Tarih: 05.08.2025 18:30

Diploma skandalı: Toplumu saran ve sistemleşen sahtekârlık

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye, bir kaç gündür yüzlerce kişinin suçlandığı; resmi belgede sahtecilik, bilişim sistemine izinsiz erişim, sahte e-imza, kişisel verilerin hukuka aykırı elde edilmesi yoluyla öğrenci not ortalamalarını ve diploma notunu yükseltme, sahte lise ve üniversite diploması ve sahte sürücü belgesi düzenleme skandalıyla çalkalanıyor. Bu yolla çok sayıda kişinin haksız kazanımlar elde ettikleri ve ayrıca 400'e yakın akademisyenin hukuka aykırı biçimde atanmasının sağlandığı belirtiliyor.

Skandalın en ironik ve trajikomik yanı, şebekenin "Hoca" lakaplı liderinin; daha önce 20 yıl boyunca müteaddit defalar aynı suçtan operasyona uğrayarak gözaltına alınmış, yargılanmış, çeşitli cezalar almış, yani bu konuda oldukça deneyimli ve profesyonel bir sabıkalı olması…

Ayrıca sosyal medyada, şebeke liderinin önceki ifadelerinde bu konudaki uzmanlık birikiminden gayet pişkin tavırlarla söz ettiğine dair haberler mevcut. Hakkında açılan davaların çoğundan beraat eden, hatta bir bölümünden de haksız yargılanma sebebiyle tazminat alan şebeke liderinin; kimilerince düzenbaz ve sahtekar olarak nitelendirilirken, bazılarınca bir "dahi" veya "halk kahramanı" olarak görüldüğü de yorumlar arasında yer alıyor.

Burası, nasıl bir ülke?

Türkiye'de güç, makam, servet ve itibar sahibi olmanın; kısaca "başarının" göstergesi, asla dürüstlük, çalışkanlık gibi meziyetler değil!

Bunu nereden anlıyoruz?

İlkokuldan itibaren çevrenizde bulunanlara dikkatle bakın: Düzeni ve disiplini ihlal eden, başkasının hakkına ve emeğine saygı duymayan, çalışmadan geçinmeyi amaç edinen, daima kuralları aşarak "kestirmeden hedefe ulaşma" yollarını arayan, tabir caizse ne kadar "haşarı" ve problemli kişiler varsa gelecekteki durumlarını takip edin…Uslu, dürüst, sakin, kurallara uyan, başkalarına saygılı ve empati sahibi olanlara göre, hayatta çok daha başarılı olduklarını; özellikle büyük paralar kazandıklarını, çoğu defa şaibeli yollarla daha güçlü ve itibarlı mevkilere geldiklerini göreceksiniz.

Bunlar, uslu ve uyumlu çocukların önüne nasıl geçebiliyor ve başarı merdivenini nasıl bu kadar hızlı tırmanabiliyorlar?

Elbette, çocukluklarından ve gençliklerinden itibaren tanık olduğunuz, aileleri ve çevreleri tarafından engellenmeyen ne kadar olumsuz özellikleri varsa, onlarla…Bu defa birer davranış kalıbı haline getirdikleri tutum ve davranışlarının kazandırdığı pişkinlik ve cesaretle; çoğu defa kamu düzeninin gerektirdiği bağlayıcı kuralları hiçe sayarak, tanımlanmış standartları aşarak ve yasal gereklilikleri bay pas ederek…

Küçüklüklerinde okul disiplinini bozucu, arkadaşlık ve çevre ilişkilerini zedeleyici davranışları, yetişkinliklerinde toplum kurallarının hiçe sayılmasına, hukuk düzeninin ihlal edilmesine; sahtecilik düzenbazlık ve hak gaspı yönünde suç teşkil eden davranışlara evrilebiliyor. İşin kötü tarafı, bu kez sahtekârlık veya dolandırıcılık benzeri eylemlere giriştiklerinde ve yasalara karşı suç işlediklerinde; hukuk düzeni ve yargı sistemi yine haklarında önleyici ve caydırıcı işlem yapmıyor, yeni suçlar işlemelerine fırsat vererek "kuralları ve sistemi aşmada" giderek profesyonelleşmelerini sağlıyor.

Gerçek hayatta bu sürecin somut örneklerini fazlasıyla görüyoruz:

-Doktorluk, hukukçuluk, mühendislik gibi yüksek gelir sağlayan itibarlı bir meslek edinmek için bir sertifika veya diploma mı lazım? Elde etmek için yıllarca kafa patlatmaya, çok çalışarak uykusuz kalmaya gerek yok. Her şeyin bir yolu var. Yeter ki kafayı çalıştır ve uygun kanalları, irtibat kurulacak doğru kişileri bul. Nihayet Türkiye'nin çevresindeki ülkeler (Kıbrıs, Azerbaycan, Romanya, Macaristan, Balkan ülkeleri, Makedonya, Kosova vb), göstermelik eğitim vererek sahte diploma dağıtan uydurma üniversitelerle dolu…Yeter ki diploma tarifesinde yer alan parayı ver.

Saf ve "inek"(!) öğrenciler, kafalarını testlerden ve ders kitaplarından kaldırmadan çalışadursunlar; zaten işbilir rakipleri, hayatın hileli ve dolambaçlı labirentlerinden kolayca geçerek gerekli düzen ve dolapları çevirme deneyimini, sertifika veya diploma için gerekli meblağları bu arada kolaylıkla kazanıyorlar.

-Bir ihalede rakiplerinin önüne geçmek ve ihaleyi almak mı gerekiyor? Yeter ki karar mercileriyle gerekli nepotik bağlantıyı, siyasi veya maddi yakınlık ilişkisini kurmayı bil.

-Büyük bir kredi için yetersiz bir teminat tutarının yeterli sayılması veya kredi tahsisinde bankacılık normlarına aykırı bir takdir veya değerlendirme mi gerekiyor? Yüksek mercilerden bir talimat veya siyasi yakınlık mesajı yetiyor.

Türkiye'nin uluslararası sıralamalardaki yeri ve imajıyla ilgili veriler, bu alanlarda ne kadar itibar kırıcı ve utandırıcı bir konumda bulunduğumuzu gösteriyor.

Sadece bir kaç örnek;

-Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2024 yılı "Yolsuzluk Algısı Endeksi"ne göre 34 puanla "yoğun yolsuzluk algısı bulunan" bir ülke olarak 180 ülke arasında 107'inci sırada yer alıyor.

-OECD ve Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi'nin 2025 yılı raporuna göre Türkiye, dünyada sahte ürün ticaretinde Çin'in ardından ikinci sırada bulunuyor.

-Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34'ünde "ağır intihal" yani bilimsel hırsızlık yapıldığını ortaya koydu.

Bu, her üç tezden birinde çalıntı olduğu anlamına geliyor. Yani Türkiye'de, akademik ünvanların elde edilmesinde de çok ciddi oranda sahtekârlık yapılıyor.

"Sahte akademik yükselme" sürecine destek veren şebekeler, yer altında illegal yapılar olarak kalmaya gerek kalmamış, yer üstüne çıkmışlar. Sosyal medyada ve veb sayfalarında faaliyetleriyle ilgili açıkça ilanlar vererek bir anlamda legal bir yapıya kavuşmuş, yani "sektörleşmiş" bulunuyorlar.

Doçentlik sınavı için makale siparişi veren bir akademisyenle, şebeke elemanı arasında geçen şu konuşma her şeyi anlatıyor:

"Ulusal makaleyi 50 bin TL'ye yazıyoruz. Uluslararası makaleyi 100 bin TL'ye…Kaç makale yazdıracaksınız?"

"Şu anlık bir tane…"

"Benim önerim 3 'baba dergi', 2 tane de küçük dergide yayımlanacak şekilde makale hazırlamak. Hepsini paket yaparız. Toplam 500 bine mal olur."

"Ücreti nasıl vereceğim?"

"Yarısını peşin, yarısını iş bitince…Bugüne kadar yazdığımız makalelerde majör düzeltme bile almadık. Tüm işlemleri gizlilik içerisinde yürütüyoruz. Hiçbir sorun yaşamazsınız."

 

İşte, yüksek öğretim sistemindeki milyonlarca öğrenci; kendilerine hayat ve dürüstlük dersi vermeleri beklenen, ancak bu yolla doçent olan hocalar tarafından eğitiliyor.

Ortak çıkarları korumak ve kamu yararını gözetmekle yükümlü, toplumun sağduyusunun ve kamu vicdanının temsilcisi olması gereken devlet organları, kamu yönetimi ve yargı mercileri de bu adaletsiz ve çarpık düzenin işleyişini onaylıyor, ürettiği sonuçları "tescil" ve "akredite" ediyor.

Nasıl mı?

Yine bir kaç örnekle anlatırsak;

-Hazineye ait arazileri ve orman arazilerini işgal edenlere göz yumup bir süre sonra onları "tapu" ve "hak sahibi" yaparak ve sınırsız servet sahibi olmalarını sağlayarak,

-Vergisini ödemeyen büyük kazanç ve rant sahiplerinin vergi borçlarını neredeyse periyodik hale gelen vergi aflarıyla affedip, vergilerini dürüstçe ödeyenleri enayi yerine koyarak,

-Suç işleyenleri gereği gibi cezalandırmayarak daha büyük suçlar işlemelerine, hatta organize suç faaliyetlerine girişmelerine fırsat verip daha da cesaretlenmelerine, ve pervasızlıklarını arttırmalarına sebep olarak,

-Kamu harcamalarında şeffaflığı, rekabeti, ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamak üzere çıkarılan Kamu İhale Yasasını, belli kişi ve çevrelere imtiyaz ve avantaj sağlanması sonucunu verecek şekilde 20 yılda yüzlerce kez değişikliğe uğratarak…

Toplum ve devlet düzeni, suç işlenmesini; dolandırıcılık ve sahtekarlıkları önlemede neden etkili ve samimi tavır almıyor?

Çünkü toplumun genel karakteri ve onun en üst düzey organizasyon yapısı olan devlet düzeni, kendisini oluşturan bireylerin karakteriyle şekilleniyor.

Bu bağlamda toplum, kirli, usulsüz ve hakkaniyetsiz yoldan güç devşirenlere olumsuz bakmıyor, onlara saygı duyuyor. Nihayet halkımız, adaletsiz ve kabul edilemeyecek yollarla siyasi ve maddi güç ve imtiyaz sahibi olduklarını bildiği insanların eteklerine tutunmak, onlardan nasiplenmek için birbirleriyle yarışmıyor mu? İllegal yollarla ve başkalarının haklarını gasp ederek güç ve otorite sağlayan; devleti tanımayan ve kaba güç sergileyen mafyayı ve organize suç şebekelerini yüceltmiyor mu, onlara dalkavukluk yapmıyor mu?

"Testinin içinde ne varsa, dışarıya o sızar." demiş Mevlana…

Türkiye'nin acı gerçekliğini yeterince açık bir şekilde anlatmıyor mu?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —