TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığında toplanan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, üç oturum yaptı. Komisyon, hukuk alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ile akademisyenleri dinledi.
Kurtulmuş, toplantı açılışında İsrail'in Sumud Küresel Kararlılık Platformu'na yönelik saldırısını kınadı, "Uluslararası sularda yapılan işlemin hepsi uluslararası hukuka aykırı" dedi.
Hukukçular Derneği genel af karşısında mesafeli durdu
Hukukçular Derneği Genel Başkanı Mehmet Melih Gülseren, 1970'te kurulan derneğin 81 il, 41 ilçe, 9 yurtdışı temsilciliği ve 20 üniversitede öğrenci kulübüyle faaliyet gösterdiğini belirtti. Gülseren, terörsüz Türkiye sürecini sonuna kadar desteklediklerini açıkladı.
"Şehit ve gazilerimizin ruhunu incitecek hiçbir adım atılmamalı" diyen Gülseren, sürecin sivil ve kapsayıcı yeni bir anayasayla taçlandırılması gerektiğini vurguladı. 12 Eylül rejiminin baskıcı uygulamalarının sadece Kürt vatandaşları değil, farklı kimlik ve inançlara sahip tüm kesimleri etkilediğini belirtti.
Gülseren, PKK'nın Kürtleri temsil etmediğini, Kürtlerin cumhuriyetin kuruluşunda hep birlikte kader birliği yaptığını söyledi. Provokasyonların önlenmesi için yazılı ve görsel basında Kürtlere yönelik küçük düşürücü ifadelere izin verilmemesini istedi.
Özgürlük İçin Hukukçular yargı bağımsızlığına dikkat çekti
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Eş Genel Başkanı Serhat Çakmak, derneğin on beş yılı aşkındır insan hakları ve demokrasi mücadelesine destek verdiğini belirtti. Çakmak, yargının tarafsızlığı için Hâkimler ve Savcılar Kurulu'nun yapısının değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın 17. maddesinin değiştirilmesini, TCK'nın 314/2. maddesinin Venedik Komisyonu raporları ve AİHM kararları doğrultusunda kaldırılmasını önerdi. Ana dil hakkının kullanımındaki engellerin kaldırılmasını istedi.
Çakmak, ekolojik tahribata da değindi, "BM, dünyadaki ekolojik tahribatın yüzde 34'ünün savaşlar ve silahlanmadan kaynaklandığını kabul ediyor" dedi.
Kayyum uygulaması eleştirildi
ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter Moray, 2016'da 95, 2019'da 56, 2024'te 12 belediyeye kayyum atandığını, 93 belediye eş başkanının tutuklandığını, 954 kişinin ihraç edildiğini, 1913 işçinin işten çıkarıldığını aktardı. "5 milyon seçmenin iradesi elinden alındı" dedi.
Moray, umut hakkına özel vurgu yaptı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye hakkında verdiği ihlal kararlarına atıfta bulundu. Derneğe yapılan başvurularda 359 siyasi mahpusun yatarını bitirmesine rağmen hapishaneden çıkamadığını, 631 ağır hasta mahpusun tahliyesinin engellendiğini söyledi.
Sosyal Demokrat Avukatlar parlamenter sisteme dönüşü önerdi
Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Genel Başkanı Kemal Akkurt, terörsüz Türkiye'ye herkesin destek verdiğini ancak sürecin kuşku dolu içerikler taşımaması gerektiğini belirtti. Akkurt, "Barış ancak büyük bir toplumsal uzlaşmayla sağlanabilir" dedi.
Akkurt, güçlendirilmiş parlamenter sisteme süratle geçilmesini, cumhurbaşkanının Meclis tarafından nitelikli çoğunlukla seçilmesini önerdi. Yargının tarafsızlığı için Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yargıtay, Danıştay üyelerinin seçimle belirlenmesini istedi.
İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar mevzuata kazandırılmasını, kayyum uygulamasından vazgeçilmesini, düşünce ve ifade özgürlüğünün fiilen sağlanmasını talep etti.
Hukuki Araştırmalar Derneği süreci destekledi
Hukuki Araştırmalar Derneği Genel Başkanı Hasan Oymak, terörsüz Türkiye vizyonunun devletin kalıcı stratejisi olduğunu vurguladı, "Bu topraklarda ırkın, etnik kimliğin, soyun bir önemi olmamıştır" dedi.
Oymak, terör örgütü mensuplarının etkin pişmanlık göstermesi gerektiğini söyledi, "Gösterilecek etkin bir pişmanlığa bağlanmalı, tavrıyla, hukuki süreçlere olan katkısıyla göstermeyen kişiler bu süreçte sağlanacak hukuki imkânlardan yararlandırılmamalı" dedi.
Akademisyenler anayasal statü tartışmasını eleştirdi
Prof. Dr. Abdurrahman Eren, konuşmasında Kürt meselesinin kök nedenini sorguladı, "Kök mesele anayasal statü sorunu mu, temel haklar sorunu mu?" diye sordu. Osmanlı'dan cumhuriyete geçişte Kürtlerin anayasal statüsünün değişmediğini savundu.
Eren, devletin adının Türkiye Cumhuriyeti, milletin adının Türk milleti olmasında adaletsizlik olmadığını belirtti, "Bu durum Osmanlı'nın millîleşme sürecinin doğal sonucu" dedi. Anayasal statü tartışmalarından uzaklaşarak hak merkezli yaklaşım gerektiğini vurguladı.
Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, 82 Anayasası'nın yapım yöntemi ve içeriği itibarıyla toplumsal çatışmaya kaynaklık ettiğini söyledi. Kültürel kimlik haklarına, vatandaşlığa ve idari yapıya ilişkin anayasal düzenlemeler önerdi.
Ana dilde eğitim hakkı öne çıktı
Erdem, ana dilde eğitim hakkının meseleninodağında yer aldığını belirtti. Anayasa'nın 42. maddesinin son fıkrasında yer alan yasaklayıcı hükmün kaldırılmasını önerdi. Alternatif olarak "Eğitim ve öğretim kurumlarında Türkçenin yanı sıra yaşayan diller ve lehçelerde seçmeli ve isteğe bağlı anadil eğitimi yapılabilir" düzenlemesi önerdi.
Vatandaşlık tanımında Türklük kavramının etnik bir kümeye atıf yapmadığının kabulünün gerekli olduğunu söyledi, "Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir" formülünü önerdi.
Ceza hukukçuları etkin pişmanlık modelini tartıştı
Prof. Dr. İlhan Üzülmez, terör örgütü mensuplarının etkin pişmanlık göstermesi gerektiğini vurguladı, "Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar yönünden mağdurların tatmin edilmesi önemli" dedi.
Üzülmez, denetimli serbestlik tedbirinin etkin uygulanması gerektiğini, bu süreçte tekrar suç işleyenler hakkında önceki ceza muhakemesi süreçlerinin canlandırılabileceğini belirtti.
Prof. Dr. Mahmut Koca, terör örgütü mensuplarının silah bırakma, teslim olma ve rehabilitasyon süreçlerini üç aşamada ele aldı, "Genel af kişinin yaptığına bakılmaksızın çıkarılan bir düzenleme, bunu doğru bulmuyorum" dedi.
Prof. Dr. Bahri Öztürk, mevcut yasal düzenlemelerin yeterli olmadığını, özel bir kanuni düzenleme yapılması gerektiğini söyledi, "Silahların tümüyle gömüldüğünden emin olunması ilk ve en önemli şart" dedi.
Komisyon üyeleri farklı görüşler sundu
DEM Parti Milletvekili Meral Danış Beştaş, mevcut pişmanlık yasasının yeterli olmadığını belirtti, "Türkiye barışını arıyor, bu barışın hukuki zeminini nasıl oluşturabiliriz?" diye sordu.
AKP Milletvekili Murat Bakan, Bahri Öztürk'ün otuz beş yıl önce hocası olduğunu, ondan aldığı feyzden istifade ettiğini belirtti.
Komisyon, 8 Ekim Çarşamba günü saat 14.00'te tekrar toplanacak. Kurtulmuş, "Başka ülkelerin beş, altı, yedi, sekiz, on yılda geldiği noktaya biz bir yıl bile dolmadan gelmiş durumdayız" dedi.
Kaynak: medyascope.tv