"Öcalan ismi"ne dair çok şey söylenebilir. O, evet "terörist başı"dır, "bebek katili"dir. 50 yıl süreyle on binlerce Türk ve Kürt gencinin ölümüne sebep olan bir kanlı sürecin müsebbibidir.
Evet, o bir kötülükler sembolüdür.
Ama bir süredir başka bir misyona soyunmuştur. Türkiye'de ve bölgede terörün bitirilmesi misyonuna…
Bu, Türkiye'nin "Terörsüz Türkiye – Terörsüz bölge" hedefi ile uyuşan bir misyondur.
Kurucusu olduğu PKK'ya "Silâhları bırakın" çağrısında bulunmuş, PKK silâhları bırakma sürecine girmiş, yine PKK'ye "Kendinizi feshedin" çağrısında bulunmuş, PKK kendini feshettiğini açıklamıştır.
Öcalan bunu, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hapishanesinde mahkûm bulunurken yapmıştır.
Şimdi, bu süreç içinde kurulmuş bulunan Meclis Komisyonundan bir grubun Öcalan'la İmralı'da görüşüp görüşmemesi tartışılıyor.
Sürecin geniş boyutu içinde bu ziyaretin sembolik anlam dışında nasıl bir fonksiyonu olabilir?
Sembolik anlam, muhtemelen DEM cenahının beklediği çerçevede "Öcalan'ın itibarı"nın altını çizmek niteliğinde olabilir.
İtirazlar da bu "itibar arzusu"na yönelik gerçekleşiyor. "Bebek katilinin ayağına mı gidilecek ya da bebek katili Meclis'te mi konuşturulacak?"
Meclis komisyonundan bir temsil heyetinin Öcalan'la yapacağı görüşmede, sürecin muhtevasına ilişkin derinlemesine malzemeler çıkması da, Öcalan Meclis'e gelip Komisyonda konuşsa, orada da süreci derinden etkileyecek şeyler söylemesi de söz konusu olamaz. Bunlar, devlet birimleri ile Öcalan arasında, belki başka paydaşlar arasında enine – boyuna konuşuluyor, değerlendiriliyordur.
DEM heyeti ile görüşmeler de bu derinliğin parçalarıdır.
"Komisyon'dan bir heyetin Öcalan'la görüşmesi tamamen boş bir iştir" gibi bir yaklaşımım yok. Her halükârda Öcalan'la o boyutta bir görüşmenin artı – eksi yansımaları olacaktır.
Ama "Terörsüz Türkiye – Terörsüz bölge" işi çok kapsamlı bir çalışmayı – müzakereyi ihtiva ediyor. O kapsamda Öcalan'ın üstlendiği misyon ihmal edilemez nitelik taşıyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Irak'ta, mevkidaşı Fuad Hüseyin ile yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada sürece ilişkin önemli şeyler söyledi. Fidan, PKK'nın Türkiye'deki silâhlı faaliyetlerine son vermesinin "fevkalade önemli olduğunu" belirttikten sonra, "Fakat beklentimiz odur ki örgütün Türkiye'de olduğu gibi Irak'ta da silâhlı mücadelesine ve terör faaliyetlerine son vermesi, işgal ettiği yerlerden çekilmesi, aynı şekilde Suriye'de de işgal ettiği yerlerden çekilmesi fevkalade önemli" diye konuştu. Fiidan, PKK'nın Irak'ta şu anda çok büyük alanları işgal etmekte olduğunu belirterek, "Burada tabii ki Irak makamlarıyla yakın çalışıyoruz. Hem Bağdat hem Erbil bu konuda yakın bir iş birliği içerisinde bizimle. Ama dediğim gibi sadece Türkiye'de değil; Irak'ta, Suriye'de hatta İran'da da PKK faaliyetlerinin son bulması, bölgenin istikrarı, güvenliği için, dış güçlerin müdahalesini engellemek için oldukça önemli bir husus" dedi.
Türkiye, Irak, Suriye ve İran… tüm bölgede PKK'yı bitirmek… PKK'nın işgal ettiği yerleri terk etmesi, militanların ülke halkının arasına katılması veya bir yerlere gitmesi, her ülkede silâhların teslimi…
Belli ki Türkiye, bütün bu sürecin koordinasyonunda önemli bir rol oynuyor.
Ve bu işte eğer Öcalan, PKK'nın "kurucu önder"i ise, Türkiye'deki ve tüm bölgedeki PKK alanına sözü geçiyorsa, Türkiye onun etkinliğinden istifade etmek isteyecektir.
"Öcalan misyonu" tarihin bu safhasında "PKK'yı tasfiye misyonu" olacaktır.
Tabii ki ilginçtir.
Tabii ki dramatiktir.
Öcalan'ın bu misyonu bugün nasıl gördüğü de tahlile muhtaçtır.
Aslında DEM cenahının Öcalan'ın hangi rolünü önemsediği de merak edilecek bir iştir. "Liderin bir bildiği vardır" jargonunun o cenahtaki yansımasına bakmak ibret verici olabilir.
"PKK defteri" kapanıyorsa şayet, "terör" devre dışı kalıyorsa, geçmişte teröre zemin teşkil eden yanlışlıkların da muhasebesi "devlet katında" yapılmalı. Belli ki, dört ülkeyi kapsayan bir "Kürt varlığı" var, "sorun" haline dönüşmüş bir olgu da var. "Kardeşlik" temasının anlamlı olduğu bir olgudan da söz edilebilir. Acıları devre dışı bırakacak bir "Akıl" devreye girebilirse, "Öcalan misyonu" belki "kefaret ödeme"nin de basamağı olabilir.
Hakan Fidan'ın sözünü ettiği "Dış güçlerin müdahalesi" ihtimali, bir enfeksiyon potansiyeli olarak her zaman akılda tutulmalı, bölgedeki bütün halkların birlikte yaşama iradesine yatırım yapılmalı, tahakküm yerine iradi birliktelik duygusu tahkim edilmelidir. "Acıları devre dışı bırakacak bir akıl" dedim. Herkes o aklı beslemeli…