Tarih: 12.11.2025 15:02

Çaresiz Umutlar

Facebook Twitter Linked-in

İslami düşünce/kültür/edebiyat/ilahiyat hayatı, zaman ve mekânı aşan, evrensel bir inancın/düşüncenin/dilin/onurun/bilincin/bilgeliğin somut ifadesi olan İslamın, yerli-milli bencilliklerin/önyargıların/sınırların, yerli-milli putperestliklerin içerisine hapsedilerek, evrensel varoluş iradesini kaybetmesini, hiçbir şekilde, entelektüel/kamusal alanda tartışma konusu yapamıyor. Geçmişte yaşanan İslam üzerinde, sınırsız/ölçüsüz/abartılı güzellemeler yapılırken,  İslam'ın/Müslümanların günümüzde ne yapmaları gerektiği konusunda hiçbir öneri ya da projeden söz edilmiyor. Günümüze ilişkin hiçbir özgün/bağımsız projeden söz edilemiyor olması, İslam toplumlarında yaşanmakta olan, büyük bir geleneğe dönüşen yapısal bağımlılıklardan, edilgenliklerden ve teslimiyetçiliklerden kaynaklanıyor. Bu bağımlılıklar, toplumlarımızı, ahlaki ve entelektüel bağlamda aşılması güç felaketlere maruz bırakıyor.

Ahlaki-entelektüel felaketlere maruz kalan toplumlarımız, mevcut olandan başka/farklı hiç bir şeyi tahayyül edemedikleri gibi, dünyada, hiç bir şeyin, popülist/oportunist politik şeytanilikler adına, aziz İslamın barbarca araçsallaştırılması kadar iğrenç olduğunu farkedemiyor. Toplumlarımızda bütün kirlilikler/yalanlar, propaganda yoluyla örtbas edilebiliyor. Bu toplumlarda önyargı demagogları hakikate geçit vermiyor. Hangi toplumda olursa olsun siyaset, ideolojik/etnik/politik karşıtlıkları, çatışmaları, gerilimleri, önyargıları, düşmanlıkları, meşruiyete ihtiyaç duymayan keyfilikleri sürdürmek için değil, bütün bunları nihai anlamda sona erdirmek için yapılır. İçerisinde yaşadığımız toplumda, bütün bu karşıtlıklar/rekabetler/düşmanlıklar bilinçli olarak tahrik ediliyor, tahkim ediliyor, ahlaki ve entelektüel felaketler derinleştiriliyor. Bu bağlamda, her "biz" ve "onlar" vurgusu çok ilkel bir kabileciliği-taşralılığı yansıtıyor. Toplumlarımızda, içerisinde yaşadığımız toplumda da, partizan akıl, hukuki akla geçit vermezken, güç gösterileri ve güç ihtirasları da, adalete geçit vermiyor. Partizan akıl, insani/ahlaki değerlerin yalnızca kendilerine ait, kendileri tarafından temsil edilebilen değerler olduğunu iddia edebiliyor. İktidar histerileri, kamusal dilin yozlaşmasına neden oluyor. İktidar histerisi, kamusal dili katı kalıplara hapsediyor, aklı ve vicdanı umursamıyor, sağduyu ve müsamahayı kamusal alandan dışlıyor. Hukuksuz siyaset, felçli bir siyasete dönüşüyor. Hukukun önceliğinin değil, gücün önceliğinin belirleyici olduğu zamanlarda yaşıyoruz. Günümüzde gerek yerel, gerekse küresel hukukun, güç politikaları üzerinde tayin edici bir etkisi bulunmuyor. Güçlü olanın aklı, haklı olanın aklını silip süpürüyor. Bu durum, faşizan zihniyetin somut varlığına işaret ediyor.

Bugünün dünyasında, bir yanda emperyalizmler, bir diğer yanda da milliyetçilikler, bütün insani/ahlaki değerleri, ideolojik araçlara, çakar araçlarına dönüştürüyor. Yapay zeka sohbetleri de, insanlarda, gerçeklik algısının kaybına yol açıyor, yapay zeka patolojileri, psikozu yayılıyor. Oportünist sağcılıklar, milliyetçilikler ve muhafazakarlıklar "beka" söylemini ısrarla gündemde tutmak suretiyle, kamuoyunu, sistematik bir biçimde nötralize ediyor. Oportünist sağcılıklar, milliyetçilikler ve muhafazakarlıklar, toplumlarımızın bugün, fiilen karşı karşıya bulundukları ölümcül meselelerle ilgili, siyasal iradesizlikle ilgili, siyasal bağımlılıkla ilgili, yüzleşmeler yapamıyor.

Varoluşunu ve mevcudiyetini, antiputperestlikle açıklayan bir inancın mensupları, bugün, yoğun bir biçimde karizmatik lider figürü etrafında yoğun bir biçimde putperestlik üretiyor. Kendi meşruiyetini, kendi değer ve ilkeleri üzerinde inşa etmek yerine, muhaliflerini, rakiplerini aşağılayarak, suçlayarak, yaftalayarak meşruiyet sağlamaya çalışan bir zihniyet, sağlıklı bir toplum oluşturamaz. Gerçek bir toplum, sağlıklı bir toplum, sağduyulu bir toplum, toplumu oluşturan farklı kesimlerin birbirlerine tahakküm etmeme ilkesi üzerinde uzlaşır, mutabakat oluşturur. Kuşatıcı politik akıl iyilik üretirken, dışlayıcı politik akıl, narsisistik kibirle ilgili olduğu için, kötülük üretir. Oportünist/popülist dilin/söylemin propagandanın ruhu ve ahlakı yoktur.

Günümüz insanlığı, Batı uygarlığının abartılı bir biçimde yücelttiği, evrenselleştirmeye çalıştığı, bütün ideolojik değerlerin, kavram ve kurumların bütünüyle sıfırlandığı tarihsel bir dönemden geçiyor. Yalnızca "beyaz adam"ın onur ve özgürlüğü hak ettiğine inanan modern tahakküm ideolojisi, dünyanın beyaz adamın sömürüsüne tahsis edildiği yaklaşımının ilahi bir takdire dayalı olduğuna inanıyor. Batı dünyası, Batı dışı halkları insan yerine koymazken, İslam dünyası ulus-devletleri de, kendi ülkelerinde, Türkiye örneğinde de yaşandığı üzere, politik muhalifleri, rakip muhalifleri, insan yerine koymuyor. İdeolojik/ırkçı/sömürgeci düşünce, akılcı düşünceye, ahlaki düşünceye hayat hakkı tanımıyor. Modern/ırkçı/seküler tahakküm sisteminin ürettiği bütün sömürgeci maskeler, bugün, İslami direniş mücadeleleri tarafından birer birer yırtılıyor. Pragmatizmi vazgeçilemez bir politik tercih haline getiren siyasal hareketler, her tür insaniliğe/ahlakiliğe, ilkeselliğe ve içtenliğe yabancılaşıyor. Bu nedenle, Müslümanların ilkeselliği ve sorumluluğu, İslami bilincin merkezine taşımaları gerekiyor. Modern/ırkçı/seküler tahakküm ideolojisi/projesi, Siyonist terör devleti İsrail'e, Ortadoğu'da, kuruluş aşamasında taşıyacağı misyon ve işlevler konusunda, tartışmasız bir dokunulmazlık kazandırmıştı. Haçlı-Siyonist kana susamışlık, azgınlık ve canavarlık bugün, bu dokunulmazlığı sınırsız bir biçimde kullanıyor, yayılmacı-ilhakçı Siyonist projeye hiçbir şekilde dokunulamazken, bütün devrimci İslami hareketler/ projeler çok yönlü saldırılarla, her an dokunulabilir bir kırılganlığa mahkum edilebiliyor. İslami bağımsızlık, özgürlük ve onur için ödenmesi gereken bedelleri ödemeye hazır olmadıkları için, emperyalist vesayeti/dostluğu ve ittifakı seçen ulus-devletler, bugün, Müslüman halkların çaresiz umutlarını temsil ediyor, tarihsel bir yol ayrımında olduklarını fark etmiyor.

 

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —