyordu. Aynı kaynak, Rusya ve Ruslar’a karşı sıkı sıkıya yaptırım uygulayan Batı ülkelerini değerli insan kaynaklarına kucak açma konusunda uyarıda bulunmaktaydı. ‘‘Putin’e ve Rusya’ya yaptırıma evet, ama Rusya’dan gelebilecek değerli insanlara kapıyı kapatmaya hayır’’ diyerek.]

Ülkelerini gözü dönmüş bir liderin başlattığı anlamsız bir savaş yüzünden terk etmek zorunda kalmış insanların Türkiye’yi tercih etmelerinin anlaşılabilir bir sebebi var: En yakın ülke, sınırdaş Türkiye… Ayrıca, tanımlanan türden Ruslar yıllardır tatillerini ülkemizde geçiriyor ve insanlarımızı tanıyorlar. 

Savaş başladıktan sonra buraya gelen Ruslar’ın çoğu İstanbul’da kalsa bile daha önce tatil geçirdikleri kentlere gidenleri de oluyor besbelli; çünkü bazı kentlerde kiralar onların ilgisi yüzünden tavan yapmış durumda. 

Diğer kentlerimize gidenler biraz daha ehli keyf sayılabilir; ancak İstanbul’u şimdilik geçici olarak mesken tutanlar genellikle profesyonel tipler ve ülkelerine geri dönmek yerine kendilerini değerlendirecek yer arayışına girişmeleri doğal.

Muhalif bilindiklerinden başlarına bir şey gelmeden önce kaçmayı göze aldıkları için, savaşla birlikte Putin’in bankalara mevduatlarla ilgili günde 200 dolardan fazla ödeme yasağı koyması yüzünden istedikleri uzak ülkelere gidebilmelerini sağlayacak fazla bir paraları da olmayabilir.  

Kısacası, kaçakların çoğu İstanbul’da bir süre kalacaklardır.

Herhalde ‘beyaz Ruslar’ konusunu neden hatırladığımı yazımın burasında anlamış olmalısınız. 1920’lerde yeni kurulmakta olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Rusya’dan göçmüş 150 bin ‘beyaz Rus’ ile yakından ilgilenecek hali yoktu. Ayrıca Rusya’nın yeni yöneticileriyle de kötü olmak istenmiyordu. Bu yüzden hem onlar hem de ‘beyaz Rusları’ konuk eden İstanbul halkı o dönemi iyi değerlendiremedi.

Pek çok yanlışlık yaşandığı biliniyor.

Bu kez öyle olmamalı.

Yanı başımızdaki bir başka savaş içindeki ülke olan Suriye’den milyonlarca göçmeni konuk ederken, Türkiye, o insanlar arasındaki ülkemize değer katabilecek özelliklere sahip olanları Batılı ülkelere kaptırdı. 

Aynı durum Rusya’dan gelenler için de yaşanmamalı.