AB gündemde olduğu için o günlerin basınını tararken, gelişmelere AB optiğinden bakan İktisadi Kalkınma Vakfı'nın yıllığını da yeniden bir pusula gibi kullandım.
Türkiye'nin neredeyse demografik yapısını değiştirecek olan ve ülkeyi bir göçmen ambarına dönüştüren "geri kabul antlaşması" ile "Vize Serbestisi Mutabakatı" aynı gün, 16 Aralık 2013 tarihinde imzalanmış.
Bilindiği üzere, "Geri Kabul Anlaşması, Türkiye'den ayrılarak Avrupa Birliği topraklarına geçen düzensiz göçmenlerin yakalandıktan sonra Türkiye'ye iade edilmesini düzenleyen" bir anlaşmaydı.
Aradan geçen süre içinde artık bir hayale dönüşen "Vize Serbestisi"nin yol haritasında ise 72 kriter vardı.
72 kriter, "Adalet, Özgürlük ve Güvenlik" başlıklı 24. Fasıl konularını (göç, sınır yönetimi, adli iş birliği, polis iş birliği, uyuşturucu ile mücadele) ve "Yargı ve Temel Haklar" başlıklı 23. Faslın da bazı önemli konularını kapsamaktaydı.
Avrupa kapıları
O zamanlar, "Vize Serbestisi Diyaloğu", vatandaşlarımıza vizesiz seyahat imkânı sağlamasının da ötesinde, AB'ye katılım sürecimiz için de çok önemli kabul ediliyordu.
12 yıl önceki medyada "vize serbestisi" çok popüler bir konuydu.
Hatta Türk vatandaşlarının en geç 3,5 yıl içinde AB'den vize muafiyeti hakkı kazanacakları ifade edilirken, Başbakan Erdoğan bu gelişmeyi "Türkiye ile AB ilişkilerinde gerçek anlamda bir milat" sözleriyle nitelendirmişti.
Öyle bir umut havası esiyordu ki AB Türkiye Delegasyonu Müsteşarı Françoise Naucodie, "Türkiye-AB arasındaki vize muafiyeti anlaşmasıyla bir anlamda Türkiye'nin sınırları AB'nin sınırları haline gelecek" demekten kendini alamamıştı.
Nereden nereye…
2025 yılında ise Avrupa kapıları neredeyse fiilen kapanmış durumda.
Belki de bunun nedeni 72 kriter arasında "yargı" ve "temel haklar" konularının bulunmasındandır.
Özetle, 13 yıl önce umut doluydu, bugün Avrupa'ya gitme imkânlarından yoksun insanlar ülkesiyiz… Bizi istemiyorlar, öyle kolayından vize bile vermiyorlar.
İKV Yıllığı, aralık ayının diğer önemli konusuna da yer veriyor:
Yılın son ayında yaşanan bir diğer sıcak gelişme ise, 17 Aralık tarihinde başlatılan yolsuzluk soruşturmasıydı.
Aralarında iş adamları, üst düzey devlet yetkilileri ve hükümette görevli bakanların oğullarının da bulunduğu birçok kişi İstanbul'da gözaltına alınırken; bunların bir kısmı serbest bırakıldı; bir kısmı tutuklandı.
Rüşvet operasyonu ile birlikte, özellikle Emniyet içerisinde birçok polis amiri ve müdürünün yeri değiştirildi.
Hiç şüphesiz en tartışılanı, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın Merkez Valiliğine atanmasıydı.
Soruşturma devam ederken, soruşturmaya yeni savcıların atanması, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne basın mensuplarının girişinin yasaklanması ise bu konuyla bağlantılı en çarpıcı gelişmelerdi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet operasyonlarından biri olarak ifade edilen operasyon halen devam ederken; hiç şüphesiz bu gelişme 2014 yılında Türkiye'nin en fazla tartışacağı konu olacak.
2013 yılının diğer önemli olayları neler?
• 4 yıl 8 ay hapis cezası alan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay'ın tahliye edilmesi ve TBMM Genel Kurulu'nda yemin ederek görevine başlaması;
• CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Parti'nin Genel Başkanı olarak ilk kez ABD'ye ziyarette bulunması;
• 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesi;
• Türkiye'nin 1 Aralık'tan itibaren üç yıl süreyle G-20'nin Troika'sında yer alması;
• Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Direktörü Ahmet Üzümcü'nün OPCW adına 2013 Nobel Barış Ödülü'nü alması.
Ve…
• Türk kahvesi, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi'ne dâhil edilmiş…
• Antep baklavası, Türkiye'de Avrupa Komisyonu'nca coğrafi işaret koruması altına alınan ilk gıda ürünü olmuş.
2025 yılını tüketirken, umutla başlayan ve hüsranla biten 12 yıldan bize de sadece "kahveyle", "Antep baklavası" kalmış.
Bütün umutlar kaybolup gitmiş.
Kaynak: medyascope.tv