Suriye rejim güçlerinin İdlib’deki gözlem noktamıza vurmaları ve 5 şehit vermemizin ardından bir ABD heyetinin Türkiye’ye geleceğinin açıklanması ister istemez kafalarda soruların oluşmasını sebep oldu. Bu arada ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin, “NATO müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız” şeklinde bir açıklama yapması ister istemez akla, “Bu söze inanan var mı?” sorusunu getirdi. Bu arada ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in Ankara’ya geleceği açıklandı. Hemen belirteyim ki, büyükelçiliğin, “Türkiye’nin yanındayız” açıklamasının inandırıcılığı olmadığı gibi Jeffrey’in Ankara’ya gelmesinin de ciddiye alınacak bir yanı bulunmuyor. Çünkü daha önce de ABD heyetleri Ankara’ya geldi, görüşmeler ve ortak açıklamalar yapıldı. Yani, Suriye konusunda ortak hareket edileceği ve ABD’nin birlikte hareket ettiği terör örgütlerini güvenli bölgeden çıkartacağı dünyaya ilen edildi. Sonuç sıfıra sıfır elde var sıfır.
Kısa zaman önce yaşananlar hatırlandığında ABD’den yapılan açıklamalar ve heyetlerin yeniden gelmesinin de Türkiye’nin yanında oldukları anlamına gelmediğini sanıyorum söylemeye bile gerek yok. Bu arada Rus heyetinin de Ankara’da bulunduğu ve görüşmelerin sürdüğü bir zaman diliminde Suriye rejim güçlerinin gözetleme noktamıza saldırmaları da ister istemez Rusya’nın da güvenilmez olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bunun içindir ki, son saldırı haberi gazetelerde, “Putin oyalıyor, Esad vuruyor”, “Rusya üzerine düşeni yapmalı”, “Zaman ayarlı alçaklık” ya da “Savaş tuzağı” gibi başlıklar altında verildi. Kısacası, bu saldırılar hususunda Rusya’dan destek aldığına dikkat çekiliyordu.
Suriye’deki son gelişmeler vesilesiyle ABD ve Rusya’ya güvenilmesinin hep aleyhimize sonuçlar verdiğini bir kez daha görmüş olduk. Bu arada medyaya yansıyan bir açıklamada, “ABD, Türkiye ile Rusya’yı çatıştırmak istiyor” başlığı atında verilmişti. Tüm bu başlıklardan görülen o ki, Büyük İsrail’e giden yolun tam olarak açılması için Türkiye’nin Suriye’de savaşa çekilmek istendiği anlamına geliyor. Çünkü böyle bir durum sadece Türkiye ile sınırlı kalmayabilir. İster istemez Rusya sıcak bir çatışmaya girmese bile ilişkilerin bozulması yönünde bir takım adımlar atabilir. Bulunduğumuz noktada ABD’ye güvenerek Rusya ve İran ile ilişkilerimizi bozmanın sonuçlarını iyi düşünmek gerekiyor.
Bunları söylerken Esad güçleri ne yaparsa yapsın kenardan seyredelim, Suriye’den tamamen çekilelim gibi bir yaklaşımın içinde değilim. Ancak, ülkemize yönelik bir takım Suriye rejiminin hamlelerinin arkasındaki güçleri unutmamak gerekiyor. Artık kesin olan husus şu ki, sağlanmış mutabakatlar ve dünyaya ilan edilmiş, verilmiş sözlere rağmen ABD ve Rusya en azından şimdilik Suriye’de barışın gelmesini istemiyorlar. Bu husus net bir şekilde ortaya çıkmış durumda. Çünkü Suriye’de çatışmaların devamı, bu çatışmaların taraflarının giderek daha da artmasına zemin hazırlarken, bu durum Filistin’i İsrail’e vermeyi öngören Trump-Netanyahu anlaşmasının hayata geçirilmesini kolaylaştıracaktır. Çünkü zaten birbirine düşmüş İslam âleminin Suriye’de çatışmalarının artması ister istemez bu bölünmüşlüğü daha da artıracaktır. Bu da yukarıda da belirttiğim gibi Siyonistlerin Büyük İsrail hedefine hizmet edecektir. Bu noktada belirteyim ki, ABD Büyük İsrail hedefine açıktan destek verirken Rusya’nın da el altından benzer bir tavır sergilediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Sonuç olarak diyebiliriz ki, yazıma atılacak başlıklar, “ABD ve Rusya Türkiye’yi oyalıyor” ya da “Türkiye Suriye’de savaşa çekilmek isteniyor” da olabilirdi. Çünkü Türkiye Suriye ilişkilerinde Rusya açıktan ortada görünürken, ABD’nin de Suriye’de dolaylı olarak rejimin yanında yer aldığını söylemek yanlış olmayacaktır.