Tarih: 30.05.2018 10:57

Rehbersiz Arayışlar

Facebook Twitter Linked-in

Nietzsche´ye göre ilkel insan; ?Vahşi tabiatlı, zafer ve kurban arayan, sarışın bir hayvandır.? Toplumsal hayat, dürtülerin dışa dönük yaşanmasını engellediği için, bunlar yön değiştirip ?kendi kendini yok etme dürtüsü? olarak içe yöneltilir, böylece suçluluk duyguları oluşur. Tüm bu nedenlerden dolayı, insan kendi kendisine küskün bir hâle gelmiştir. İçinde kötülük, kıskançlık, nefret ve hiddet taşır. Bastırılan bu duygular kimi zaman kamufle edilerek ?sahte ahlaklılık? şeklinde topluma yansıtılır.

İnsan içten gelen tüm vahşi dürtülere dışarıdan bakabilmeli ve yeni değer yargıları oluşturabilmelidir. Kendi evini bu şekilde arıtıp temizleyen kişi; artık güçlü, zayıfları koruyup kayıran ve mümkün olabilen en üstün ahlak yasasına uygun hareket eden, örnek bir insandır.

Bu üstün insanın uyduğu yegâne yasa, ?sonsuz tekrarlanma? yasasıdır. Sonsuz tekrarlanma, her an yepyeni bir hayata adım atmak anlamındadır. Her ne kadar bize öyle gelmese de, hali hazırda içinde yaşadığımız hayat, kesinlikle bir önceki hayatımızın aynısı değildir. Sonsuzlukta tekrarlayarak, insan yaşadığı her anın sorumluluğunu taşımalıdır.

Bu çarpıcı kuramlar dar bir alana sıkışıp kalan, kurtarıcı arayışındaki Avrupa insanının ilgisini çekmekle birlikte, aynı zamanda kafasını karıştırdı. Tüm bu kuramlar aslında mayası tasavvuf ve İslâm´la yoğrulmuş Doğu insanının pek yakından aşina olduğu kadim hikmetler dizisidir.

Neticede Nietzsche´nin bu görüşlerinin, sadece Freud, Adler ve Jung´a değil, varoluşçu felsefeye de büyük ölçüde tesir ettiğini görürüz. Her ne kadar Freud itiraf etmese de her iki düşünürün tezinde de, özellikle bilinçdışında hayvani ve vahşi dürtülerin hüküm sürmesiyle ilgili olarak, insana yönelik oldukça karamsar bir yaklaşım söz konusudur.

Acaba Nietzsche üstün insan ile ?insan-ı kâmil?i mi bulmaya çabalıyordu? Sonsuz tekrarlanma, yüce Kur´an´daki ?her an yeniden yaratış ve tasarruf? kavramlarına dayanan ?ibn´ül vakt/zamanın oğlu? anlayışına benzerlik gösterir. Bütün bildiklerini bir kenara atarak yeniden yapılanma ise ontolojik olarak nefs-i emmâre (insan nefsinin en aşağı mertebesi)
konumundan nefs-i levvâme´ye (işlediklerinden dolayı pişmanlık duyan ve kendini hesaba çeken nefis) geçişi anımsatır.
[Dokuz Yüz Katlı İnsan/Dr.Mustafa Merter]

Bu süreç her Müslüman´ın ontolojik yükselme aşamasında geçtiği ilk iki basamağı temsil eder. Elbetteki Nietzsche, nefs-i kâmile´ye ulaşmak için aşılması gereken daha bir çok basamak olduğundan habersizdir.

Belki her şeyden önemlisi, insanın bu latif yolculuğunun sistematik bir ilahi eğitim gerektirmesidir. Vahiy yoluyla insanlığa tebliğ edilen, tabiri caizse ?kullanım kılavuzu?na başvurmadan, eğitimsizce kendi başına yükseklerde uçmak, olağanüstü tehlikelidir.

Bu kitapsız, Kur´an´sız, rehbersiz arayış, ne yazık ki Nietzsche gibi bir dehayı, 45 yaşında ölünceye kadar hiç çıkamayacağı bir psikoza kadar sürüklemiştir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —