Kimse benzetmesin kendini bana. Ben kırsal bir mekânda, denize uzak, içine doğru yürüyen biriyim. Siz kaldırın bakışlarınızı, maviye boyayın düşlerinizi. Gününüzü gün edin. Ah! bir de hatırlarsanız beni, acısız yalanlar söyleyin bana. Ve bakmayın esmerliğime, içim buzdağı benim."
Toprağın rengine sinmiş hayatların, yağmura tutulmuş yalnızlıkların ve yollara düşmüş yüreklerin öyküsü bu...
Mustafa Uçurum, "Esmerliğime Bakma"da Anadolu insanının içli sesini, sıradan hayatların derinliklerindeki şiirsel dokuyu yakalıyor. Sıla özlemi, askerlik anıları, çocukluk hatıraları, büyük şehirde kayboluşlar ve köyde dirilişler, onun duru ve samimi anlatımıyla hayat buluyor.
Her biri bir insanlık halini yansıtan bu öyküler, bazen bir tren yolculuğunda yakılan bir umut, bazen bir ramazan davulunun tokmağında saklı bir hayat dersinde buluşuyor. Uçurum, okuru kendi iç yolculuğuna çıkarırken, "içim buzdağı benim" diyen kahramanlarıyla hepimizin ortak hikâyesine dokunuyor.
Sade, yalın, ve duygu yüklü bir dille kaleme alınan bu öyküler, okuyana kendi esmerliğine bakmadan, onunla barışık yaşamanın inceliklerini fısıldıyor.