Tarih: 19.07.2025 12:24

Tuncer Bakırhan: Masaya oturmam demokrasi yok diyorlar. Dün demokrasi var mıydı?

Facebook Twitter Linked-in

Bakırhan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"İmamoğlu'nun çağrısı yanlış değerlendirme"

Sayın İmamoğlu'nun 'Bu süreci kendi siyasi ikballeri ve siyasi çıkarları için bir fırsat olarak gören akıldan kendinizi ayrıştırmalısınız' çağrısı yaşanan siyasal olayları yanlış gören ve değerlendiren bir yerde duruyor.

Biz yüz yıllık bir meseleyi çözmeye uğraşıyoruz. Birileriyle bütünleşmedik ki ayrışalım. Ki iktidar ittifakı da böyle bir bütünleşme olmadığını, ittifak durumu olmadığını ifade ediyor. Tarihsel sorunların çözümünde toplumsal ayrışmayı ortadan kaldıracak bütünleşmeleri hep birlikte amaçlayabilir, bunun için ortak paydaları arttırabiliriz. Fakat siyasette her partinin kendine göre bir dünya görüşü, gittiği bir yol, varmak istediği bir menzil vardır.

Biz nasıl ki, 2019'da İstanbul'daki oy tercihimizle CHP'yle bütünleşmediysek, bugün de iktidar blokuyla bütünleşmiyoruz. Bu yönüyle her parti farklılığını koruyarak toplumsal barışa hizmet edebilir. Barış, partilerin birbirine benzemesi değil, farklılıklarına rağmen ortak paydalarda, demokratik ilkelerde buluşması ile gelir.

"Bu söylemler Kürtleri kırıyor"

Şöyle düşünelim; Cumhuriyet Halk Partisi'nin yüzde 35 oyu var. Biz onlara soralım. Farklı bir şey yapsınlar. Cumhuriyet Halk Partisi önümüzdeki seçimleri kaybettirmesin, bizim adayımıza oy versin. DEM, şu andaki bütün partilerin en niteliklisidir. CHP önümüzdeki seçimleri kaybettirmesin, bizim adayımıza oy versin. Biz söyleyelim, 'siz kazandırıyorsunuz, kazanma şansınız yokken aday çıkarıyorsunuz'. Kıyamet mi kopacak? Bundan sonra bunu söyleyeceğiz. Kaygınız varsa biz kaygınızı gidereceğiz. Size garanti veriyoruz. Türkiye hukuk devleti olacak, sadece, hırsızlık yapan, kötülük yapan, ırkçılık yapan cezaevine girecek. Biz bunları yapmaz mıyız? Yaparız. Biz en yenileri kendimizde deneyen, deneyimleyen bir siyasi gelenekten geliyoruz.

Onun için sürekli bizi bir yere eklenmeyen, bir partinin bir blokun peşine takan, 'bunlar oradan ayrışırsa, kendi özgün yollarında giderse kaybederiz' diyen bir akıl var. Tamam kaybetmek istemiyorsan buyur sen gel, sen büyük abisin, tamam kendini öyle kabul et biraz küçük kardeşe destek ver. Buyur deneyelim. Kürtleri kırıyor bu söylemler.

"İktidarın kaybetmesi için çaba harcadık"

İktidarı biz seçmedik. Tam tersine iktidarın kaybetmesi için vaktinde çaba harcadık. Bugün Cumhurbaşkanı olan Sayın Erdoğan'ı desteklemedik. Tabanımız karşısındakine, rakibine açıktan oy verdi ve bunu deklare etti.  Tavrını her zeminde bu kadar açık ortaya koyan bir siyasi partinin gizli gündemleri, kapalı kapılar arkasında yürütebileceğini söylemek alenen gerçeği çarpıtmaktır. Biz bu meseleyi seçimler üstü, partiler üstü görüyoruz. Bu meseleyi seçimlerde alınacak yüzdelerle ölçen bir noktada değiliz. Bu mesele, kişi ve partilerden çok çok değerlidir.

"Niye gizli saklı iş yapalım?"

-Sizin samimiyetinize ve süreci partiler üstü gördüğünüze inanan bir kesim var ama 'İktidar DEM'in bu konudaki hassasiyetini güncel siyasi çıkarlar kullanmak istiyor' algısı da var.

Ama biz zorlamaya gelen, zorla bir yere çekilen bir parti değiliz. Onun için bu özgüvenle konuşuyoruz. Biz bir taraftan Kürtlerin oyunu almak için çalışan bir taraftan da ırkçı, Kürt'ü inkâr eden bir protokole imza atan bir gelenek değiliz. Biz cezaevinde, idam sehpasında; mücadele ettiğimiz her alanda kendi doğrumuzu sahipleniriz.

Biz niye gizli saklı bir şey yapalım? Ayrıca şu anda masada oturan iktidar ne düşünüyor? Bunu bilemeyiz. Bundan bir çıkar mı bekliyorlar, bizi bir yere mi çekmeye çalışıyorlar? Onların niyetini okuyamayız, onların niyetini okuyarak yol alamayız. Siyaset niyet okuyarak yapılmaz. Bizim niyetimiz belli. Kürt meselesi demokratik yollarla çözülsün. Türkiye'nin demokrasi sorunu Demokratikleşmeyi birlikte sağlayalım. Öncelikli amacımız budur. Başka ne olabilir?

"Demokratik yargı yok, hukuk yok, insanlar tedirgin"

Demokratik bir yargı yok, hukuk yok, insanlar tedirgin, başına ne zaman nerede, ne geleceğini bilmiyor. Sıradan vatandaş bile izlendiğini, dinlendiğini düşünüyorsa demek ki toplumda bir psikolojik basınç oluşmuş.  Dolayısıyla iktidar bu süreçten ne umuyor, muradı nedir? Bunu bilemeyiz, bu ayrı bir konu. Henüz yolun başındayız. Bunu kestirmek yani zihinleri okumak doğru değil.

Ama biz Türkiye demokratikleşsin, toplumsal barışını sağlasın, bizi ekonomik, siyasi, sosyal olarak çürüten meseleler ortadan kalksın istiyoruz. Bunun için çalışıyoruz. Günün sonunda bir sandık kurulacaksa da o sandıkta halkın iradesi esas alınsın. Biz taraf olsak ne yazar? 86 milyon insan olduğu bir yerde bir partinin taraf olmasıyla mı bir parti kazanıp kaybediyor?

"Diğer partiler uymak zorunda mı?"

Gelelim anayasa değişikliğine. Anayasa toplumsal bir sözleşme olarak tarif ediyoruz. Yani bir partinin kendisini dayatmasıyla diğer partilerin ya da toplumun kabul edeceği bir şey midir Anayasa? Ülkenin gelecek on yıllarını belirleyecek bir toplumsal sözleşmeyi bir parti kendi çıkarına, geleceğine göre hazırlarsa diğerleri buna uyar mı, uymak zorunda mıdır?

Dolayısıyla bu tartışma süreç karşıtlarının ortaya çıkardığı bir tartışma. Partimizin şimdilik böyle bir gündemi yok, böyle bir öncelikleri yok.

"Sorunlar çözüldükten sonra demokratik anayasa"

Türkiye'de adalet, hukuk sorunu, özgürlük sorunu, ekonomide adalet sorunu var bunlar çözülür, sonra ülkede 'Bir de demokratik anayasa yapalım' derlerse ve toplum da 'yapsın' derse biz tabii ki o gün toplumun beklentisini, talebini dikkate alırız.

"DEM Parti buna 'evet' der mi?"

Sizin aracılığınızla Türkiye kamuoyuna şunu da söylemek isterim; bu anayasa günün sonunda bizim önümüze gelecek. Orada Kürt sorununun çözümü yoksa, demokratikleşme yoksa, kadın yoksa, gençlerin geleceğine dair umut vaat eden şeyler yoksa, Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı yoksa, ekonomide adalet yoksa, doğa kırım devam ediyorsa kim buna evet der? DEM Parti buna 'evet' der mi Birileri bunu ısıtıp ısıtıp toplumun gündemine sunuyor. Bunu yapacaklarına çıkıp açıkça desinler ki 'Ben Kürt meselesinin çözümünün tartışıldığı bu sürece karşıyım'. Bak buna saygı gösteririm.

"Öcalan görüşmelerinde de bu gündem yok"

Sayın Öcalan'la da görüşürken anayasa, seçim, bir partiyi desteklemek gibi gündemler yok. Tam tersine, bizim bu ülkeyi yönetme hedefimiz var. Allah aşkına Türkiye'yi Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Tülay Hatimoğulları, Keskin Bayındır, Çiğdem Kılıçgün Uçar yönetemez mi? Neyimiz eksik onlardan? Daha toplumcu, daha halkçı, daha emekçi, bedel ödemiş insanlar daha mı kötü yönetir? Kim nereden çıkarıyor bizim birilerine eklemleneceğimizi, birilerinin siyasetini destekleyeceğimizi? Niye biz yönetmeyelim? Biz Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ni Ankara Büyükşehir'den kötü mü yönetiyoruz? Bizim 25 yıllık yerel yönetimler deneyimimiz var. Tek bir arkadaşımızın bir yolsuzlukla anıldığını duydunuz mu? Biz halkla birlikte yönetiyoruz. Şeffaf, demokratik, herkesi kapsayan bir mantıkla.

Bugün Türkiye silahların bırakıldığı tarihi ana yoğunlaşmalıdır. Kürt meselesinin demokratik çözümüne odaklanmalıdır. Hepimizin nefes alacağı demokratik bir zemin oluşmasına odaklanmaktır. Daha işin başlangıcındayken üç yıl sonra yapılacak seçimlerde kimin nerede alacağını söylemek bizi tarif etmiyor.

 

Kaynak: serbestiyet.com

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —