Tarih: 27.09.2025 12:39

Bizde neden Lawrence yetişmez?

Facebook Twitter Linked-in

Geçen İngiltere seyahatim sırasında yazdığım yazı ve paylaştığım fotoğraflar oldukça ilgi gördü. Özellikle "Arabistanlı Lawrence"ın mezarı, evi ve kaza yeri anıtı mahalleli tarafından tepkiyle değil, merak ve ilgiyle karşılandı. İnsanlar bana dostça güvenle yaklaşarak soruyorlardı: "Abi, orada ne işin var?" ya da "Şu bizim ajan Lawrence değil mi?" Bir kısmı ise mezar ve kabristan için Sultan II. Mahmud'un veziri Halet Efendi'nin mezarı için yazılan şu uyarlamayı paylaşmıştı:

"Ne kendi eyledi rahat ne âlem buldu huzur,
Yıkılıp gitti cihandan, dayansın ehli kubur."

Bizde neden Lawrence yetişmez?

 

Bu ve benzeri tepkiler, kültürel olarak "neden" sorusunu aklımızda veya vicdanımızda taşıyamadığımızı gösteriyor olabilir. Belki de bilimsel düşünce yerine, duygu ve fantezi dünyamızın kısa yollarını seçiyoruz. Bu bağlamda, Ali Nesin'in sosyal medyada söylediği şu ifade ilgimi çekmişti:

"Bu toplum bu zihin yapısıyla yeni bir şeyi icat edemez, ancak taklit eder."

Aklıma, Gertrude Bell, Binbaşı Noel veya Lawrence gibi figürlere karşı bizde ancak rahmetlik Ayhan Işık'ın oynadığı o zamanki Kurtlar Vadisi benzeri "İngiliz Kemal" fantezilerinin üretilebildiği geldi. Bir parça gerçek hikaye varsa, onlar da Kuşçubaşı Eşref veya Yarbay Şefik Özdemir'in hikâyeleriydi; ancak devlet olarak bu figürlere sahip çıkamadık.

Bu yazıda giriş kısmı bu. Ancak asıl konu şudur: Binbaşı Noel gibi resmi görevliler dışında, Ortadoğu'da sahayı şekillendiren Bell ve Lawrence gibiler, tamamen Haçlı Seferleri romantizmiyle bugüne ulaşan entelektüel-akademik birikim ve devlet bürokrasisinden sadece bağımsız bir sivil İngiliz aklının temsilcileri miydi? Yoksa devlet ile iç içe geçmiş bir emperyal görev bilinci mevcut muydu? Bizde neden bir Bell veya Lawrence çıkmaz?

Akademik ve entelektüel altyapı

Bu şahsiyetler güçlü bir akademik ve entelektüel altyapıya sahipti. Lawrence, Oxford'da arkeoloji ve tarih eğitimi almış; Bell, Cambridge'de Doğu dilleri üzerine uzmanlaşmış; Bennett ise İngiliz bürokrasisinin yetiştirdiği yetkin bir istihbaratçıydı. Konforlu akademik hayatlarını terk edip Ortadoğu'ya yönelmeleri, salt bireysel motivasyonla açıklanamaz. Burada bilimsel merak çok önemli bir faktördü. Bu durum adeta Darwin'in Arjantin'e yaptığı uzun seyahati anımsatır. Buna sonradan "emperyal görev bilinci" güdüsü de eklenebilir.

Bu birikimleri sayesinde Ortadoğu'yu okuyup doğru iletişim kurmaları, Büyük Britanya açısından Bell ve Lawrence gibilerin katkıları Sir Mark Sykes ve Yüzbaşı Picot'un cetvelle çizdiği sınırlara kıyasla çok daha sürdürülebilir bir yaklaşım sunabiliyordu. Bizde ise reformlar, bölge ve tarihe dair tezlerimizi üretenler genellikle düşünürler değil, hep bürokratlar oldu. Referans alınan düşünürlerin ise akademik entelektüel alt yapıları yetersizdi.

Emperyal motivasyonun romantizminin tarihsel kültürel arka plan

Lawrence ve Bell'in yazılarında, Haçlı Seferleri'ne atıf yapan bir romantizm vardır. Lawrence, Seven Pillars of Wisdomadlı eserinde Arap savaşçılar ile Haçlı şövalyeleri arasında benzerlikler kurarken; Bell, mektuplarında Arap çöllerini "medeniyetler arası bir köprü" olarak tanımlamış ve Haçlı kaleleriyle kurduğu sembolik ilişkiyi vurgulamıştır. Bu tarihsel romantizm, kişisel macera arayışlarını meşrulaştıran bir kültürel arka plan sağladı.

Jungyen perspektiften bakıldığında, Lawrence ve Bell'in Ortadoğu'daki faaliyetleri yalnızca politik ve askeri hamleler değil, aynı zamanda derin arketipsel motiflerin sahnelenişidir. "Kahraman yolculuğu" emperyal görevle birleşmiş, "gölge" ile yüzleşme Doğu'da vücut bulmuş ve "persona" kültürel-sivil bir maskeyle stratejik işlev kazanmıştır. Emperyal görev bilinci, bu bireylerde dışsal bir emirden çok, kolektif bilinçdışının derin arketipleriyle uyumlu bir içsel zorunluluk gibi hissedilmiştir.

 

Kaynak: medyascope.tv




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —