Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

“Attila 453 ilkbaharında öldüğünde ‘Batı Roma’ Türk boyunduruğu altına alınmıştı. 1453 ilkbaharına gelindiğindeyse ‘Doğu Roma’ tarihe karıştı” diyor.

Arkeolog Sergen Çirkin yazdı;

“Attila 453 ilkbaharında öldüğünde ‘Batı Roma’ Türk boyunduruğu altına alınmıştı. 1453 ilkbaharına gelindiğindeyse ‘Doğu Roma’ tarihe karıştı” diyor.

 

Türk Çağı: 453-1453

Avrupa Hun İmparatoru Attila, 453 ilkbaharında öldüğünde “Batı Roma” Türk boyunduruğu altına alınmıştı. 1453 ilkbaharına gelindiğindeyse “Doğu Roma” tarihe karıştı. Roma’nın son başkenti İstanbul Türklerin olmuştu. Eski dünya toprakları Orta Çağ boyunca Türk soylu hükumdarların elinde şekillendi. Türkler, Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya uzanan devasa bir kara parçasını kontrolleri altına aldılar. Orta Çağ bir anlamda, Asya’nın derinliklerinden çıkan bu atlı savaşçıların çağı olmuştu. Türkler tarafından başlatılan ve yine onlar tarafından son verilen bir çağ...

Doğu seferi: Attila ve İstanbul

Attila; atalarına ait mezarların Romalı bir piskopos tarafından tahrip edilmesini savaş sebebi saydı. Bu tahribat, Hunların bayrak kaldırmasına ve İstanbul üzerine yürümesine yetti; böylece art arda gelen savaşlar silsilesi başlamış oldu. Antik kaynaklar; 447 yılındaki Hun seferi sırasında, İstanbul’da şiddetli bir deprem yaşandığını ve akabinde 4 gün, 4 gece yağmurların sürdüğünü kaydeder. Deprem; İstanbul surlarını ağır biçimde tahrip etmiş, kuleler yıkılmış, binaları sel basmıştır. Ancak İstanbul; Attila’nın gücünün farkındadır. Bu sebeple tüm surlar 2 ay gibi kısa bir sürede, Hunlar kente ulaşmadan, eskisinden daha sağlam biçimde onarılır. 
Belalarla mücadele sırası bu kez Attila’dadır. Hun ordusu içinde çeşitli salgın hastalıklar baş gösterir. Antakyalı tarihçi Isaac tabloyu şöyle tasvir eder: “Günahkarlar, oklarını yaylarına koymuşlardı ki; hastalık gelip hepsini darmadağın etti ve onları boşluğun bağrına savurdu. Savaşta yüreği titremeyen, okun ve yayın mahir adamları, hastalığın oklarına teslim oldu.” 

İstanbul’un surlarını aşamayacağını anlayan Attila geri çekildi; fakat Bizans’ı yıllık 1 ton altın ödemeye mahkum etti. Bu yükü hafifletmek isteyen Bizans, soylular için yeni vergiler getirdi. Saray kadınları takılarını teslim etti, evlerdeki kap-kacak dahi eritildi. Vergiden kurtulma derdine düşen Bizans artık cinayet planları hazırlıyordu; fakat suikast açığa çıktı. Doğu tehlikesini savuşturan Attila, kendinden emin bir şekilde Batı seferine koyuldu.

Batı seferi: Venedik nasıl kuruldu?

Macaristan’dan yola çıkan Hun ordusu Almanya’yı geride bırakmış, Fransa’nın merkezine dek ilerlemiş ve Roma kapısına dayanmıştı. En kuzeyde İskandinavya’da dahi Hun etkisi kendini gösteriyordu. Attila’nın en büyük rakibi Romalı komutan Aetius’tu. Çocukluğunda Hunlar tarafından esir alınan Aetius, Hunların içinde büyümüş ve bir Hun gibi savaşmayı öğrenmişti. Şimdi Roma ordularının başındaydı ve Atilla’yı savaş meydanında onun kadar zorlayan başka kimse çıkmadı.
Attila son seferini imparatorluğun kalbine, başkent Roma’ya düzenledi. Öncelikle Kuzey İtalya’daki Aquileia kentine saldırdı. Aquileia dönemin en zengin kentleri arasındaydı; ancak Atilla’ya karşı direnemedi ve düştü. Aquileia’yı terk eden zenginler, saklanmak için kendilerini Kuzey İtalya’nın bataklıkları arasına attılar. Bu bataklıklar ve nehirler arasına küçük bir kasaba kurdular. Zamanla büyüyen kasaba, gondolları ve kanallarıyla ünlü “Venedik” haline geldi.

Attilla ve Papa

Attila’nın nefesi artık Roma’dan hissediliyordu; fakat o kente girmedi. Hun çadırına gelen Papa I. Leo, Attila’yı bir şekilde ikna etti. Bu olay Ortaçağ Batı literatüründe Papa’nın ilahi gücü olarak yorumlanmış; Rafael gibi Rönesans ressamlarına konu olmuştur. Ancak gerçek elbette farklıdır, 451-52 senelerinde yaşanan kuraklık yıkıcıydı; ordular için yeterince erzak ve temiz su yoktu, üstelik askerler arasında ishal ve dizanteri gibi hastalıklar yayılmıştı. Attila muhtemelen bu sebeplerle Papa’nın Roma için dilediği affa kulak verdi ve yüklü bir ganimet alarak Macar ovalarına geri döndü. 

Roma Hun hakimiyetine tabi olsa da, Attila’nın ani ölümü son darbeyi indirmesine engel oldu. Belki bizzat Attila’nın eliyle değil; fakat bu son darbe yine onun sarayı aracılığıyla indirildi. 

Hun-Scir karışımı bir kökten gelen Odoaker, Attila’nın sağ kolu Edekon’un oğluydu ve başarılı bir komutandı. Son Roma imparatoru Augustulus’u tahtından indiren Odoaker, kendini İtalya Kralı ilan etti. Böylelikle yüzlerce yıl süren ihtişamlı Roma İmparatorluğu resmen son buldu.

Attila’nın saklı mezarı

Macaristan, 453 yılı ilkbaharı; Roma seferinden başarıyla dönen Attila yeniden evleniyor. Büyük bir şölen havasında geçen düğün gece geç saatlere kadar sürüyor. Fakat ertesi gün Attila yatağında kanlar içinde bulunuyor. Gerçekte nasıl öldüğü, gerdek gecesi zehirlenip zehirlenmediği bugün hâlâ tartışma konusudur. Naaşı; demir, gümüş ve altın üç tabutun içine konarak hazineleriyle birlikte defnediliyor. Macar arkeologlar özenle saklanan mezarın Tuna ve Tisza nehirleri arasında bir yerde olduğunu düşünmektedir.

Attila’nın ölümünden sonra oğlulları birlik kuramaz ve iç çatışma çıkar. Önce büyük oğul Ellak başa geçer. Ancak babasının eski dostu Germen kabile şefinin çıkardığı isyanda öldürülür. Yerine ortanca kardeş Dengizik geçer. Bizans’tan istediği vergiyi alamayan Dengizik, savaş ilan eder, birkaç yıl direnir; fakat o da başarılı olamaz. Dengizik’in kesilen başı İstanbul’a götürülür ve surlara takılıp teşhir edilir. 

Nihayetinde Hun tahtına küçük oğul Ernak geçer. Ernak daha tedbirli davranır ve halkıyla birlikte Karadeniz’e doğru çekilir. Bugünkü Romanya’nın doğusunda basit bir kabile hayatı yaşayan Hunlar, artık Bizans için bir tehlike değildir; zaten bu tarihten sonra Bizans kayıtları bir daha onlardan söz etmez.

Şamanın kehaneti gerçek oluyor

Kehanette bulunan bir Şamanın Attila’ya “devletini en küçük oğlun kurtaracak” dediği söylenir. Attila belki de bu sebeple en çok Ernak’ın üstüne titremişti. Bizans elçisi Priskos, “Attila Ernak’a ayrı bir sevgiyle bakıyordu” diye yazmıştır. Fakat Hunların dağılmasına Ernak da mani olamamıştır.
Ancak hikaye burada bitmiyor... Kurtarıcı Prens Arpad’ın efsaneleri, Macar geleneğinde bugün halen yaşamaktadır. Arpad Karadeniz’in kuzeyindeki Macarları bir araya toplar ve onları Attila’nın eski ülkesine getirir. Bu topraklar üstünde Macar devletini kuran Arpad (Sözcük kökeni Türkçe “Arpa”, mecazen tohum anlamı da olmalı) Attila’nın kanını taşıdığını, onun doğrudan torunu olduğunu ilan eder. Hala ayakta olan modern Macaristan Arpad’ın eseridir. Şamanın kehaneti doğru çıkmış, son oğul Ernak’ın nesli ata topraklarını kurtarmıştır.

Fatih ve Urban Usta

II. Theodosius, Hun akınlarından o denli çekiniyordu ki İstanbul’u adeta yapay bir dağ ile kuşatmış, aşılması imkansız surlar inşa ettirmişti. Teşebbüsler ve kısmi başarılar olsa da; Bu surlar Hunlara, Avarlara, Bulgarlara, Peçeneklere yüzyıllarca geçit vermedi. Mutlak başarıyı Attila’nın ölümünden tamı tamına bin yıl sonra, uzak torunu Fatih elde etti.

Fatih, Macar Urban ustanın döktüğü büyük şahi topları ile Theodosius’un bin yıl direnen surlarını yıktı. Attila’nın oğlu Dengizik’in kesilen başı, vaktiyle bu surlarda teşhir edilmişti ve o surlarda artık Osmanlı sancağı dikiliydi. Hasılı 29 Mayıs yalnız İstanbul’un fethi değil; Türk’ün Bizans’a karşı verdiği bin yıllık mücadelenin zaferle sonuçlandığı gün oldu... 
 



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER