"Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi destekleyen ol. Beşincisi olma, helâk olursun!"
Hz. Muhammed (Taberânî, Beyhakî)
Dünya Bir Okul Olsaydı…
Hayal edin; dünya kocaman bir okul… Bu okulda insanlar, hayvanlar, ağaçlar, taşlar, yıldızlar… Kısacası; her şey bir rol üstlenmiş. Kimileri öğretiyor, kimileri öğreniyor, kimileri sadece dinliyor ya da destekliyor. Ama bir gerçek var: Beşinci bir şık yok… Ya bu büyük okulun içinde bir yeriniz vardır ya da sistemin tamamen dışında kalacaksınız.
İşin doğrusu, özü aynı olan her canlı ya da cansız varlık, dünyanın neresinde olursa olsun, bütünün bir parçası olarak işlevini yerine getirir. Ancak burada en önemli husus söz konusu varlığın doğal ortamından koparılmadan bu işlevi sürdürebilmesidir. Zira bir varlık doğal bağlamından koparıldığında, artık o varlık olmaktan çıkar, başka bir şeye dönüşür. Dolayısıyla etkisi de tepkisi de değişir.
Bugün bağlamından kopar(t)ılmış varlıklarla dolu bir dünyada yaşıyoruz maalesef. Bu nedenledir ki bugün dünya bir türlü dikiş tutmuyor. Eğitim bunu düzeltmek için hem bir alternatif, hem de potansiyel bir engeldir. Bunun farkında olan küresel güçler eğitimin ipini elinden bırakmıyor bir türlü. Pandemi bunun son global eğitim-yönetim provası oldu. İşte bizim de dikkat çekmek istediğimiz temel sorun burada! Şayet yukarıda sınırları çizilen bir dünya okulu kurulabilirse, insanlık yeniden aslına rücu eder ve işler de yoluna girebilir böylece.
Ama herkesin bu dünya okulunda rolünü ifa etmesi şartıyla: Ya öğreten, öğrenen, dinleyen ya da destekleyen… Beşinci bir şık yok. Seyirci kalmak da yok. Peki, gerçekten böyle bir okul inşa edilebilir mi?
Öğrenen Bir Gezegen Mümkün mü?
Evet, yeni bir dünya okulu inşası mümkündür. Ancak bu, sadece eğitimde makyaj yapma, süre uzatıp kısaltma ya da müfredatla oynamakla mümkün değildir. Tabii bu durum bir gecede olmayacak ama kararlı, kolektif ve bilinçli bir hareketle adım adım gerçekleşebilir. Önce küçük yerel örneklerle başlayabilir, akabinde süreç içinde küresel bir modele evirilebilir. Bunun için de evvela eğitimde köklü bir değişime ihtiyaç vardır ki; bu da yıllara sari bir planlamayla mümkün olabilir.
Öncelikle değerlerin, ilişkilerin, teknolojinin ve toplumsal yapıların da dönüşümü şart. İşin doğrusu düne göre bugünkü koşullar bunu gerçekleştirmeye daha müsait. Özellikle yapay zekâ, sanal gerçeklik ve açık kaynaklı eğitim platformları sayesinde küresel ölçekte erişilebilen, kişiselleştirilmiş öğrenme sistemleri bunu mümkün hale getirebiliyor artık.
Yeni bir dünya okulu inşası için mevcut eğitim sistemine de göz atmadan geçemeyiz. Bugün dünyada uygulanan eğitim modelleri, sanıldığı kadar çeşitli değil ne yazık ki. Aksine, bireysel farklılıkları göz ardı eden, insan doğasına uyum sağlamakta zorlanan, tek tip ve zorlayıcı sistemler küresel ölçekte hâkim durumda. Sadece bizde değil, dünyanın dört bir yanında eğitim sistemleri, uzun süredir küresel güçlerin ve sermayenin çarklarına hizmet edecek şekilde dizayn edilmiş durumda. Oysa düşünürler, uyarıcılar, bilim insanları, dâhiler yüzyıllar önce bizleri uyarmıştı:
Platon, "Zorla edinilen bilgi zihinde kalmaz" derken, Rabindranath Tagore daha da ileri gidip, "Bir çocuğu kendi öğreniminizle sınırlamayın, çünkü o başka bir devirde doğdu" demiştir.
Her bireyin yetenekleri, öğrenme kapasitesi ve yöntemi farklı farklıdır. Bir çocuğu eğitimde tek bir kalıba hapsetmek, ona yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir. Oysa bugünün çocukları, bambaşka bir çağın temsilcileri, üstelik her coğrafyada da farklı farklılar ama biz hâlâ onları yüz yıl önceki yöntemlerle eğitmeye çalışıyoruz.
Bir Umut Işığı: Dünya Okulu
İşin doğrusu Dünya Okulu fikri yeni değil. Geçmiş dönemlerde de bu alanda birçok eğitimci, akademisyen, bilim insanı kafa yordu elbette. Lakin bugünün koşulları düne göre "Dünya Okulu"nu daha uygulanabilir hale getirmiş durumda. Bunun en somut örneği ise Selman Khan'ın Dünya Okulu girişimi.
Bir göçmen ailenin Amerika'da doğan çocuğu olan Khan, eğitimde fırsat eşitliği fikrinden yola çıkarak 2006 yılında "herkese, her yerde, dünya standartlarında, bedelsiz eğitim" sloganıyla Khan Akademi'yi kurdu. Bu dijital platform, zamanla "Dünya Okulu" adını verdiği daha büyük bir vizyona evirildi.
Bugün kulağa sıradan gibi gelebilir. Ancak Khan bu fikri ortaya attığında ne YouTube bu kadar yaygındı, ne de dijital öğrenme araçları bu kadar gelişmişti.
Onun vizyonu yalnızca teknolojik bir devrim değil, eğitimin doğasına dair köklü bir sorgulamaydı aynı zamanda. STFA'nın 1992 yılında kurduğu Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı, 2012 yılında Khan Akademi kurucusu Salman Khan ile Khan Akademi'nin ilk uluslararası iş ortaklığı anlaşmasını imzaladı. Anlaşma çerçevesinde dünyanın en büyük internet öğrenim platformu Khan Akademi Türkçeleştirilerek tüm dünyada Türkçe konuşan herkese ücretsiz olarak sunuldu. Kayıtlara göre Khan Akademi, Türkçe olarak Ekim 2014 itibariyle 2 milyon ders vermiş. Herkese kendi hızında ve kişiselleştirilmiş eğitim anlayışıyla dünya genelindeki eğitim reformunun en önemli paydaşlarından olan Khan Akademi'nin sunduğu interaktif alıştırmalar, yönlendirme ve puanlama sistemleri ile öğrenci, öğretmen ve velilere yönelik raporlama gibi gelişmiş özellikler de binlerce eğitim videosu ile birlikte Türkçe olarak kullanıcılarla ücretsiz olarak buluşturulmuş. Ayrıca STFA, Khan Akademi Türkçe projesi için Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği protokolü imzalamış ve Fatih Projesi ve Eğitim Bilişim Ağı (EBA) kapsamında ortak çalışmalar yapmışlar.
Salman Khan'ın 2012 yılında yazdığı "Dünya Okulu" isimli kitap, bütün bu çalışmaları daha geniş bir şekilde ele alıp eğitim reformu ve eğitim sisteminin geleceği ile ilgili görüşlerini derlediği vizyon açıcı bir çalışma. Eğitimde fırsat eşitliği için, herkese, her yerde, dünya standartlarında, ücretsiz eğitim imkânını anlatıyor. (Salman Khan, Dünya Okulu, YKY Yayınları, 2021)
İşin doğrusu Salman Khan'ın bu girişimi zamanla pek çok kişiye ilham verdi ve hâlâ eğitimde dijitalleşmenin öncülerinden biri olarak anılmaya devam ediyor. Tabii geçen zaman zarfında şartlar ve koşullar bir hayli değişti ve bireyler doğal olarak böylesi bir eğitime yönelmiş durumdalar.
Bir ihtiyaç olarak birçok sektörde özellikle pandemi dönemi alışkanlıklarının da tetiklemesiyle eğitim sanalda daha rağbet görüyor artık. Sadece eğitim değil, iş hayatı da sanallaştı. Bu bize sunulan bir fırsat ve değerlendirmek lazım. Yapılması gereken; dağınık haldeki bu sanal parçacıkları derli toplu bir bütün oluşturacak şekilde bir araya getirmek.
Yeni Bir Eğitim Biçimi Mümkün
Bugün eğitim sistemi, hâlâ en az değişen toplumsal yapılardan biri. Bu ciddi bir sorun elbette. Çünkü dünya hızla değişiyor ama eğitim bu değişime ayak uydurmakta bir hayli zorlanıyor.
Peki neden?
Çünkü günümüzde toplumları-bireyleri eğitip yönlendiren, devlet yapılarına uyarlı bireyler haline getirip tek tipleştiren en önemli yol-yöntem eğimden geçiyor. Bu nedenle eğitim küresel bir mesele halini almış durumdadır. Bu sorun bir virüs gibi bireyin ve de toplumun zihnine öyle bir yer etmiştir ki; bunu bedenden atılıp sökülmesi çok zor hatta neredeyse imkânsız hale gelmiştir.
İşin ilginç tarafı; bu imkânsızlığı ortadan kaldırmanın yolu da yine eğitimden geçiyor. Çünkü birey ve toplumun geleceği yeni eğitim modelleriyle sağlıklı hale gelebilir ancak. Mevcut eğitim modelleri köleleştiricidir, oyalayıcıdır, yıpratıcı ve de zihin kopyalayıcıdır. Zorunlu ve de zorlayıcı eğitim artık demode olmuş ve de zarar verici hale gelmiştir. O nedenle herkese ve her kesime eşit fırsat sunan özgürleştirici, özüne döndürücü, yaratıcı eğitim sistemlerine ihtiyaç vardır. İşte teorik çerçevesini çizmeye çalıştığımız Dünya Okulu modeli bunun için bir fırsattır. Artık yeni bir Dünya Okulu ve de eğitim modeli zorunluluktur. Hatta günümüz dünyasının hızla değişen ihtiyaçları düşünüldüğünde, bu tür bir dönüşüme şiddetle ihtiyaç vardır. Ancak bu yeni eğitim modeli; ne tür bir "Dünya Okulu" hedeflendiğine, hangi değerleri merkezine konacağına ve neye alternatif olacağına bağlı olarak farklılık gösterecektir hiç şüphesiz.
Yani;
-Alternatif bir eğitim paradigması mı? (Örneğin test odaklı değil, beceri ve anlam odaklı)
-Küresel ölçekte erişilebilen bir eğitim modeli mi?
-İnsan, doğa ve teknoloji arasındaki ilişkiyi merkeze alan bir yapı mı?
-Toplumdan kopuk olmayan, yerel gerçekliklere duyarlı ama evrensel değerleri benimseyen bir sistem mi?…
Bu ve benzeri soruları çoğaltmak mümkündür. Elbette ihtiyaçlar burada belirleyici olacaktır. Ve bunların hepsi de ayrı bir inceleme konusudur.
Ancak Yeni Dünya Okulu'nun Eğitim Felsefesi ortaktır, o da:
"Yaşama saygılı, topluma duyarlı, bireye anlamlı; öğrenmeyi bir süreç, bilgiyi bir ilişki, eğitimi ise dönüşüm olarak gören bir felsefe…"
Bu felsefede aslolan ise; bilgiye değil, bilgeliğe ulaşmak, rekabete değil, bağlantıya odaklanmak, başarıya değil, anlama ulaşmak olmalıdır.
Netice
Yeni bir dünya okulu, sadece bir hayal değil, gerçekleştirilebilir bir vizyondur. Bu dönüşüm; eğitimde fırsat eşitliği, bireyselleştirilmiş öğrenme ve teknolojinin etkin kullanımıyla mümkün olacaktır.
Kısacası bu model;
-Bireyselleştirilmiş öğrenme yöntemleriyle her öğrencinin ihtiyaçlarına cevap verir.
-Kültürel çeşitliliği ve yerel değerleri dikkate alır.
-Eğitimi hayat boyu süren dinamik bir süreç olarak görür.
-Öğrenen ve öğreten rollerinin esnekliğini teşvik eder.
-Teknoloji ile insanî değerler arasında denge kurar.
Ayrıca başarılı bir küresel eğitim sistemi için; devletler, uluslararası kurumlar ve sivil toplumun iş birliği, politika desteği ve sürdürülebilir stratejileri şarttır.
Yeni bir "Dünya Okulu" inşası umuduyla!…
Kaynak: perspektif.on-lne