Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyfi Pınarbaşı


ZAMANIN ÖNEMİ    

Yazarımız Seyfi PINARBAŞI'NIN "YENİ" YAZISI...


Allah Teâlâ’nın Asr suresinde zamana yemin ederek zamanın önemini vurgulaması çok önemlidir. “Yemin ederim zamana insanlar hüsranda. Ancak şunlar müstesna iman edip makbul ve güzel işler yapanlar, bir de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler.” Asr.103/13                                                                                            

Surede kendisine yemin edilen Asr kelimesi üzerinde değişik fikirler ileri sürülmüştür. Asr mutlak manada zaman (dehr),yüzyıl, ikindi vakti, ikindi namazı ve asrısaadet anlamlarında yorumlayanlar olmuştur. Arap toplumunda zamanın yıkıcı bir ilah şeklindeki telakkisi ve Asr süresinde yeminin ardından imanın söz konusu edilmesi göz önünde tutulacak olursa Asr kelimesinin dehr (zaman) anlamında kullanıldığı ağırlık kazanır. Razi’nin yaptığı yorumlardan birisine göre cahiliye Arapları her tür zarar ve kaybı zamanın getirdiği bir takım sıkıntılara bağlamakta ve ondan bilmekteydiler.                         

Allah Teâlâ ise sanki zaman yemin ederek zamanın büyük bir nimet olduğunu ve bu hususta zamanın bir suçu olmadığını aksine kusurun ve ziyana uğrayanın insanın kendisi olduğunu vurgulamıştır. Buradan rahatlıkla şunu vurgulayabiliriz yaşam süresi olan ömür pasif bir konumda olup onun değerlendirilmesi tamamen bir bilinç işidir.                                                                                                                  

 “Sizi toprak türünden yaratması, O'nun mucizevi işaretlerinden biridir; sonra siz (bir süreç içinde) beşer olarak gelişip kişilik kazandınız.” Rum.30/ 20.

Yaratılış eğlenmek için değil, kendimizi geliştirip kişilik sahibi olmak içindir. Hakiki manada dost ise sizin bunu unutmanıza izin vermeyendir.     

Zaman insanın hissederek algılayamadığı, bilimsel, düşünsel, hatta psikolojik boyutları olan bir gerçeklik. Aslında Zaman yaşadığımız hayatın kendisi. Ama bu kadar önemli olan Zamanı gereği gibi değerlendirebiliyor muyuz yoksa aramıza mesafe koyarak, suçu ve kabahati zamana yüklüyoruz?                                                                                                                                   

Einstein’ın kurduğu İzafiyet teorisine göre,  zaman evrenin her yerinde aynı değildir ve gözlemciye göre değişir yani görecelidir. İnsanın içinde bulunduğu psikolojik durum ve yaşadığı olayların niteliğine bağlı olarak algılanan, hissedilen bir zamandan da söz edilebilir. Bazen insan, içinde yaşadığı olay ve yaşantıların ilginçliğine ve zenginliğine bağlı olarak zamanın nasıl uçup gittiğinin farkında olmaz ve zaman nasıl da hızlı geçti diye yakınır. İnsanın sıkıntılı hallerinde zaman çabuk geçmez. İnsan sevinçli olduğu zaman ise zamanın çok çabuk geçtiğini hisseder. Bu hemen hemen herkes tarafından hayatının bir döneminde muhakkak yaşanmıştır.                                                                                                                                     

İnsan hayatı belli zaman dilimlerinden oluşmaktadır. Âşık Veysel iki kapılı bir handa gidiyorum gündüz gece diyerek aslında yaşamı ve ölümü mütevazı bir şekilde türküyle dile getirmiştir. Yaşamı değerli kılan da bir defalık olmasının yanında sınırlı bir şey olması. Yani yaşamı değerli kılan aslında ölüm. Her an bitebilecek olması. Ölümün büyüklüğü yaşamın büyük bir nimet olduğunu belirleyen ana kaidelerden biri olması.  Zaman, ömürdür andır, çünkü ne zaman geleceği meçhul olan ölüm her an gelebilir ve yaşam nimeti bitebilir. Bu sebeple zamanı nasıl geçirdiğimiz, nasıl değerlendirdiğimiz önemlidir.                                                         

Anonim haline gelen herkesin bildiği bir söz var hatırlatmak isterim. Zamanla yaşadığımız durum her an değişebilir. Hayatta kimsenin canını yakmayın ve aşağılamayın. Şu an güçlü olabilirsiniz. Fakat unutmayın zaman sizden daha hareketli! Bir ağaçtan bir milyon kibrit çöpü çıkar. Ama bir milyon ağacı yakmak için bir kibrit çöpü yeterlidir. İyi olun ve iyi şeyler yapın.                                                       

Zamanın algılanışı ve kullanış biçimi, geçmişten günümüze kadar toplumlara göre değişiklik gösterebilmektedir. Zaman öldürmek, zamanı boş şeylerle doldurmak, zamanın geçmediğinden yakınmak insanların vazgeçemediği söylemlerdir. Zaman tasarruf edilip biriktirilemeyen, marketten satın alınamayan, ödünç verilemeyen, geriye döndürülemeyen bir yoldur. İnsanın yaşamak için zamana ihtiyacı vardır. Yaşamayı öğrenemeyen geleceği inşa edemez Çünkü zamansız hiç bir şey olmuyor. İçine zamanın dâhil olmadığı her şey nerdeyse anlamını yitiriyor, ait olduğu anın içine sıkışıp kalıyor. Tarih ve gelecek ile anlam kazanıyor her şey. Anlamlı olan şey biraz zaman alır.                                                                                                                        

İnsanlar bir tür ruh yamukluğuna bürününce konuşmak ve gerçek anlamda çalışmanın neşesinin kalmadığı düşüncesi insanımızda hâkim hale geliyor zamanın zayi olduğu düşünülüyor. Zaman hareketle ilgilidir,görecelidir. Biz hareket halinde olacağız.                                                                   

Bir atasözü vardır. Değene taş gibi, değmeyene düş gibi gelir.” Hayallere dalarak anda yapması gerekenleri yapmayanlar kulluk sorumluluğunu tehir edenlerdir.  .                                                                   

seZamanın içinde ömür süren insanlar ziyandadır, hasardadır, yokluktadır. Bu durumdan kurtulmanın yolu, insanın kendisini takvaya ulaştıracak makbul ve güzel eylemlerde bulunarak zamanı inşa etmesidir.                                                                           

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR