İktidar destekçisi meslektaşım dedi ki:
-"Gazze'ye Umut Işığı Ol" yürüyüşüne niçin hiçbir sol örgüt katılmadı?
Bu sorunun yanıtının uzun tarihsel geçmişi var. Cevaba ideolojik farklılıktan başlayayım:
–Sağ/muhafazakâr çizgi: Filistin meselesini ağırlıkla İslam kardeşliği/ümmet inancı üzerinden değerlendiriyor.
Örneğin: Gazze eylemlerini, dini sembollerle, cami çıkışlarında, "cihat" veya "ümmet" vurgulu sloganlarla şekillendiriyor. Öncelikli hedef; İsrail'i, dini kimliği/Yahudi devleti üzerinden eleştirmek. Müttefikleri ise -Hamas gibi- İslami kimi örgütler, din inançlı sivil toplum kuruluşları…
–Sol/sosyalist çizgi: Filistin meselesini anti-emperyalist, anti-sömürgeci ve insan hakları çerçevesinde değerlendiriyor.
Gazze eylemleri laik, sınıf ve halk dayanışması vurgulu, evrensel insan hakları diliyle yapılıyor. Öncelikli hedef; İsrail ve başta ABD olmak üzere zulmü destekleyen sömürgeci-işgalci-emperyalist Batı güçleri. Müttefikleri ise -FKÖ gibi- laik örgütler, sivil toplum kuruluşları…
Bu iki ideolojik bakış, Gazze protestolarında yan yana gelmiyor/gelemiyor.
Bir de olayın tarihsel boyutu var:
Anti-laiklik dayatma
Gazze dayanışmasının tarihsel arka planını sağ perspektiften izah edeyim:
Soğuk Savaş döneminde Türk sağının öncelikli hedefi, anti-komünizm temelli oldu. ABD müttefikleri idi ve NATO çizgisindeydiler, düşman ortaktı: Sovyetler Birliği…
Bu nedenle… Sol-sosyalist ve seküler Arap ulusalcı hareketleri hiç öncelikli görmediler! Anti-komünist mücadeleleri "ulusalcı-laik çimentolu" FKÖ'yü kapsadı.
Arap-İsrail Savaşına bakışları bile "Kudüs'ün kurtuluşu", "Mescid-i Aksa'nın savunulması" gibi dini temalarla cılız kaldı. 68 Kuşağı'ndan Deniz Gezmiş gibi solcular akın akın Filistin'e desteğe giderken, sağ-muhafazakârlar bu mücadeleye dönüp bakmadılar bile… (Bir avuç Müslüman gencin 1970'lerde kamplara gittiği iddia edildi ama yer, isim, tarih hiç belli olmadı.)
Milli Gazete, 1970'lerde FKÖ ve Filistin meselesine yer verdi ve ancak bu yayınlarında FKÖ'yü İslami çizgi ile uyumsuz, Batı yanlısı, laik-milliyetçi çizgide olduğu için eleştirdi. Bu görüşe göre, emperyalizm salt Sovyetler Birliği karşıtlığı ile sınırlıydı!
"FKÖ'nün arkasında Sovyetler var" algısı Soğuk Savaş döneminin Arap coğrafyasındaki en büyük psikolojik harp silahıydı…
Ne zaman ki, FKÖ destekçisi İran ve Afganistan'daki İslami hareketler yükselişe geçti; Filistin davası Türk İslami çevrelerde önemsenmeye başlandı.
Ancak yine de sol ile sağ, FKÖ konusunda pratikte iş birliği yapmadı. Soğuk Savaş'ta aralarına sokulan şüphe bir türlü giderilemedi…
Türkiye'de son yıllardaki siyasi kutuplaşma ayrışmayı derinleştiriyor: Ortak miting yerine herkes "kendi mahallesinde" protesto eylemleri yapıyor.
"Böl-yönet" strateji
Türkiye'deki siyasi ayrılık Filistin'de de var:
Bugün Filistin topraklarında halkın iki temsilcisi var. Laik-ulusalcı FKÖ ve Müslüman Kardeşler/Hamas.
Emperyalizm, Filistin'i Batı Şeria ve Gazze diye bölmeyi başardı. Peki, buna kim katkı sundu?
1993 Oslo Anlaşması'nda FKÖ/Arafat, İsrail'i resmen tanıdı ve iki devletli çözümü kabul etti. İslamcılar bunu, "Kudüs'ü ve Filistin toprağını pazarlık masasında satmak" diye yorumladı. FKÖ'nün uzlaşmacı tavrını reddetmesi Filistin mücadelesini sekteye uğrattı.
FKÖ, İsrail ile zaman zaman barış görüşmelerine katılsa, Hamas İsrail'i tanımayı toptan reddetti ve silahlı direnişini sürdürdü.
Bu farklı yaklaşımlar, Filistin davasının bütünlüğünü zorlaştırdı.
Siyasal İslam, seküler/laik Filistinli gruplar ve ulusalcı hareketlere karşı ideolojik çatışmayı halen sürdürüyor.
Bu tavır, Filistin davasına destek konusunda dünyadaki birlik ve koordinasyonun zorlaşmasına yol açıyor.
Siyasal İslam, Filistin meselesini siyasi hesaplar için araçsallaştırdı!
İşte… Türkiye'de de böyle değil mi? Gazze'ye destek mitinglerinde yaşanmıyor mu? Muhafazakâr çevreler meseleyi salt dini inanç boyutuyla ele alıyor.
Bu katı tutum, Soğuk Savaş'ta olduğu gibi emperyalizmin, dini inançları sömürü için kullanmasına neden oluyor.
Bugün hiçbir laik-ulusalcı-solcunun cumartesi günkü Gazze yürüyüşüne katılmamasının sebebi bu…
Hele… Halkı kutuplaştırarak, iç cepheyi bölerek kime katkı sunduğu belli Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın retorik konuşmasını kim dinlemek ister ki?
İktidarı sallanan faşist Netanyahu'ya yanlış savaş stratejisi ile kimler nasıl destek verdi, zamanı gelince yazılır elbet…
Emperyalizmin "böl ve yönet" stratejisine kimler kandı/kanıyor, yazılır elbet…
Yani:
Gazze'ye umut ışığı olma konusunda salt Türkiye'de bölünme yok, Filistin halkını da böldüler, Arapları da böldüler…
Din temelli keskin ayrışma, iç dayanışmayı zayıflatıp, mücadeleyi bölüyor. Keşke ortak pankartların, flamaların taşınacağı, ortak sloganların atılacağı yürüyüşler tertip edilse…
Ortak düşman, emperyalizmdir.
Solcuların yürüyüşe niçin katılmadığını böyle anlattım arkadaşına…
Kaynak: farklı bakış