Atasoy Müftüoğlu, günümüzde, otoriter yönetimler altında yaşamayı marifet sayan laik-seküler ve aynı zamda dindar-muhafazakâr çoğunluğun varlığına karşı, kendi özgürlüğünü önemseyen ve onu öne alanların önemine dikkat çekiyor.
Yoldaki İşaretler”in bu haftaki konuğu İhsan Eliaçık: “Sırrı Süreyya, klasik seküler solculuğu aşmış birisi. İslami kültürün sağında, solunda değil, bizzat içindeydi. O kültürle konuşuyordu zaten, o kültürü benimsemişti.”
Enis Doko, Esed’in, Türkiye’de birçok laik seküler çevrenin, iddiasının aksine laik olmadığını; dini ve mezhebi kendi yönetimi için kullandığını ve onun diktatörden de öte bir tiran olduğunu belirtiyor.
Tarık Çelenk, seküler kesimden ziyade, dindar çevrelerde yetişen birçok gencin artık dini sorgular hale gelmesi üzerine; medrese, tarikat ve İlahiyat fakülteleri üçgeninde ,konuya dair yaklaşımlara dikkat çekmekte…
Taha Kılınç, Kahramanmaraş merkezli depremle ilgili İslam dünyasının yardım, danışma ve kardeşlik için gösterdiği çabayı takdir ederken, bu ülkenin seküler kesiminin ise İslam ve Müslüman düşmanlığına vurgu yapıyor.
Taha Kılınç, dine ve Tevrat’a inanmayan, ama onları kendi seküler devletleri için kullanan siyasi Siyonistlerle, dindar Siyonistlerin kendi içlerindeki çatışmalarına, savaşlarına dikkat çekiyor.
12 Eylül darbesindeki yegane amaç, öteden beri devlete hakim Kemalist solun birkaç kez denediği, yaptığı sol seküler darbelere benzer bir şekilde, seküler sağ saiklerle duruma el koymak, işe vaziyet etmekti.
Metin Karabaşoğlu, epey kişinin kendine uygun görüp, kendisi gibi “davran(a)mayan” dindar-seküler insanlara karşı tahakkümcü yönü bulunan “din jandarmalığı” görevinin yanlışlarına dikkat çekiyor.
Yazar Metin Karabaşoğlu, bu ülkede hemen her kesimde görülen otoriter-otokrat anlayış sahibi birçok insanın, dindar ya da seküler olsunlar, kendi kesimine dahi müdahaleci olabildiğini ve onlara çok şeyi dayattığını belirtiyor.
Fatma Tuncer, Müslümanların büyük bölümünün, ihtiyaç sahibi olan insanlara yardım ederken seküler anlayışla hareket ettiğini; esas olanın ise İslam kardeşliği çerçevesinde olması gerektiğinin altını çiziyor.
Yıldıray Oğur, seküler Türk milliyetçisi olduğu için MHP’de dahi barınamayan, İYP’ten çıkarılan Ümit Özdağ’a aileden miras kalan fikirlerin izni sürüp günümüze ışık tutmaya çalışıyor.
Seküler yaşam tarzının hakim güç olduğu İngiltere’de yapılan bir ankette neredeyse her 10 anneden birinin çocuğunun babasının kim olduğunu bilmediği tespit edildi.
Demokrasi ve özgürlük sloganlarını dillerinden düşürmeyen seküler elitler, ‘La Yus’el’ buldukları Mustafa Kemal’i ölüm yıldönümünde haberleştirmeyen gazeteleri hedefe koydu.
Vahap Coğkun, İYP’in milliyetçi- seküler kesimlerden oy aldığını, muahazakar-dindar seçmenden pek oy alamadığını;İYP’nde adaletin timsali Ömer’den® hareketle “Ömer’in Yolu” söylemini devreye soktuğunu belirtiyor.
İslam Dünyası söyleminin seküler bir kavram olduğu bunun en önemli kanıtı olarak, bu söylemin İslam aktivisleri ve reformcuları arasında tepkisellik bağlamında retorik bir söylem olarak kullanıldığına işaret ediliyor.
Devlet güdümlü otoriter modernleşmelerin neden olduğu yabancılaşmalar derinleşiyor. Modern-seküler liberal bireyler bir kimliğe/kişiliğe sahip olmak yerine, yalnızca bir şeylere sahip olmak istiyor.
Medyada sıklıkla yer alan “muhafazakar ailelerin seküler ya ada deist çocuklarını” artık herkes biliyor. Peki fotoğrafın arkasında neler yaşanıyor? Seküler bir ailede büyüyüp dine yönelenler anlattı
Yusuf Ziya Cömert, seküler anlamda değil, ama yaşanan dindarlığın, bir nevi “din ayrı, hayat ayrı” söylemi ile şekillenen ve “şizofren laiklik” denilebilecek bir hâle evrildiğine dikkat çekiyor.
Türkiye’de seküler kesimin çok sık kullandığı ‘laiklik kaldırılsın, anayasal suçtur!’ argümanı ne kadar doğru?
"Köy Enstitüleri dindar camiada daha merkezî bir tenkid mevzuu ve esasen sekter Kemalistlerin bir uzvuyken Tercüme faaliyetleri Kemalizmin de nihaî hedefi olan seküler bir hayatın en mühim hizmetçisiydi."
Modern-seküler meşruiyet-iktidar sistemi, her tür sapkınlığı modernlik adına normalleştirebildiği için, bugün toplumlarımızda meşru-helal olan yadırganıyor, aşağılanıyor.
Bugünkü batıdan gelen “Trans Hümanist hareket”, Kapitalizm’in ütopyası olan, Protestan aklın ürünü, “bilim ve teknoloji”ye dayalı, seküler, hatta dine meydan okuyan Şeytani bir hareket!
Sağda solda, doğuda batıda, üstlerde aşağıda, büyükşehirde veya taşrada, dindar camiada yahut seküler çevrelerde farketmez, nereye gitseniz, herşeyi bilenlerden geçilmiyor ülkemizde.
Siyasetçi yazar Cemal Toptancı'nın Timeturk'e verdiği demeçte Diyarbakır annelerine değindi.
Ortaya çıkan çatlak, 1979 Devrimi’nden sonra seküler subayları tasfiye etmesine ve Velayet-i Fakih rejiminin ideolojisini ordu personeline aşılama çabalarına rağmen, rejimin “güvenilir” bir ordu oluşturmakta başarısız olduğunu da gösteriyor.
Tüketilen şey; milliyetçi- muhafazakarlık, mukaddesatçı- sağcılık, muhafazakar-demokratlık gibi seküler-muhafazakarlık, İslamcılık değil...
Konda Genel Müdürü Bekir Ağırdır, siyasette yaşanan kutuplaşmanın seküler kesimi konsolide ederken muhafazakârlarda ise kopuşa neden olduğunu söyledi.
Libya Ulusal Hükümeti'nin resmi çağrısına icabet eden Türkiye'nin Libya Tezkeresi kararı sonrası darbeci Hafter'den cihat çağrısı yapıldı