Tarih: 14.08.2025 14:13

Kârlı İhanetler-Kârlı Kötülükler

Facebook Twitter Linked-in

İslam toplumlarında, düşünen zihnin önceliğinin yerini, düşünmeyen, yalnızca itaat eden, atıl zihnin önceliği aldığı için, bu toplumlarda yaşanan ahlaki kuraklıklar, entelektüel kuraklıklar hiçbir şekilde hissedilmiyor. Müslümanlar için düşünmenin, çok hayati bir sorumluluk olduğu gerçeği her nedense hiç hatırlanmıyor. Bugün, toplumlarımızda, ahlaki-entelektüel iklimin mevcut durumu, düşünen insanı dehşete düşürüyor. İçerisinde yaşadığımız toplumda gerçekliğe duyulan ilgi ile, hamasete duyulan ilgi arasında dipsiz uçurumlar var. Toplumu gerçekliğe yabancılaştıran romantik/nostaljik zihin dünyası, tamamlanması mümkün olmayan parçalanmış kişilikler, parçalanmış karakterler, parçalanmış kimlikler oluşturuyor.

İslami anlamda eleştirel bir tarih ve eleştirel bir medeniyet perspektifine/vizyonuna/bilincine sahip olmadığımız için İslam tarihini de İslam medeniyetini de ölçüsüz/abartılı bir propaganda kültürü ile anlamaya/anlatmaya çalışıyoruz. İslami düşünce/kültür/ilahiyat hayatı, günümüzde, hiçbir alanda karşılığı olmayan, geçmişe ait bilgileri/yorumları tüketmeye devam edebiliyor. Toplumlarımız, yeni düşünceler, yeni fikirler, analizler, öneriler, eleştiriler üretebilecek kadrolara sahip olmadığı için, eski düşüncelere, eski isimlere mahkumiyetimiz sürüyor. Bu nedenle de toplumlarımız için, hayati önem taşıyan, günümüz için zorunlu olan bilgi-yorum-analiz-eleştiri üretilmiyor. İslam toplumlarında yüzyıllardır yaşanagelen, bir türlü aşılamayan, aşmak yerine, her dönemde yeniden yerli-milli çıkarlar doğrultusunda tahkim edilen, güçlendirilen, derinleştirilen etnik rekabetler, mezhepçi rekabetler, resmi rekabetler-bencillikler sebebiyle, İslami bir gelecek vizyonu, bütünlük vizyonu üzerinde çalışılmıyor, böyle bir çalışmaya, hayati önemi olan bir çalışmaya her nedense ihtiyaç duyulmuyor.

Toplumlarımızda, kuşatıcı/kapsayıcı fikirlerin/bilgeliklerin yerini, hiçbir anlam ve ahlak içermeyen propaganda klişeleri ve kavramları aldığı için, kültürel hayatımız yok entelektüel hayatımız, estetik hayatımız yok. İslami düşünce/ kültür/ilahiyat hayatı yüzyıllardır uygulanmayan, uygulanamayan nasıl uygulanacağı bilinmeyen, İslami değerlerden/kavram ve kurumlardan söz etmeye devam ediyor. Varoluşsal bilinç, eleştirel bilinç, yeni sorgulamalar, yani yüzleşmeler, hesaplaşmalar yapmayı zorunlu kıldığı halde, bugün, içerisinde yaşadığımız toplumda, oportünist sağ muhafazakar popülizmin, halk dalkavukluğunun, toplumsallaştırılması, kurumsallaştırılması adına, toplumun sahip olageldiği niteliksel bütün birikim sistematik bir şekilde yok edilirken, niteliklere saygı da bütünüyle ortadan kaldırılmış bulunuyor. Ahlaki anlamda, entelektüel anlamda, eleştirel/bağımsız bir duruş/tavır/tepki gibi, vazgeçilemez yeteneklere sahip olmadığımız için, bugün, içerisinde yaşadığımız toplumda, yakıcı umutsuzluklara yol açma pahasına, çok saçma, çok gülünç, yüz kızartıcı, utanç verici kimi gerçekler, politik rekabetler, politik hesaplaşmalar, politik entrikalar yoluyla hayata geçirilebiliyor. Bu bağlamda, kimi üniversitelerin kapatılması, kimi üniversitelerin ele geçirilmesi, kimi üniversitelerin adının değiştirilmesi, kimi rakip politik figürlerin haksız bir biçimde lisans ve yüksek lisans diplomalarının geçersiz sayılması gibi, akademik felaketlere maruz kalıyoruz. Günümüzde, hangi toplumda olursa olsun, hak/hukuk/ adalet doğuştan sahip olduğumuz değerler olmaktan çıkarılmış, otoriter iktidarlar tarafından, bu iktidarların uygun gördüğü kadar, toplumun kimi kesimlerine verilecek ayrıcalıklar haline gelmiştir. Daha iyi, daha adil, daha ahlaki bir toplumun inşa edilebilmesi için, ilgili toplumun daha önce maruz kaldığı siyasal kötülüklerle, siyasal haksızlıklarla içtenlikle yüzleşerek, bunları telafi edebilecek kararlı ahlaki adımlar atabilmesi gerekir.

Eleştirel tarih bilincine sahip olmayan halklar, kültürler, statükocu tarih yaklaşımını büyük bir asabiyetle tekrar ederler, bu nedenle de ne yaparlarsa yapsınlar yeni bir tarih başlatamazlar. Patolojik milliyetçilikler, hiçbir özeleştiriye geçit vermezler. Patolojik milliyetçiliklerin propaganda silahı olarak kullanageldikleri linç kültürü sebebiyle, bugün, Yunanistan halkının Filistin duyarlılığımım, Türkiye'de yaşanan Filistin duyarlılığından daha etkili olduğunu, daha etkili sonuçlar verdiğini konuşmaya cesaret edemiyoruz. Eleştirel tarih bilincine ihtiyaç duymayan toplumlar/kültürler, tarihi mitolojik-hamasi iddialarla sürdürürler. Hiçbir halk, hiçbir gerekçeyle bir başka halktan üstün olduğunu iddia edemez, ancak, halklar, sahip oldukları evrensel nitelikler, evrensel vizyon/misyon, bilgi ve bilinç seviyeleri itibariyle üstün bir konum elde edebilirler. Her milliyetçilik, her mezhepçilik ilkel bir dar görüşlülüğü meşrulaştırmaya çalışır. Her milliyetçilik ve her mezhepçilik dar görüşlülükleriyle ne yazık ki iftihar ederler. Milliyetçilikler ve mezhepçilikler ölümcül önyargılarla malul'dür. Yerli- milli propaganda klişelerini düşüncesizce sahiplenen toplumlar eleştirel düşünürler, eleştirel akademisyenler, eleştirel bilginler yetiştiremezler. Akademik sıradanlık, eleştirel üretkenliğe izin vermez. Yerli-milli propaganda kavramlarıyla, sloganlarıyla entelektüel bir iklimin oluşturulabileceği görülmüş ve duyulmuş bir şey değildir. Klişelere, sloganlara mahkum edilen toplumlar-kültürler, olayları gerçekçi bir bakış açısı temelinde takip etmek yerine, duygusal yaklaşımlarla takip ederler. Günümüz İslam toplumları, yoğun bir biçimde, gerçekleri örtbas eden popülist-oportünist politik mücadelelere maruz kalıyor. İçerisinde yaşadığımız toplumda, politik popülist gündemin dayatmaları sebebiyle, düşünce hareketleri, fikir hareketleri, kültür hareketleri vb. üzerinde herhangi bir çalışma yapılmıyor. İslam toplumlarında, düşünce tarihinin, hamaset/keramet/kehanet tarihine dönüştürülmüş olduğunu görmek gerekiyor. Popülist politik dilin/söylemin sağ-sıkıcı tekdüzeliğine mahkum edilen toplumlarda, bu tekdüzelik sebebiyle, etkin/belirleyici bir kamuoyu oluşturulamıyor. Toplumsal akıl sistematik bir biçimde baskı altında tutuluyor. Demagoglar ve demagojilere maruz bırakılan toplumlar gerçeklerle ilgilenmiyor, kurgularla meşgul ediliyor.

 

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —