10.08. 2018 Cuma
Öyle güzel şehirlerimiz var ki... İsimlerini hatırlamak bile ruh sağlığınıza iyi gelebilir.
İstanbul. Rakipsiz, dünyanın en güzel şehridir.
Bursa, İzmir, Bursa, Konya, Kayseri, Trabzon, Mardin, Diyarbakır...
Hepsini saymayalım. Hepsi güzel.
Fakat şehirlerimizin birçoğundaki insan yapımı özensizlik, bakımsızlık, zevksizlik, hepimizi dert sahibi yaptı.
Hem bu yüzden, hem de güncel bir çok sebeple, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum´un ilk 100 günlük icraat programını açıkladığı dünkü basın toplantısı gazeteciler açısından önemliydi.
Murat Bey, şehircilikle ilgili kurumların içinde çeşitli seviyelerde uzun zaman görev yapmış bir bakan.
Bu, bazen avantaj oluyor. Bazen de ufuk daraltıyor.
Benim hem izlenimim hem de temennim, müspet. Baştan bunu söyleyeyim.
En büyük proje, malum, Kanal İstanbul. Murat Kurum, Kanal İstanbul´un finansmanı konusunda sorun olmadığını söylüyor. Sunumda gösterilen fotoğraflar güzel. Sanki yeni bir İstanbul yapılıyor.
Herkesin bildiği şeylere ek olarak dün, Kanal İstanbul bölgesine İstanbul´un dışından yeni bir nüfus taşınmayacağını, şehrin içinde tasfiye edilmesi gereken biralarda ikamet edenlerin buraya nakledileceğini söyledi.
İkinci önemli proje Millet Bahçeleri. 100 gün içinde 5 millet bahçesi açılacak. Birkaç yıl içinde sayı 33´e çıkacak.
Millet Bahçeleri sayesinde İstanbul´da kişi başına düşen yeşil alan miktarı yüzde 11´e çıkacak.
Atatürk Havalimanı´nın bulunduğu arazinin Millet Bahçesi yapılması devrim gibi bir şey.
Manhattan´daki Central Park´tan, Londra´daki Hyde Park´tan kat kat büyük bir yeşil alan. Bu büyük alanın, AVM´siz, rezidans´tan azade olması, AK Parti iktidarının yapılaşma konusundaki şöhreti açısından da olumlu adım olur.
Basın toplantısına katılan arkadaşlarım özellikle güncel sorunlarla ilgili, sel felaketleriyle, depremde alınacak tedbirlerle, imar affıyla ilgili güzel sorular sordular.
Bakan Kurum´un bu sorulara verdiği cevapları ilgili haberde bulabilirsiniz.
Ben, toplantıda başka bir bahis açtım. Şöyle ki...
Şehircilik ve Çevre Bakanlığı´nın faaliyet alanıyla ilgili iki temel mesele var.
Bunlardan birisi, güven meselesi.
Yanlış, düzensiz yapılaşma, hangi iktidar döneminde olursa olsun, durdurulamıyor.
Millet, hükümetlerin bu konularda yaptığı vaatlere inanmıyor.
Çünkü, arsa, arazi, yapılaşma gibi konular, doğrudan rantla ilgili konular.
Rant söz konusu olduğunda mevzuatı ve ilkeleri aşmanın bir çaresi bulunuyor.
Ben, Çamlıca´nın eteklerinde yeni bir villa yapılaşması gördüm. Eğer önünde engel olmasa, villaların olduğu yerden 1 lirayı yuvarlasan para bayır aşağı yuvarlana yuvarlana Küplüce´yi geçer, Beylerbeyi´nden, Hamid-i Evvel Camii´nin yanından ?cup´ diye denize düşer.
Bunu bir arkadaşıma anlattım.
?Orası öngörünüm değil? dedi. Mevzuat, Çamlıca´nın boğaza bakan yamaçlarını kapsam dışı bırakmış.
Demek ki, rantçılar, ?öngörünüm´ kavramını bile yamultmayı başarmışlar!
Millet bu konuda devlete güvenmiyor. Fakat, ashab-ı rant güveniyor. ?Nasıl olsa imar işini ayarlarız. Bir engel varsa, gereği neyse yapar aşarız.? Böyle bir güven.
Şehircilikle ilgili ikinci temel mesele, estetik.
Çirkin bir ev yapmanın maliyeti ile güzel bir ev yapmanın maliyeti hemen hemen aynı. Hatta kimi durumlarda çirkin ev yapmak daha maliyetli.
Mesela biz, millet olarak kaldırım da yapamıyoruz.
Yaptığımız kaldırımlar genellikle çirkin. Üstelik, kim yaparsa yapsın, birkaç ay içinde bozuluyor. Kaldırım taşları ilk yağmurdan sonra lak-luk oynamaya başlıyor.
Estetik sorununa nasıl bakıyoruz?
Bu iki temel sorun, estetik ve güven, temennilerle, hüsnüniyetle çözülecek sorunlar değil.
Bakan Kurum, bu anlattığım konularda oluşan menfi kanaatleri görüyor.
Güven ve estetik katsayısını arttıracak adımları mutlaka atacaklarını söylüyor.
Allah yardımcısı olsun.
Can u gönülden, başarılar diliyorum.