Tarih: 13.09.2025 14:15

İsrail’in başarısız Doha saldırısı: Diplomasinin iflası, hegemonyayı tahkim arayışı

Facebook Twitter Linked-in

İsrail'in, Hamas liderliğini hedef alarak Katar'ın başkenti Doha'ya düzenlediği hava saldırısı, bir aydan daha kısa bir süre içinde ikinci yılını dolduracak olan bölgesel çatışmanın en kritik dönüm noktalarından biri. Bu eylem, sadece bir askeri operasyon olarak değil, aynı zamanda Ortadoğu'daki güç dinamiklerini, uluslararası hukuku ve diplomasiyi temelden sarsan jeopolitik bir olay olarak analiz edilmeli.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "strateji" kelimesinden açıkça nefret etse de, kendi siyasal bekası için son derece hesaplanmış bir dizi taktiksel hamleyle hareket ediyor. Haaretz'den Amos Harel'e göre, geleneksel güvenlik kurumlarının aksine, Netanyahu'nun karar alma süreci, parçalı birimlerden oluşan ve her bir hamlenin bir diğerine nasıl bağlanacağını sadece kendisinin bildiği karmaşık bir sistem olarak işlemekte. Aslında buna bir sistem demekten ziyade bir düzensizliğin düzen haline geldiği; sistematik olmaktan uzak, yapısal unsurların arasında bağların zayıfladığı, merkezinde sadece Trump'ın kendisinin olduğu kaotik bir yapılanma demek daha doğru olabilir. 7 Ekim hem İsrail hem de ABD için büyük bir fiyaskoydu, ABD'nin İsrail soykırıma izin vermek de dahil, İsrail'in saldırılarına yönelik yaklaşımını kabaca büyük şoku telafi ve kamufle etmeye dönük, kısmen rovanşist politikalar dizgesi şeklinde nitelendirilebilir.

İsrail'in başarısız Doha saldırısı: İslam Özkan yazdıİsrail'in başarısız Doha saldırısı: İslam Özkan yazdı

Öte yandan savaşı devamı ettirmek için elinden geleni ardına koymayan, hatta ateşkes ya da barış olmaması için Netanyahu'nun sarf ettiği olağanüstü gayret, bir yandan kendi iktidarını ayakta tutan "mesihçi sağcı" partilerle kurduğu şeytanî ittifakın istikrarını sağlarken, öbür taraftan da kaybettiriyor aslında. Nasıl mı? Netanyahu'nun soykırımcı politikaları Gazze'de onbinlerce sivili katlederken elbette Hamas'a ciddi darbeler vurdu ve nihai anlamda bir zafer elde edemese de kısmi başarılar elde etti. Savaşın, İsrail tarihinin en ırkçı ve aşırı sağcı yönetimi tarafından irrasyonel bir şekilde sürdürülmesi, sadece İsrail'in karizmasını çizmekle, olmayan itibarını yerlerde süründürmekle kalmıyor, Gazze'deki bu kısmi askeri başarıları geniş kapsamlı stratejik sonuçlara dönüştürmesini de engelliyor.

Soykırımcı Telaviv yönetiminin Doha saldırısı, bu riski oldukça yüksek politikanın bir uzantısı aynı zamanda. Öte yandan bu saldırı, Hamas'ın müzakere heyetini ortadan kaldırarak hem içeride "zafer imajı" yaratmayı hem de müzakere masasını dağıtarak askeri operasyonların devamı için zemin hazırlamayı amaçlamış görünüyor. Bu durum, askeri ve istihbari başarıların siyasi bir uzlaşmaya dönüştürülmesinde aşırı sağın akıl ve mantık dışı zihin dünyasının neden olduğu politik acziyetin keskin bir yansımasıdır denebilir.

Doha saldırısı ve bölgesel düzenin yeniden şekillenmesi

Bir başka açıdan bakıldığında bu, sadece İsrail'in bir askeri eylemi değil, aynı zamanda uluslararası normları aşındıran ve bölgesel istikrarı tehdit etmek bir yana bölgeyi bütünüyle kaosa sürükleyecek kasıtlı stratejinin bir parçası gibi görünüyor.

Egemen bir devletin varlığını hiçe sayan bu saldırı, herhangi bir ülkenin İsrail'in erişim alanı dışında olmadığını zarflama gayretiyle bezenmiş bir tehdit. Bu durum, bölgesel güvenlik mimarilerini işlevsiz bırakıp bütünüyle İsrail'e boyun eğen, İbrahim Anlaşmaları'nı bölgeye dayatan, egemen devletlerini hiçe sayan bir stratejinin varlığını bizlere gösteriyor. Saldırganlığa karşı uluslararası planda kolektif bir tepkinin verilememesi, sınır ötesi askeri eylemlerin normalleşmesine yol açacak, sadece ittifakları şekillendirmekle kalmayıp bütün bölgenin kaderine kendilerinin hükmettiği hegemonik bir düzenin inşa edilmesini beraberinde getirecektir. Bu nedenle bölgede İsrail hegemonyasına itiraz eden ülkelerin varlığı, bölgenin kaderi açısından da önem arz ediyor.

 

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —