BBC Washington Muhabiri Tom Bateman analiz etti…
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze'deki savaşı sona erdirmeye yönelik planının potansiyel olarak uygarlık tarihinin en büyük günlerinden biri olduğunu ve "Orta Doğu'ya ebedi barış" getirebileceğini söyledi.
Bu mübalağalı anlatı karakteristikti.
Ancak Trump'ın 29 Eylül Pazartesi günü Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldiği sırada açıkladığı 20 maddelik teklif, kendisine özgü şekilde abarttığı kadar olmasa da önemli bir diplomatik adım.
Plan, Gazze'de savaş sonrasına ilişkin, Trump yönetiminin tutumunda bir değişiklik anlamına geliyor. Beyaz Saray'ın bir anlaşmayı kabul etmesi için Netanyahu'ya bu yıl uyguladığı baskıdan daha fazlasını da içeriyor.
Önümüzdeki haftalarda bu planın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, hem Netanyahu hem de Hamas liderliğinin savaşı artık sona erdirmenin, devam ettirmekten daha büyük kazançlar sağlayacağını düşünüp düşünmemelerine bağlı olacak.
Hamas'ın bu öneriye vereceği yanıt henüz net değil.
Bir Hamas yetkilisindense BBC'ye karamsar bir değerlendirme geldi.
Bu yetkili, planın duyurusundan önce, maddelerin Filistinlilerin çıkarlarını korumada büyük ölçüde yetersiz olduğunu ve İsrail'in Gazze'den çekilmesini garanti etmeyen herhangi bir planı kabul etmeyeceklerini söylemişti.
Hükümetindeki aşırı sağ kanattaki bir siyasi lider, plandaki bazı maddeleri şimdiden reddetmiş olsa da, Netanyahu Trump'ın 20 ilkesini kabul ettiğini duyurdu.
Ancak Trump'ın ilkelerini kabul etmek tek başına savaşı bitirmekle aynı şey değil.
Kendisi bu ithamı reddetse de muhalifleri, Netanyahu'nun siyasi bekasını tehlikeye atacak bir anlaşmayı bozabileceğini söylüyor.
Bu anlamda teklif, Trump'ın açıkça istediği ilerlemeyi sağlamak için yeterli olmayabilir. Hem İsrail hem de Hamas'ın siyasi seçmenleri için hala bir anlaşmaya varmalarını engelleyebilecek önemli engeller içeriyor.
Kaynak,Ali Jadallah/Anadolu/Getty Images
Fotoğraf altı yazısı,29 Eylül'de İsrail'in saldırısı ardından Gazze Şehri üzerinden dumanlar yükseliyor
Ayrıca plan, her iki tarafın da kabul etmiş gibi görünüp daha sonraki müzakereleri sabote etmek için kullanabileceği ve başarısızlık için diğer tarafı suçlayabileceği kadar belirsizlik içeriyor.
Bu durum aylardır devam eden müzakerelerin bir parçası. Bu gerçekleşirse, Trump yönetiminin İsrail'in yanında duracağı açık.
Trump Pazartesi günü Netanyahu'ya Hamas'ın öneriyi kabul etmemesi halinde "yapman gerekeni yapman için Amerika'nın tam desteğine sahip olacağını" söyleyerek bu desteği de açıkça ifade etti.
Her ne kadar Trump bunu bir anlaşma olarak sunmuş olsa da, aslında bu, daha sonraki müzakereler için bir çerçeve ya da kendi ifadesiyle bir dizi "ilke".
Savaşı sona erdirmek için üzerinde anlaşmaya varılması gereken türden ayrıntılı bir plandan çok uzak.
Bu daha çok selefi Joe Biden'ın Mayıs 2024'te savaşı sona erdirmek için aşamalı bir ateşkes ve anlaşma sağlamaya çalışmak üzere açıkladığı "çerçeveye" benziyor. O planda da İsrail ve Hamas'ın ateşkes, rehine ve esir değişimi için sekiz aylık bir süre öngörülüyordu.
Trump "tümü bir arada" bir barış anlaşması istiyor.
Ancak bunun için İsrail'in geri çekilme hatlarının, rehinelerin serbest bırakılmasıyla ilgili ayrıntıların, hangi Filistinli mahkumların serbest bırakılacağının ve savaş sonrası yönetime ilişkin özel koşullar ile diğer pek çok konunun açıklığa kavuşması gerekiyor.
Bunların hiçbiri 20 maddelik planda ayrıntılı olarak yer almıyor ve hepsi de bir barış anlaşmasını raydan çıkarma potansiyeline sahip.
Söz konusu çerçeve, Temmuz ayındaki Suudi-Fransız planında yararlanıyor. Aynı şekilde, Gazze'nin yönetimini geçici olarak denetleyecek olan Trump başkanlığındaki "Barış Kurulu"nda yer alacağı açıklanan eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in yakın zamanda yaptığı çalışmalardan da başlıklar yer alıyor.