Tarih: 19.09.2025 17:31

Erbaş’ın Diyanet’i nasıl hatırlanacak?

Facebook Twitter Linked-in

Âdettendir, devlet görevinden ayrılanın geride nasıl bir miras bıraktığı tartışılır.

Bu kez giden bir Diyanet İşleri Başkanı. Öyle olunca da görevin doğasına özel kriterler devreye giriyor.

Lüks, israf ve şatafattan kaçınma konusunda millete örnek oldu mu?

Cemaate vaaz ettiği dini öğütlere kendi üstünde uygulamalı göstererek de özendirdi mi?

Büyük hesap gününden korkması için halkı uyardığı gibi, kul hakkı yememeleri ve adâletle hükmetmeleri için yetki, güç kullananları uyardı mı?

İmtihan dünyasında bir lokma, bir hırka derviş hayatı sürmeyi övüp, öbür tarafta ebedi hayat ve büyük ödül beklediği müjdesiyle halkı fakirliğe sabretmeye çağırırken... Kendi yaşantısında üç günlük şu fâni dünya nimetlerine tamah etmeme sınavını nasıl verdi?

Bir din ve maneviyat önderi olarak görev dönemi bu açılardan elbet değerlendiriliyor, değerlendirilecek.

Daha az önemli olmayan şu mihenge de vurulacak:

Camiye siyaset sokmamakta, partizan propagandayla dini vaazı ayırmakta, kutsalı dünyevi iktidar mücadelesine âlet ve istismar ettirmemekte, particilik fitnesiyle bölüp ayrıştıran nifaktan cemaati uzak tutmakta ne kadar dikkatli ve başarılı oldu?

Ali Erbaş Hoca, 8 yıllık tartışmalı bir dönem geçirdi. Yerine atanan İstanbul Müftüsü Safi Arpaguş Hoca da görev süresini bir gün dolduracak. Nasıl anılmak istediğine yukarıdaki soruların cevabına bakarak karar versin.

Arkasından eleştirmektense Erbaş Hoca'nın başkanlığı sırasında, Karar'da kaleme aldığım 3 yazıdan kesitlerle uğurlamayı tercih ettim. Umulur ki yeni başlayan Diyanet Reisi'ne katkısı olur.

Bir: Tutuklu takasından kılıçlı hutbeye, 3 Ağustos 2024:

"MİT, tüm gizli servisler gibi pek yapmayacağı bir şey yapıp 'büyük bir arabuluculuk rolü' üstlendiğini duyurmuş, bizzat kendisinden duyalım istemiş...

Ankara, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana tarihin en büyük takas operasyonuna ev sahibi olmuş...

O sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Papa Fransuva'yı aramış ve Müslümanlarla Hristiyanların ortak huzuru için insanlık ittifakı önermiş. Haç-Hilal savaşı böylece sona erdirilmiş, ittifakı kurulmuş...

Fakat hayır, Diyanet ne yapsa beğenirsiniz!

Yahu MİT bile Türkiye'nin barışçıl diplomasisiyle anılmasına katkı verirken Diyanet Reisi Erbaş, Ayasofya minberine yine kılıçla çıkmasın mı!

Ne mesaj çıkarılacak, camiden dünyaya ne demiş oluyor bu gösteriyle?...

Elde kılıçla okuduğu Cuma hutbesinden hangi bölümler öne çıktı, derseniz... Emperyalist Haçlı'ya karşı cenk ve cengâverlik duygularıyla dolu bölümleri..."

İki: Diyanet'in işi nefret ettirmek mi, 24 Şubat 2024:

"Hz. Peygamber'in, vali atadığı Muaz bin Cebel'e nasihatidir. 'Müjdeleyin, nefret ettirmeyin; kolaylaştırın, zorlaştırmayın' buyurur.

Peygamber'in tavsiyesi böyleyken Diyanet Başkanı Erbaş, el kadar çocuklardan yüreklerinde kin ve nefret beslemelerini istiyordu.

Vatanını, milletini, devletini seven gençler yetiştirdiklerini söyledikten sonra şöyle devam ediyordu:

'Milletine, devletine hainlik yapanlara karşı içinde ve yüreğinde bir nefret besleyen gençler olsun. Öyle değil mi?...'

Kendi partisine oy vermeyeni direkt hain sayan, karşıt görüştekini devlet ve milllet düşmanı ilan eden bir anlayış hüküm sürmüyor sanki.

Diyanet Reisi'nin el kadar bebelere verdiği mesaja bakın. Sevdireceğine, nefret ettiriyor..."

Ve üç: Kurtuluş Atatürk dizisi yok mu, 31 Ağustos 2024:

"Diyanet bile Cuma hutbesinde hâlâ Atatürk'ü anamıyor. 30 Ağustos Zafer Bayramı'nıysa Malazgirt Zaferi'yle başlayıp 15 Temmuz'a getirirken lâf arasında kutluyor.

Sanki Osmanlı çökerken işgale uğrayan vatan toprakları, tek kurşun atmadan kendi kendine kurtuldu. Kurtuluş Savaşı sanki aslında hiç yaşanmadı, hepsi uyduruldu...

Osmanlı, ecdatken Anadolu'yu düşmandan kurtarıp Cumhuriyet'i kuran Osmanlı subayları nasıl ecnebi yerine konuyor?

Bugün ezanlarımız okunuyor, bayrağımız dalgalanıyorsa Kurtuluş Savaşı kahramanlarına rağmen sanırsınız.

Din savunusu süsüyle saltanatı tutup Cumhuriyet'e düşmanlığı körükleyen kaba yobazlık, ham softalık azdırıldıkça azdırıldı.

Kurtuluş Savaşı olmasa bugün fethini kutlayacak bir İstanbul'umuz olur muydu, demeden fetih ve kurtuluş günlerimizi kavga ettiren çarpık kafa, milleti ayrıştırmaya devam ediyor..."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —