Dr. Bekir Tank, o meşum 6-8 Ekim vahşetine yönelik Müslğman bir duyarlıkla çevrilen film üzerinden, Müslüman kesimin kendi acılarına yönelik sanat eserleri ile kitap yazma hususunda var olan eksiklikleri vurguluyor.
Süleyman Seyfi Öğün, bundan önceki süreçlerde ABD’nin Avrupa kadar Türk ve Türkiye ile ilgili net bilgilere sahip olmadığını şimdi ise durumların değiştiğini, onun yeni düşman oluşturma sevdasını vurguluyor.
Mahmut Toptaş, deprem bölgesinde çadırlarda kalan halkımızın ibadetlerini ifa edebilecekleri, özellikle de kadınların bazı hallerine dair iyileştirmenin yapılması gerektiğini vurguluyor.
Mahmut Toptaş, Kur’an’ı, güneşin aydınlığına benzeterek, onun ışığından yararlanmayı ve bugünlerin içerdiği mânâ’ya bağlı olarak bin aydan hayırlı olan Kitab’ın, çokça okunmasını ve anlaşılmasını vurguluyor.
Yasin Aktay, İsveç’te Kur’an yakılması üzerine, sessiz kalma durumunun yanlışlığına dikkat çekip, onun, yani Kur'an'ın mesajına ve taşıdığı ruhunun da sahiplenilmesi gerektiğini vurguluyor.
Dr. Abdülkadir Turan, ümmeti/insanlığı baz alan siyasal İslam(İslamcılık) ile tek bir etnisiteyi baz alıp ulus devleti yüceltmeye çalışan “siyasal Müslümanlık” farkına dikkat çekip olması gerekeni vurguluyor.
Mehmet Göktaş, her 31 Aralık geldiğinde, ondan sonraki yıla atfedilen ”gelecek günler daha iyi olacak” türü ifadelerin bizzat insanın kendisinin; yanlıştan doğruya yönelik bir değişim geçirmeyince anlamsızlığını vurguluyor.
Fatma Barbarosoğlu, dizilerle pekiştirilen köpeklerle birlikte yaşama çabalarında ve ona karşı çıkışlarda modern algıların önemli rol oynadığını, bu konuda işin esas sorumlusunun insanın kendisi olduğunu vurguluyor.
Dr. Bekir Tank, Avusturya’nın kuruluşundan buyana asli vatandaşı olan ve orada yerleşik bulunan Boşnakların, diğer halklara tanınan azınlık statüsünden “henüz” yararlanamadıklarını ve bunun kabul edilmesin önemini vurguluyor.
MehmetGöktaş, bir afet ve felaket durumunda “İlahi takdir böyleymiş” demenin başta devlete ve yöneticilere, kurumlara değil de, o felakete uğramış insanlara düşeceğini,yetkililerin ise tedbir almakla sorumlu olduklarını vurguluyor
YasinAktay, Yusuf El-Kardavi’ye yönelik, onun Ehl-iSünnetten olmadığına dair yapılan tezviratlara ve onu,Sünnilik üzerinden aşırı derecede gelenekçi olarak tanımlayan çevrelerin,görüşlerinde pek de isabet etmediklerini vurguluyor.
MustafaKaya, İtalya’da yapılan seçimlerde kazançlı çıkan Sağİttifak’ın, en başta Avrupa’yı endişelendirdiğini; beri yanda da, Türk ve İslam düşmanı olmanın yanında ailenin korunması ve cinsiyet eşitliğine karşı oluşunu vurguluyor.
FehmiKoru, Dinamo Kiev’e yenilen Fenerbahçeli taraftarların Putin’e yönelik protesto ile darbecilikle bir alakasının bulunmadığını düşündüğü Prof. Dr. Sedat Laçiner’e verilen dört aylık disiplin cezasının anlamsızlığını vurguluyor
Süleyman Seyfi Öğün, “Bu yazıyı ne için mi yazdım? Ârif olan anlamıştır.” Diye not düşerek, “iç siyasetin” diplomasi(dış siyaset) ile bir ilişkisinin olması gerektiği vurguluyor, ana onu gölgelememesini de..
Fatma Barbaroğlu, ölen bir yakını üzerinden, ölüme yönelik; “ölen ölür, hayat devam eder” düşüncesinin bir acelecilik içerdiğini, bunun yanında onu hissetmek için hayatın az da ola yavaşlatılması gerektiğini vurguluyor.
Ali Fikri Işık, muhalefetin toptan “Erdoğan gitsin” söylemi içerisinde olduğunu; kendisinin ise bunlardan ziyade Kürtçenin siyasi alana girmeden de anayasal bir zemine kavuşturmanın Kürtler için çok önemli olduğunu vurguluyor.
İktisatçı yazar Yaşar Süngü, toplumda var olan “üniversiteli” algısının gerçeği tam da yansıtmadığını, mesleki eğitime de “çok” önem verilmesini ve “en değerli” madenin ise genç nüfus olduğunu vurguluyor.
Dr. Abdülkadir Turan, son iki, üç asırda birçok sebepten dolayı Batılılaşma saikiyle değişime uğrayan eğitim konusunda; dünyaya duyarlı ve aynı zamanda İslam’ı önceleyen bir yaklaşıma olan ihtiyacı vurguluyor.
Ahmet Taşgetiren, Selahattin Demirtaş’ın, cezaevinden yazdığı ve birlikte yaşama adına farklılıklara da vurgu yapıp ülkeyi tüm bileşenleriyle birlikte “ortak ev” olarak vurgulu mektubunu anlamlı ve olumlu bulduğunu belirtiyor.
Ali Bayramoğlu, toplumsal bir gelişmeyi vurguluyor, ancak, “…bu hususun, hiçbir şekilde, pozitivist beklenti ile değil, birey-kimlik zıtlığı, birinin diğerini eritmesi olarak düşünülmemesi..” gerektiğine de dikkat çekiyor.
Fehmi Koru, son dönemde, izlenen dış politikada bir kulvar değişimi yaşandığını, Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili dosyanın da Suudilere teslim edilmesinin bu minvalde okunmasını ve hiç de şaşılmaması gerektiğini vurguluyor.
Ahmet Taşgetiren, din dilinin tutturulması ile dışımıza karşı fitne kaynağı olmak istemiyor isek, Mümtehine/60. Ayetin iyi bir şekilde anlaşılması gerektiğini vurguluyor.
Mustafa Karaalioğlu, düzenlenen seçim kanununun, Cumhur İtifakı’nın eğer bir takım iyileştirmeler yaptığında ona fayda sağlayabileceğini, muhalefetinde konuya dair dikkatli olması gerektiğini vurguluyor.
Süleyman Seyfi Öğün, indirgemeci durumlara düşülmeyecekse eğer, ne teoriye boğulmanın ve ne de teorinin praxis karşısında yenilgiye düşürülmemesini, orta bir yolun bulunması gerektiğini vurguluyor.
Fehmi Koru, dünya yüzünde ABD’nin “üzerine vazife olmayan” konularda müdahale ettiği için emperyalist sayılacağını, bunun yanında Rusya’nın ise bu kategoriye dahil edilmek istenmediğinin yadırganması gerektiğini belirtiyor.
Yusuf Ziya Cömert, Abbasi halifesi Harun Reşid’in yakını olduğu varsayılan Behlül Dânâ figürü üzerinden, sıradan insanların yöneticilere yönelik nasihatlerinin günümüzde bir gerçeklik olmaktan çıktığını vurguluyor.
Kürt siyasetçi Adil Zozani, gelinen süreçte Kürt halkının güncel siyasi tercihinin görmezden gelinip, onların kanaat önderleri –daha açıkçası aşiret ağaları- üzerinden CHP’ye geçtikleri söyleminin gerçek dışılığına vurguluyor.
Fehmi Koru, büyük İslam âlimi Fahruddin Er-Razi’nin, bundan bin yıl önce dile getirdiği noktaların, günümüzde dikkate alınmasını ve ekonomi dahil her işin akılla rasyonel bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguluyor.
İktisatçı yazar Yaşar Süngü, tarımda ortaya çıkan yanlışların üreticiden tüketiciye olacak şekilde zincirleme gittiğini; işin doğusunu bulmamız ve uygulamamız gerektiğini vurguluyor.
Fehmi Koru, yeni yıla girilirken, siyasilerin büyük bölümü karşıtın suçlama dolu ‘yeni yıl’ mesajlarının ve yapılan ilk zamların umudu kırdığını, ama umutsuz olunmaması gerektiğini vurguluyor.