Tarih: 27.10.2025 12:27

Yeni Üniversite Modeli: Bilgi Değil Bilgelik!

Facebook Twitter Linked-in

Üniversite fikri, insanlık tarihinde yalnızca bilgi aktarma işleviyle değil, aynı zamanda varoluşsal sorulara yanıt arama çabasıyla da doğmuştur. Ortaçağ'da hem Batı dünyasında üniversite, hem de İslam dünyasında medrese, toplumun entelektüel omurgasını oluşturan kurumlar olarak şekillenmiştir. Bu kurumların müfredatının merkezinde teoloji, felsefe ve hukuk bulunuyordu. Dinî metinlerin anlaşılması, felsefî düşüncenin geliştirilmesi ve hukukun toplumsal düzeni sağlaması, eğitimin asli amaçları arasında sayılıyordu. Başka bir ifadeyle, "bilgi" yalnızca teknik bir donanım değil, aynı zamanda ahlakî ve metafizik bir boyutla birlikte ele alınıyordu.

Ne var ki, Rönesans ve Aydınlanma ile birlikte bu yapı köklü bir dönüşüm yaşadı. Modern üniversite, bilimsel bilgiye dayalı bir kurum olarak ortaya çıktı. 19. yüzyıldan itibaren özellikle Humboldt modeli ile üniversite, araştırma ve öğretimin birleştiği bir alan olarak konumlandı. Bu yeni dönemde dinî ve felsefî bilginin yerini fen bilimleri ve sosyal bilimler aldı. Amaç, nesnel bilgi üretmek, deney ve gözleme dayalı yöntemlerle doğayı ve toplumu çözümlemekti.

Modern Üniversitenin "Bilgi" Paradigması

Modern çağın mottosu, Francis Bacon'ın ünlü sözüyle özetlenebilir: "Bilgi güçtür." Bu ilke, modern üniversitenin işlevini tanımlayan en belirleyici unsur oldu. Üniversiteler artık bilgiyi üretmek, aktarmak ve uygulamakla görevli kurumlar olarak algılandı. Sanayi devrimi, teknolojik ilerleme ve ulus-devletlerin güçlenmesi, üniversiteleri bilginin toplumsal faydaya dönüştüğü merkezler haline getirdi.

Ancak zamanla bu bilgi anlayışının karanlık yüzü de ortaya çıktı. Bilgi, yalnızca ilerleme ve refah üretmedi; aynı zamanda tahakkümün, sömürünün ve hatta yıkımın aracı haline de geldi. 20. yüzyılda iki dünya savaşı, atom bombası, soykırımlar ve ekolojik krizler, bilginin değerlerden kopuk bir şekilde kullanıldığında nasıl yıkıcı olabileceğini gösterdi. Bu nedenle "bilgi toplumu" kavramı, tek başına bir ilerleme garantisi olmaktan çok, çelişkili bir fenomen olarak belirdi.

21. Yüzyılda Üniversite Krizi

Bugün üniversiteler, bilgiye dayalı ekonominin ve küreselleşmiş dünyanın merkezî aktörleri olmaya devam ediyor. Ne var ki, dijitalleşme, yapay zekâ, biyoteknoloji gibi alanlarda yaşanan gelişmeler, bilginin kullanımını daha da kritik hale getirmiştir. Bilgi, bir yandan insan hayatını kolaylaştırmakta, öte yandan bireylerin mahremiyetini, özgürlüğünü ve doğanın sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir.

Bu bağlamda üniversitelerin yalnızca bilgi üretim merkezleri olarak değil, aynı zamanda bilgelik üreten kurumlar olarak yeniden düşünülmesi gerekmektedir. Çünkü bilgelik, bilginin sınırlarını bilen, onu etik değerlerle harmanlayan ve insanlığın ortak iyiliğini önceleyen bir anlayıştır.

Yeni üniversite modeli, bilgi ve değerleri birbirinden ayrı düşünmeyen bir yaklaşımı esas almalıdır. Bunun için üç temel ilke öne çıkmaktadır:

1) Değerle Yoğrulmuş Bilgi: Üniversiteler, bilimsel bilgi üretirken etik, çevresel ve toplumsal boyutları da hesaba katmalıdır. Örneğin tıp fakülteleri yalnızca hastalık tedavisini değil, sağlıkta adaleti ve eşit erişimi de gözetmelidir.

2) Çapraz Disiplinler: Felsefe, teoloji ve hukuk gibi geleneksel alanların yeniden bilimlerle buluşturulması gerekmektedir. Yapay zekâ araştırmalarının etik, biyoteknolojinin hukuk, iklim bilimlerinin ise felsefî boyutlarla beraber düşünülmesi, bilgelik üretiminin ön şartıdır.

3) İnsan ve Toplum Merkezliliği: Üniversiteler, salt teknoloji üretim merkezleri değil, aynı zamanda insanın anlam arayışına yanıt veren mekânlar olmalıdır. Üniversite, yalnızca iş gücü yetiştiren değil, insanı bütüncül olarak geliştiren bir kurum olmalıdır.

Yirmibirinci yüzyılın üniversitesi, "bilgi toplumu"nun ötesine geçerek "bilgelik toplumu"na zemin hazırlamalıdır. Ortaçağ'da teoloji, felsefe ve hukuk nasıl entelektüel hayatın omurgasını oluşturduysa; modern çağda bilimler nasıl merkezî rol oynadıysa; şimdi de bilgi ile değerlerin sentezleneceği yeni bir evreye girilmektedir.

Bu yeni modelde üniversite ne yalnızca bilginin üretim fabrikası ne de yalnızca değerlerin öğretildiği bir ahlak okulu olacaktır. Tam tersine, bilgi ile değeri harmanlayan, bilgeliği kurumsallaştıran bir mekân olacaktır. Çünkü bilgi tek başına güçtür; ama bilgelik, insanlığın ortak geleceği için doğru, adil ve sürdürülebilir bir sürecin teminatıdır.

 

Kaynak: farklı bakış

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —